Akademik birimlerin, çalışma alanlarında bilimsel ve sosyo-kültürel etkinliklerin yoğunlaştığı aylar vardır, bir de  bunu etkinleştiren yerler

 
 
                          
                     Akademik birimlerin, çalışma alanlarında bilimsel ve sosyo-kültürel etkinliklerin yoğunlaştığı aylar vardır, bir de  bunu etkinleştiren yerler… Etkinlik aylarını iyi seçmek önemli olduğu kadar etkin olmak da önemlidir.
                      Etkin olmak bilimsellik ister, bilimsellik de araştırma ister, araştırma beceri ister, araştırma yaygınlık ve paylaşım ister, paylaşım hedef-kitle ister, hedef-kitleyi buluşturmak, organize ister, organize de adam ister...
                    Bahar ayları, fakültelerin kendi üniversitelerinde etkinliklerini çoğalttığı ve özelleştirdiği, paylaşımlarını toplumsallaştırdığı aylardır. Bizde baharın son ayında RTE Üniversitesi, Eğitim Fakültesi’ne çağrılı konuşmacı olarak konuk olduk.
                     Konferans konusunun başlangıcında sıcak bir karşılama ve KTÜ öğretim elemanlarının, Yılsonu “Trionağme (üçlünağme)” Konserindeki özgün ve akademik seslerin (saz-söz) buluşmasındaki güzelliğini de burada vermek, dinleyici olarak vefa borcumuz olmalı ki, bu sanatsal başarıyı ortaya çıkaran “tanbur, ud, piyano” eşliğinde zevkle izlediğimiz  musikinin güzelliği ortaya çıksın…
                     İletişimdeki yerini farklı kılan TSM şarkılarındaki rahatlatma, izleyicilere duygusal anlar yaşatırken, Eğitim Fakültesi’nin bir etkinliği içinde kendimizi bütünleştirmek de  ayrı bir tat ve zevk olmalı ki, bizlere bu tadı yaşatanları sizlerle tanıştırmak istedik. Bu üçlünağme, il ve ilçelerdeki TSM korolarındaki sololardan çok farklı ve zevkliydi. Nedeni ise, bunu gerçekleştirenler, akademik terbiyesi olan unvanlı sanatçılardı... Tanburda Prof.Dr. M. Kayhan Kurtuldu, udda  Öğr.Gör. Serdar Okur, piyanoda Öğr. Gör. Dilek Dinçer; soloda Doç. Dr. Cahit Aksu, Öğr.Gör. Özlem Aydın
                     Sözlerin seslerde, seslerin, sazlardaki anlamda bütünleşmesi şarkıların kişilerde özelleşmesini sağlarken, “iletişimin” bir başka boyutunu etkin kılıyordu. Bu kısa ve öz konserin sunulmasındaki tok ve vurgulu ses, fakültenin müzik eğitimcisi akademisyen Sarıkaya’ya aitti.
                     Konser sonrası sohbetin devamı, Sayın dekan ile karşılama ve ağırlamada emeği bulunan Sinan Çınar arkadaşımızın koşturmaları bizi, Şelâle Konak’taki kuymaklı yemek eşliğinde otantik Rize müziğiyle buluşturdu.
                     Akademisyenler bir araya gelince sohbet konusu, genelde bilimsel çalışmalar, projeler ile  fakültenin çalışmaları olur.. Sayın dekan Mehmet Küçük’ün atılımcı ve heyecanlı tarzı, Türkçe Ana Bilim Dalına ait yeni oluşturulan, diğer üniversitelerin fakültelerinde rastlamadığım UYGULAMA  sınıfına bizi götürdü. Özenle yapılan tadilât içinde Küçük bir sahne (Tiyatro-Drama Uygulamalarında kullanılabilecek tarzda), bilgisayarlı köşeler ile Ana Bilim Dalına ait kaynak kitap rafları da “Diksiyon, Hızlı Okuma, Yabancılara Türkçe Öğretimi” derslerinin kalıcı çalışmalarını kolaylaştıracak güzel bir projenin tanıtılması, bir Türkçe Eğitimcisi olarak bizleri mutlu ve umutlu kıldı. Bahçeye yapılan ağaç içindeki serbest alımlı halk kütüphanesi de ayrı bir düşünce ürünüydü.
                     Konferans konumuz İletişim olunca,  orada bulunduğumuz sürede, Rize’ye girdiğimiz ilk anda cep telefonumuza gelen “ Yeşilin ve mavinin dünyadaki cenneti, yağmurun ÇAY’A dönüştüğü yer, Rize’ye hoş geldiniz” mesajı sıcak bir karşılamanın başlangıcı olmuş, zaten sıcaklığı-cömertliği bol olan Çayeli’ndeki merhabalar, hoş geldin sözleri bize yabancılık çektirmeden; konferansımızda dinleyici ve izleyiciyle, “iletişimimizdeki becerimizi” irdeletmeye götürdü…
                    Konferans sonrası Türkçe Ana Bilim Dalı’ndaki öğretim elemanı arkadaşlarla değerlendirme ve eleştirel bakış alma;  hem kendimizi test etmemize hem de Türkçe Ana Bilim Dalı’ndaki  Alan Eğitimi sorunlarını tartışmamıza neden oldu, genç akademisyenlerle farklı bakışlarımız merhaba dedi.
                    Çayeli’nde bulunan Fakültenin sempozyumlarla, konferanslarla, sosyo – kültürel etkinlikler ve proje kurslarıyla bütünleşmesi, vatandaşın üniversite kavramını yalnız ekonomik getiri olarak görmesinin yanında adına yakışan, hakla bütünleşen bir fakültenin EĞİTİMDE  model olması, arzulanan, beklenen ve desteklenmesi gereken anlayıştır. Bu anlayış; ilçenin yöneticileri ve aksakallılarıyla fakültede  buluşursa, fakültenin bilimsel konularda danışman olmasını sağlar ki, bu da üniversitenin geleceğini hem eğitim-öğretim hem bilimsel açıdan işlevselleştirir…
                    Eğitim fakültelerimizin asıl amacı; geleceğimiz olan gençleri yetiştirecek, öğretmen adaylarına eğitimi verirken, bilimselliği de etkinleştirmek ve halkla paylaşmaktır. Bu nedenle “Bilim, bilim ister, bilim düşünce ister, bilim eleştiri ister, bilim hırs-merak ister, bilim demokrasi ister, bilim adalet ister, bilim insanın mutluluğu ve dünya barışı içinse evet ister, bilim uygulama ister…
 
                    Bilimin isteklerini güçlendirecek olan da halktır, halkla bütünleşmek ise, “selâmlaşmadan” geçer. Bu selâmlaşmada halkla-üniversite iç içe olmalıdır. Üniversiteye verilen selâm; geri-dönüşümü kârlı olan selâmdır ki,  geleceğimizi aydınlık, insanımızı huzurlu, bilim adamlarımızı güçlü, moral değerlerimizi yüksek tutacaktır.
 
                     İletişimin kişilerarası boyutunu daha da geliştirmek adına Çayeli’ndeki çayların lezzetini bizimle paylaşanlara, buradan bizi oraya davet edenlere, SELÂM olsun…!                 
 
                                                                                                  21.05.2017
                                                                                Yrd. Doç. Dr.
                                                                           Hayrettin Parlakyıldız
                                                                           E-posta: hparlakyildiz@mynet.com