Ekim ayı yalnız tahılda değil, BİLİMDE DE hasat ayı mı dersek yanlışa düşmeyiz, sanırım.

Bu ayda Elazığ’da TDK Ağız Çalıştayı’yla başlayan çalışma, Sakarya’da Dünya Dili Türkçenin 15.Uluslararası Sempozyumu’yla devam etti.

Burada bunu haber olarak verip değerlendirme yapmak, sizlerle paylaşmak kolay olsa da bu akademik çalışmaların uzun sürede hazırlanıp bilgi ve ilgi mutfağında pişirilip akademik etkinlik olarak, önümüze getirilmesi, kolay olmasa gerek !?..

“Dil inkılâbını yapmaya hazırlanan lider (AtatürkErzurum’da, Sivas’ta temele konacak harcın çimentosunun, kumunun kalitesini hesaplıyor; dünyaya Türk’çe bir devlet sunuyor, devlete Türkçe bir dil için bizlere de görev veriyor ve  bu dilin adına da;  “DÜNYA DİLİ TÜRKÇE” diyor. “ (gazetevitamin.com)

Dünya Dili Türkçemizi etkin kılmanın yolu, bu alanda ve genel alanda sempozyumlara katılanların Türkiye Türkçesini etkin kılarak, günlük hayatlarında konuşan-dinleten ilişkisi içinde model olmalarıdır…

Model olmada, öncelikle dilde BEN ve  BİZ zamirinin kullanış şeklindeki nezaket kuralını da gözden uzak tutmadan konuşmacıyı bencilleştirmeden, BİZLERLE toplumsallaştırılması dikkate alınmalıdır…

NFK Sakarya şiirindeki kavramı, iyi bilenlerden yorumlayanlardan biri olmak ayrı, Sakarya Meydan Muhaberesinin 22 Ağustos 1921 Sakarya nehrinin doğusuna çekilip Yunan kuvvetlerine karşı konan-zaferle sonuçlanan muharebeyi düşünmek ayrı; birinde sosyal hayat tarzına dayanan ideolojik bakış, ikincisinde de Türk milletinin varoluş mücadelesinin kendisi vardır.

Bu mücadele Sakarya kavramını etkin kılınca Sakarya’da olmak, bu mücadeleyi anımsamak farklı bir toplumsallığın “millet” olma vasfının DİLİMİZE yansıması olarak da bizler için önemli görülmelidir.

Sakarya ismi, bu çağrışımı yaptırdığı için (muharebenin yapıldığı yer olarak değil) şehir olarak da önemli görülür…

15. Uluslararası Dünya Dili Türkçe Sempozyumu, 2008’te Ankara-Başkent Üniversitesi’nde başlayan yolculuğunu sürdürüyor…Katılımcıların ilgileri her sempozyumda olduğu gibi bu sempozyumda da yoğundu !..

İlk gün, etkinliğin açılışıyla başlayan Sempoyuma katılım şekli göze çarpıyor; üniversite yönetimi, akademisyenler, il yönetimi, bakanlık temsilcileri ve öğrenciler çoğunluktaydı.

 Düzenleme Kurulu adına Prof. Dr. Paki Küçüker’in açılış konuşmasıyla başlayan, Sempozyumun Danışma Kurulu üyesi ve manevi isim babası olarak da bilinen Prof. Dr. Abdurrahman Güzel’in  konuşmalarıyla bütünleşen açılış tamamlandı. Sonra diğer konuşmacılar bu akademik etkinlik üzerine görüşlerini belirttiler…

Sempozyumlarda VEFA  duygusu da önem taşır, taşımalıdır da !?..  “Vefa, kalbin hafızasıdır, hafızayı silmemek için vefalı olmayı bilmek, gerek..

Oturum salonlarına isimlerin verilmesindeki dikkat ve onlar adına verilen plâketler, aramızdan ayrılan, anıları ve çalışmalarıyla kalan Türk Diline ve Türkçe Eğitimine hizmeti geçenlerin anılarak, aramızda olmalarını da sağlamak bu VEFANIN örneği sayılmalıdır.

Sempozyuma mali destek verenlerin anılması da olağandır, olmalıdır. Bazı kurumlar vardır ki, Türk Dilinin tabii desteğidir; bu kurumların başında ve içinde TDK’yı göremeyişimiz, yıllardır bu etkinliklere katılan biri olarak beni ve katılanları düşündürmüş olsa da gerçeği bilmeden zihinsel saplantılara da girmek doğru değildir…

Nedir bu gerçek ?!..  

“Sempozyum düzenleme kurulu başkanı, Türk Dil Kurumu başkalığına resmi olarak destek verilmesini isteyen bir yazı göndermiş, TDK başkanlığı da haklı bir şekilde  10. 09.2021 tarih 826-3 sayılı Yönetim Kurulu kararını gerekçe olarak ( karar: Etkinlik Düzenleme ve Destekleme  İlke Kararı’nın 6. maddesinin EK 5.bendinde yer alan Katılım ÜCRETİ  ALINAN  etkinliklere DESTEK verilmez”), katılımcılardan kayıt ücreti” alındığı görüşünü destekleyen araştırmalarının ışığında DESTEK verilmemesi  kararını düzenleme kurulu başkanına resmi biçimde bildirmişler. Bundan daha tabii bir şey olamaz…”

Düzenleme kurulu başkanı, sempozyum etkinliğinin çıkarını düşünecek, TDK başkanlığı da Atatürk’ün kurduğu herkesin üzerinde hassasiyetle durduğu kurumun kararını uygulayacaktır. Bu uygulamanın şikayeti-dedi-kodusu olmaz; gerçeği açıklarsanız, TDK suçlamayla karşı karşıya kalmaz, etkinlik düzenleyenlerin duygusallığı da  anlayışla karşılanır…

Güzel hocamın söylediği, yıllar önce kendilerinden öğrendiğim bir sözü unutmam, “devletin tepesinde kavga olmaz” olursa da kurumlar huzur bulmaz. TDK dilimizin can damarı, olmazsa olmazlarımız arasındadır. Kişilere olan tavrımız, bir yere kadar özeldir, ama bunu genelleştirmek zor günlerin kurtarıcısı olan  Türk Dilinin Merkezini zedeler ki, bu durum da kimseye ZADE-LİK vermez…

Kaldı ki, bu kararın alındığı o tarihten itibaren kurum başkanlığı yapanların bilgisi dahilinde olduğu kanısındayız.

Yukarıdaki açıklamayı kendimizce zorunlu hissedip sizlerle paylaşmak, bu konuda yapılacak asılsız ve anlamsız söylentilere nokta koyarak; ülke bizim, kurum bizlerin, dil bizim, kültür bizim ATA bizim, ELİF bizim VAV bizimdir, diyoruz…

Gelelim, etkinliğin akademik ve ağırlama boyutuna. Üç ayrı salonda yapılan akademik sunumları-çalışmaları perşembe-cuma günü izleyip ayrılmak zorunda kaldık. Sonuç bildirisini ve değerlendirmeleri izleyemedik.

 

Sakarya’ya gelişimde otogarda Urfa’da 46, Çanakkale’de 42 yıl önce derslerine girdiğim, hâlâ iletişim şeklimizin nezaketini-zarafetini otogarda karşılanarak, Urfa Kebap Salonunda iki bayan, onbir bay öğrencilerimle buluşup anılara gitmek, ikramların bahanesinde sohbeti koyulaştırmak, ilk günden, sempozyuma merhaba dememizin tam bir moral gücüydü. Bunu da köşe yazımızda ayrıca vereceğiz. 

Sempozyumun ağırlama-karşılama basamağında işin mutfağında olanların, onları yönlendiren düzenleyicilerin dikkatleri ve samimiyetleri, göz doldurucuydu, her sempozyumda olduğu gibi !..

Sakarya rektörlüğünü açılıştan sonra, gala gecesi de dahil, yanıbaşımızda pek göremedik, bu kendileri adına düzenlenen etkinlikte  uluslararası ve ulusal katılımcıların dikkatinden kaçmadı. Ara ağırlamalar, öğle yemekleri, konaklama yerlerinin bizlere göre hizmetleri güzeldi..

Sakarya Üniversitesi Serdivan Yerleşkesi oldukça geniş, Sakarya’yı ve Sapanca Gölünü akademik olarak gözetleyen yapısıyla ve Karadeniz coğrafyasını andıran görüntüler de, ayrı bir güzellikle gelenlere merhaba demekten kendini alamayan coğrafi iletişim içindeydi.

Sempozyumun ilk oturumu, açılışın yapıldığı, Prof. Dr. Tuncer Gülensoy hocamızın anısına isminin verildiği salonda başladı. Oturumun son konuşmacı akademisyeni olarak, sıra bize gelince, dinleyiciler arasında Sakarya’da çalışan ve emekli-emeksiz olan Mürüvvet Akgün Kuşçu, A. Beşir Ertan ve İsmail Yaman arkadaşlarımızın da bulunmaları, onların derslerine giren hocaları olmanın yanında konuşurken bizlere yansıyan, tüm izleyicilerden gelen enerjiyi daha da anlamlı kıldı.

Sunumumuzun “ Kelimelerde Anlam Bilgisi Kaybolursa !..” başlığıyla konuşmaya başlayıp, izleyicilere, bizler konuşurken, Türkiye Türkçesi’ni kullanıyor muyuz, bizler bu konuda model miyiz ?..”  sözleriyle başlayıp;

yerinde ve içeriğince kullanılmayan kelimelerle; Türkçe anlatım gücü daha da daraltılmıştır; söylemi içinde sorumuzu ve açıklamalarımızı tartışarak-değerlendirmelerini de  bizi izleyenlere bırakıyoruz…

Dünya Dili Türkçe Sempozyumunu başlatan Prof. Dr. A. Güzel ile 15. Sempozyumu düzenleyen Prof. Dr. Alparslan Okur ve Prof. Dr. Paki  Küçüker’e, mutfaktaki ekibe, danışma ile bilim kuruluna,  bu güne kadar devam ettirilen bu etkinliklere akademik olarak katılanlara, izleyici-dinleyicilere, maddi ve manevi destek vererek, moral güç olanlara TEŞEKKÜR etmek gerekir…

TDK’yı kurarak, dilde birliğin inkılâbıyla millet kavramını etken kılan Atamızı, DİL ŞURASINI da saygıyla, TDK yetkililerini sevgiyle anıyoruz…

Girne’den Türkçe SEVGİLER !..