.

 
 
An itibarıyla, dört tarafı Demet Akalın şarkılarıyla çevrili bir adanın içinde yaşadığımızın farkında mısınız?
 
Peki ya yaptığınız eleştiriler tam da sizi anlatıyorsa...
 
Herkes size kazık atıyor, sizi kıskanıyor ve hatta iştahla tahtınızdan düşmenizi bekliyor olabilir. Herkes çok kibirli, kıskanç, egolu, ikiyüzlü ve içten pazarlıklı. En azından sosyal medyada sıkça paylaşılan pek özlü sözler buna işaret ediyor. Peki aslında karanlık yüzünüzü görmezden gelip sorunu saldırgan bir tavırla başkalarında arıyor olabilir misiniz? Elbette olabilirsiniz ve kesinlikle yalnız değilsiniz.
 
Öyleyse bir kez olsun cesaretinizi toplayın ve çuvaldızı kendinize batırın. Bakın; yolun sonunda Freud sizi devasa bir aynayla bekliyor… Karşınızda modern insanın savunma mekanizması, yansıtma kuramı!
 
Peki aslında her gün maruz kaldığımız veya farkında olmadan maruz bıraktığımız ‘yansıtma’ ne anlama geliyor?
“Yansıtma, temeli bebekliğin ilk yıllarına dayanan bir mekanizmadır. Yaşamın ilk yıllarında, insan yavrusu türlü uyaranlarla karşılaşır: Dışarıdan sesler gelir, birileri bebeğe dokunur, bebek terler, acıkır, üşür. Bebek için bu uyaranların kaynağının neresi olduğu başta net değildir. Çünkü bebek herhangi bir uyaranın kaynağının içsel mi dışsal mı olduğunun ayrımını yapacak donanımda henüz değildir. Onun için ‘ben’ ve ‘dış dünya’ eşittir. İşte yansıtma dediğimiz düzenek, kaynağını, yaşamın başındaki bu ‘ayırt edememe’ halinden alır. Yansıtma mekanizması devrede olduğunda, kişi içsel bir uyaranı dıştan geliyormuş gibi algılar, öyle anlamlandırır ve tanımlar. Yansıtma yapan kişi, kendi deneyimini başkasına yükler. Öfkeliyken karşısındakini öfkeli algılar, kıskandığı birinin kendisini kıskandığını düşünür, sorumluluktan kaçarken başkalarını bunu yapmakla suçlar. Fark edeceğiniz üzere, yansıtma mekanizması olumsuz duygulara yöneliktir. Yansıtmayı bazen eylemler üzerinden de ifade ederiz. Örneğin birine ‘Beni dinlemiyorsun!’ diye bağırırken karşımızdakini asıl dinlemeyen biz olabiliriz.”
 
Bir düşünün arkadaşınızın her işi abartarak ve övgü bekleyerek yaptığını düşünüp onu acımasızca eleştirirken; aslında iç sesinizin takdir bekleyen tarafını hiçe sayıyor ve asıl yansıtmayı siz yapıyor olabilirsiniz. Aynı şekilde insanların ne kadar uyumsuz ve bencil olduğunu iddia ederken; aslında bencil olan gizli yüzünüzü görmezden geliyor olabilirsiniz. Aklınızdan çıkarmamanız gereken asıl nokta, her insan yansıtma mekanizmasına sahiptir ve çoğu zaman hiç farkında olmadan devreye sokar. Derin bir nefes alın ve devamlı eleştirdiğiniz, dibine kadar laf soktuğunuz birine aslında neden kızdığınızı bir kez daha düşünün. İç sesinizdeki gerçek hislerinizi duyuyor musunuz?
 
Yansıtma savaşları
Peki, kendi hatalarını gözetmeksizin size devamlı yıkıcı eleştiriler yapan biriyle nasıl başa çıkabilirsiniz?
 
Bu durumda yapmanız gereken ilk şey, kendi duygularınızı olabildiğince anlamaya çalışmak olmalı. İncindiniz mi? Yetersiz mi hissediyorsunuz? Tam olarak nerede zorlanıyorsunuz? Sonra sıra karşınızdakine kendinizi anlatmaya gelir. Yaşadığınız zorluğu olabildiğince kendi duygularınız üzerinden aktarmalı ve onun size vereceği yanıtı duymaya hevesli olmalısınız. Bunları yaparken kişiyi suçlamamak gerekiyor. Hele de ‘sen yansıtma yapıyorsun’ gibi ifadeler asla kullanılmamalı. Bunu tanımlayacak donanımda olmadığınızı aklınızdan çıkarmayın. Üstelik bir ihtimal daha söz konusu: Ya yansıtmayı siz yapıyorsanız?” Kabul etmek gerekiyor ki insanların birçoğu dostları, sevgilisi, hatta hiç tanımadığı kişileri acımasızca eleştirerek, aslında kendinde var olan olumsuz özellikleri görünmez kılmaya çalışır. Çünkü böyle davranarak kendi yetersizliklerine, kötü duygularına da ket vurup dışarıdan asla görünmeyeceğine inanır. Somut örnekler için yalnızca yakın çevrenize bakmanıza gerek yok. Sosyal medyada da örnekleri bol… Yoksa tüm gün etrafındakilere siniriyle kök söktüren birinin ‘Gönül almayı bilmeyene, ömür emanet edilmez’ modunda pek ulvi paylaşımlar yapması sizce de trajikomik        değil mi?