.


Bir bilen’ den geldi dün sözler. Gündemdeki konuya ilişkin di denilenler.
Gündemde derken, Hukuk çevrelerini ilgilendiren gündem konusu…
Yani, hukukçulardan “Ben yokum…!”çıkışlarına neden konu…
İktidar kurmayı ve de Hukukçu İl Başkanı Av. Gültekin Yıldız’ dı dün knuşan. Aslında şöyle demeliyim, yazılı açıklamayla sesini duyurmaya çalışan.
AK Parti’ nin Çanakkale il Başkanı Av. Yıldız; “Yargıtay'ın ev sahipliğinde Yargıtay'ca belirlenen mekan olan Cumhurbaşkanlığı Külliyesi Kongre ve Kültür Merkezinde gerçekleştirilecek olan 2019-2020 yılı adli yıl açılış törenine mensubu olduğum Çanakkale Barosunun da dahil olduğu bazı baroların katılmama kararı bizleri şaşırtmamış…” vurgusu yaptı önce. Sonra da detaylandırdı düşüncelerini.
Nasıl mı? Aynen şöyle;
Vurgusu “ amma “ diye geldi ve ardından da; “Bilgi kirliliğini ortadan kaldırmak, ‘yargı  bağımsızlığıyla toplantı salonun ne ilgisi var’ diye merak eden vatandaşlarımızı aydınlatmak adına açıklama yapmak zarureti  hasıl olmuştur.” dedi Hukukçu il Başkanı Av. Gültekin Yıldız.
Sözlerine; “Söz konusu Kongre ve Kültür Merkezi kamu kurumlarının ve sivil toplum kuruluşlarının yapacağı organizasyonlarda, toplantılarda ve konferanslarda kullanması için inşa edilmiş olup , Cumhurbaşkanlığı Külliyesinin bahçesinde yer alan Millet Camii , Millet Kütüphanesi, Sergi Salonu gibi tamamen halka açık , Külliyenin yürütmeye ait idari birimlerinden (binalarından) bağımsız bir yapıdır.” hatırlatmasıyla başladı.
Sonra da; “Ayrıca adli yıl açılış töreninin ev sahibi Yargıtay olup , Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan törene yürütmenin temsilcisi olarak ve Yargıtay'ın misafiri olarak katılacaktır.” dedi Hukukçu il Başkanı
Adli yıl açılış töreninin, Yargıtay'da yapılması gibi bir yasal zorunluluk bulunmadığından söz ettiği açıklamasında, geçmişten örneği geldi Başkan Av. Yıldız’ ın.
Diyordu ki; “Daha önce 2001-2002 adli yıl açılış töreni de Yargıtay'ca belirlenen -yürütmenin parçası olan Dışişleri Bakanlığına ait- Devlet Konuk Evinde yapılmış, o tarihte AK Parti Genel Başkanı olan Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın , dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in, dönemin Başbakanı Bülent Ecevit'in , Barolar Birliği Başkan'ı Özdemir Özok'un , yargı mensuplarının ve devlet erkanının katılımıyla gerçekleştirilmiştir.”
Dahası da vardı dediklerinin. Yargıtaya ve adli yıl açılışına ilişkin iddiaların tümüyle haksız olduğunu dile getirmesi gibi.
Ayrıca, bir de şu dedikleri; “Bu söylemlerle söz konusu barolarca yargının tarafsızlığı bizzat ihlal edilmiş, savunma siyasallaştırılmaya çalışılmıştır.”
Dikkat çekiciydi, üstelik de hayli çarpıcıydı bence bu sözleri.
Tıpkı, bu dedikleri gibi; “Sergilenen tutum ile söz konusu barolar kendilerini tarafsız ve bağımsız , törene katılacak olan baroları, hakim ve savcıları taraflı ve bağımlı ilan etmiştir.
Yargının tarafsızlığını ve bağımsızlığını bu kadar basite indirgemek sığ bir bakış açısı olup, törene katılacak olan yargı mensuplarının vicdani kanaatini bu şekilde sorgulamak vicdani değildir.”
Başkan Av. Yıldız’ ın, geçmişten verdiği bir örnek, bence tam da Çnakakale için varsayılan bir konuya da işaret eder gibiydi.
Ne mi…? Hani şu gezi parkına çevrilmek istenilen çevreci duruş…
İktidar partinin hukukçu il Başkanı, “Gezi olaylarında Geziyi, 2017 referandumunda Hayır Kampanyasını destekleyen, ana muhalefet partisi ile zaman zaman adeta söylem birliğinde olan bazı barolar” vurgusuyla geldi ve ekledi;
“Öncelikle kendi tarafsızlıklarını sorgulamalıdır.” diye…
Başkan Av. Yıldız; “Baro başkanları kendi şahsi görüşlerini ifade ettiklerinin, beyanlarının baro mensuplarını bağlamadığının; barolar, baro başkanların eylem ve söylemeleri nedeniyle artık mensuplarının barolara aidiyetini sorgular hale geldiğinin farkına varmalı ve bu yanlıştan dönmelidir.” İfadesiyle, bir dikkat çeken başka sözü daha ediyordu.
Dahası da vardı dediklerinin. Misal şu sözleri; “Hukuk her türlü ideolojinin üzerindedir, üst kimliktir.
Baro başkanları bu sorumlulukla hareket etmeli, siyasi görüşleri ve kimlikleri hukukçu kimliklerinin önüne geçmemelidir.”
Dün de, konuya ilişkin denilenleri aktarırken yazdım. Benim hukuk bilgim liseden kalma. Gördüğüm kadarıyla yani.
İşin erbabı, mesleği hukukçu olanlar, elbet daha iyisini bilir ve kurar cümlesini.
Bence, her konuda, bir bilen konuşmalı. Yorumlar bu anlamda daha da bir anlışılır oluyor, öyle değil mi…?
Çevre, Siyaset, Hukuk, Güncellikler vesarie. Öyle çok hızla değişiyor ki güzel ülkemin gündemi, yetişe bilene vallahi aşk olsun…!
Bu arada, bir de anzısın çıkan yangınlar meselemiz var. Gündemin yeni tartışma konusu.
Karşı ateş tekniğinden bi haberler, ormancı orman yakıyor demiyorlar mı, insan kafayı yer…
Bir tarihte, karşı ateş için uğraş verdiği sırada, ateş ortasında kalıp canından olan Orman sevdalısı bir koca yürekli orman şehidimiz düştü şu an aklıma.
Rahmetlik Talat ağabey. Demokrattı babadan, anadan, ata’dan.
Severdi ülkesini, taşını toprağını, ağacını, suyunu ve de insan olanı…
Bir koca yürekli adam dı Orman şehidi Talat Göktepe….
Bu anlamda bir kez daha hatırladım kendini. Rahmet diliyorum sana,  Unutmadık seni koca yürekli adam. Mekanın her daim cennet olsun… 
Bir bilen, karşı ateşi anlatır diye gün boyu bekledim. Anlatan oldu, lakin dinleyen kim…?
Bu arada, anlatan bir genç siyasetçiydi. İl Genel’ in en genç isimlerinden Şener Akçay’dı karşı ateşten bahseden. İşi gereği biliyordu meseleyi.
Keşke, daha yetkili ve etkili isimler, sosyal medyadan, ormanı yakan alevler gibi hızla yayılıp, paylaşım rekoru kıran o görüntülerin ne anlama geldiğinden bir söz etseydi, bir bilen.
Küçük tüpü pürmüz gibi kullanıp, karşı ateş veren orman görevlisinin ne yapmaya çalıştığından, uzun uzun bahsetseydi keşke birileri. Bir bilenler devreye girseydi, şöyle hayli gönülden…