SELÂNİK  RUHU !...  İnsanların bedenselliklerinin yanında RUHLARINI oluşturan yerler vardır.

 
                
 SELÂNİK  RUHU !...
İnsanların bedenselliklerinin yanında RUHLARINI oluşturan yerler vardır. Bedensellikler, ruhlarla bütünleşince değer kazanır. O ruh ki, geleceğin insanını, ülkenin varlığına damga vuruşunu, bu damganın yetişen nesillerle beraber, yetişecek nesillere de örnek oluşunu simgeler...
O ruh ki, kendi ülkesinde oluşan sıkıntıların giderilişindeki etkenliğiyle, geri kalmış, mazlum ülkelere de  model olmuşsa; o ruhu öldürmemek, sürekli canlı tutmak, hem kimlik ve kişilikte hem askerî, siyasi, iktisadi alandaki başarılı rolünü yaygın kılmak bizlerin görevi olmalı ve sorumluluğumuzu etkin kılmalıdır.
Çanakkale’yi oluşturan ruhun başlangıcını Selânik’te aramak heyecanı, insanda öyle hayaller, öyle güzellikler, öyle tutkular yaratıyor ki, bu hayallerle Çanakkale’den Balkanlara güvenilir tur, usta kaptanlar ve o yöreyi iyi bilen rehberle geziye çıkıyorsunuz…
İlk durak Kavala, ikinci durak Selânik oluyor, konaklamalı. Atatürk’ün doğduğu şehirde ilk kez konaklıyorsunuz ve Karamanlı Sarı Mustafa Paşa’nın doğduğu eve yakın bir caddedeki otelde kalmak, bir taraftan heyecan, bir taraftan huzur ve güven veriyor insana…
Türkçe olan Balkan kelimesi sözlük anlamıyla sarp ve ormanlık sıradağ anlamına gelmektedir. bazı kaynaklarda Güneydoğu Avrupa olarak da anılan Balkanlar, Avrupa kıtasının güneydoğu kesiminde, Anadolu’nun batısı ve kuzeybatısında yer alır. Balkanlar adını, Bulgaristan’ı ikiye bölen sıradağlardan alır, bu sıradağların adı daha sonra tüm bölgeyi tanımlamak için kullanılmaya başlamıştır.
Bu kısa açıklamadan sonra, aşağıda vereceğim notlar, Selânik’teki Atatürk Evini 2010’dan sonra gezenler ve bizler için hayal kırıklığı yaratacaktır, ama bu bilgileri sizlerle paylaşmak, kaybolan Selânik Ruhunu oluşturan mekânın sonra neden değiştiğini de anlatmak aşağıda yine bize düşecektir…
“ Kale’ye çok yakın bir yerde Türk konsolosluğu var. Ve Mustafa Kemâl’in doğduğu o meşhur ev. Zilini çalıp bekliyoruz. Kimlik sorgulamalarından sonra yıllardır sadece fotoğraflardan tanıdığım Atatürk Evindeyim şimdi. Üç katlı ahşap yapının bütün katlarını ve odalarını geziyorum.
Atatürk’ün Doğduğu Ev – Selânik
 
Mustafa Kemâl’in dünyaya geldiği oda, oturma odaları, salonlar hepsi yüz yüzelli yıl öncesinin ev eşyalarıyla dayalı döşeli. Ata’nın hem kendisinin, hem anne ve babasının eski fotoğraflarından tablolar var duvarlarda. Yer yer Osmanlıca tablolar, doğduğu odada duvarda bir Kur’an-ı Kerim Rumeli işi oyalı muhafazası içinde. Orada da duvarda bir el işi eski yazılı tablo asılı. Mavi atlas üzerine altın sarısı iplikle Osmanlıca şu beyit yazılmış.:
 
“Allah’a“Allah’a tevekkül edenin yâveri Hak’dır
  Nâşâd gönül birgün olup şâd olacakdır
Beytin etrafı kırmızı güllerle süslenmiş. Bu odada bir gün bir çocuk doğacak ve yeni bir devletin kurucusu olacak o çocuk. İşte o Mustafa Kemâl. Burada gördüklerim olağanüstü bir nostalji benim için. Geçen zamanları unutup bir anda çok çok eskilere gidiyor insan…
 
Atatürk’ün Doğduğu Oda
 
Selânik Kalesi. Şehri görebileceğiniz en güzel yer belki de. Cennetmekân Sultan
Abdülhamid Han geliyor aklıma birden. Alattini Köşkü’nde geçen 4 yıllık sürgün günlerinde neler yaptı, neler düşündü bu şehirde kim bilir? Hiçbir Osmanlı Padişahı hiçbir Osmanlı şehrinde bu kadar kalmamış. Belki de onun kader şehriydi burası.
 
Ah Selânik. Binbir hatırayla dolu caddeleri, sokakları, evleri, yıkık dökük Osmanlı yâdigârları ile “şimdi ellerin olan” Selânik. Hoşça kal Balkanlar’ın çileli ve isyankâr şehri. Şimdi bir nostaljinin adıdır Selânik. 
 
Rıdvan Canım, Hayal Şehirlerin İzinde Gezi Notları, Akçağ Yayınları Ankara 2010, ss. 269-277 .
 
Yukarıdaki alıntıya baktığımızda, eski müzenin hali ile yeni müzenin halini karşılaştırdığımızda, gerçekten çok farklılık var, bu farklılık beklentilerimizle uyuşmuyor, müthiş hayal kırıklığı yaratıyor.
 
Atatürk'ün yenilenen Selânik'teki evinde düş kırıklığı...
1924’te Yunanistan’ın Türkiye’ye hibe ettiği ve o dönemden bu yana müze olarak kullanılan ev, 2010 yılında alınan kararın ardından 3 yıl geçtikten sonra Kültür Bakanı Ömer Çelik’in de hazır bulunduğu törenle kapılarını yeniden ziyaretçilere açtı. Açmasına açtı ama, tadilattan geçen Atatürk’ün “yeni” evinde, Atatürk’ü anımsatan hemen hemen  hiçbir şey yok artık.
Atatürk’ün “eski” evini sıkça ziyaret etmiş bir gazeteci olarak, tadilattan geçen evi gördüğümde şoke oldum.
Kentsel dönüşüm mantığını anımsatırcasına, yeni badana yapıldığı hemen hissedilen duvarlara yerleştirilmiş ve ışıklandırılmış pleksiglas vitrinlerin arkasında, irili ufaklı Atatürk fotoğraflarıyla, yanlarındaki Türkçe, İngilizce ve Yunanca açıklamalar, âdeta bir sergi salonunda açılan fotoğraf sergisini geziyormuş izlenimini bırakıyor.
Dolaştığım her bir odanın duvarlarında fotoğraflar sergileniyor. Ayrıca Selânik’in eski görüntülerinden oluşan bir slayt gösterisini ve çocukların Atatürk’ü ne kadar çok sevdiğini gösteren bir animasyon filmi seyretmek de mümkün.
Atatürk’ün, bal mumuyla, gerçekten başarıyla yapılmış olan heykeli, tadilattan yeni geçmiş evinde Türk turistlerin en büyük ilgisini çeken nokta. En azından Atatürk’ün yanında bir hatıra fotoğrafı çektirmekle yetiniliyor.
Eski evin içindeki divanlar, perdeler, minderler, mangallar, yatak odaları ve Atatürk’ün giysileri ve ayakkabıları gibi özel eşyasının bulunduğu yatay vitrinler ve ayakta duran fraklı modeli de kaldırılmış.
Yetkililer, Atatürk’ün eski evindeki eşyasının, "Ankara, Samsun ve İznik’teki müzelere dağıtıldığını" söylüyor.
Gerekçe olarak da "Eski evdeki eşyanın aslında Atatürk’e ait olmayıp, Birinci Dünya savaşından sonra bu eve yerleşen bir Yunan ailesine ait olmasını" gösteriyorlar.
 
Özel eşya kime aitti?
Peki o zaman niçin bugüne kadar, yani 80 yıldan bu yana, bu eşyanın Atatürk ve ailesine ait olduğu söyleniyordu? Özel eşyası da mı başkalarına aitti?
Ben Atatürk’ün gerçekten müze niteliği taşıyan eski evinin korunmasını isterdim. Tadilattan önceki haliyle Atatürk’ün evine girildiğinde, o eski evlerin ve içindeki eşyanın kendilerine özgü kokusu, havası, ziyaretçileri 100 yıl öncesine götürüyordu. Atatürk’ün giymiş olduğu ayakkabıları, elbiseleri, kullandığı tabakası ve kalemi gibi özel eşyasını vitrin arkasında bile görmek, bambaşka bir duygu uyandırıyordu.
Türk turistler hoşnut değil…
Tadilattan geçmiş yeni evi ziyaret edenler ise, “Atatürk Müzesi” yerine, yeni inşa edilmiş kiralık lüks ve boş bir dairenin içinde dolaşır gibi hissediyor kendilerini. Ya da, dünyanın her yerinde ve özellikle Türkiye’de Atatürk’ün hayatını anlatan yüzlerce, binlerce fotoğraf sergisinden birini gezer gibi oluyorlar.
Atatürk’ün yenilenen evini ziyaret eden Türk turistler de bu gördüklerinden hiç memnun değiller.
Ben de, en azından Atatürk'ün şahsi eşyasının müzeye mutlaka geri getirilmesi gerektiği düşüncesiyle yenilenen evden ayrılıyorum. http://www.bbc.com/turkce/haberler/2013/09/130919_ataturk_selanik_ev
 
Atatürk'ün doğduğu ev yenilendi
Kültür ve Turizm Bakanlığı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün, 1881 yılında, Selânik'te doğduğu evi yeniden restore etti. 2010 yılından bu yana yürütülen çalışmalarla evin dış cephesi, iç avlusu, dekorasyonu yenilendi.
Selânik'in Mustafa Kemal Atatürk için önemini anlatan Kültür Bakanı Çelik, "Kuşkusuz Mustafa Kemal Atatürk'ün çocukluğunun geçtiği Selânik şehrinin, doğup büyüdüğü bu şehrin Gazi Mustafa Kemal'in fikri ve ruhi gelişmesinde çok büyük bir katkısının olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim" dedi.  http://www.trthaber.com/haber/gundem/ataturkun-dogduguizim müzecilik
Osmanlı’nın Balkanlar’daki güçlü ve etkili sesi  içinde doğan Mustafa Kemal Atatürk’ün doğduğu ev hep merak konusu olmuş, çocukluğumuzun Atatürk simgesi haline gelen evini görmek  her Türk gibi bizi de heyecanlandırmıştır. Yukarıda söz konusu olan hayal kırıklığı ve gönül burukluğu bundandır…
Selânik’te doğan ruh kaybolursa, Çanakkale ruhu zedelenir, Türkiye’nin önsözü kederlenir, hedefler yön değiştirir…!?  Sevgilerle…
                                                                                                                                                    09.07.2017
                                                                                                                                                Yrd. Doç. Dr.
                                                                                                                                         Hayrettin Parlakyıldız
                                                                                                                    E-posta: hparlakyildiz@mynet.com