Kıraathane kültüründen gelme bir soru.. Aslına bakarsak, köy kahvelerinde de sıkça edilien sözdür..

Ezeli rakipler vardır, her gün, çayına kahvesine atarlar bir beş.. Hatta, yenilen pehlivan güreşe doymaz misali, bir beş, olur bir kaç beş..
Tavla oynamayanımız yoktur desem, yeridir..Kahve müdavimlerinin bir çoğu, tavla oynar, üstelik bir de sürekli rakibi vardır..
Peki ya, hiç merak ettinizmi nereden gelmiştir Tavla..!
Ben de belki çoğumuz gibi, hiç merak etmedim.. Ta ki, düne kadar.. Sürekli takip ettiğim bir gurubun paylaşımında geçiyordu, Tavla üzerine detaylar..
Konu için ilk edilen söz tam da şöyle idi; "Evet, kim daha çok düşünüyor,Kim daha iyi biliyor, Kim daha ileriyi görüyor ise o kazanır..."
Bence öyle değil.. Bu ilk söz karşısında; "Yok artık, iç güdüsel bir konu bana göre.. Tavla attığım tanıdılar µilir.. Bazen, karşı tarafın atacağı zarı söyleri, küt diye onu atar.. Kapalı kapılardan çıkıp gidemez..kırığ ı var ise, peş peşe aynı zarı atar.. Çünkü, her seferinde, 'hadi bir daha derim', enerjim an itibari ile karşı tarafın zarını da etkiler.. Haliyle peş peşe geleler..
Şans faktörü önemlidir.. şansın olacak, şans her zaman önemli.
Şanslı isen, hayatın da güzel geçer..  Güzel hayat için de şans gerek kısacası.
Şans meselesini bırakıp bir kenara, Tavla' ya dönelim..
Hikaye bu ya, aslında Rivayet demeliydim ya neyse.. Diyeyim o vakti.. Rivayete göre; 6. yüzyılın sonlarında Hint İmparatoru, zamanın Pers İmparatoru’na içinde bir mektupla satranç takımı  hediye olarak gönderir.
Ulaklar, hediyeyi ulaşacak isme sunar iken, hediye kapsamında yer alan mektupta; sattranç oyununa ilişkin bir tek satır  açıklama geçmez.
Lakin, mektup içeriğinde, küçük bir not.. Az evvel aktardığım,, bir iki satır üstte geçenler;
“Kim daha çok düşünüyor, kim daha iyi biliyor, kim daha ileriyi görüyor ise o kazanır, işte hayat budur.”
Hoppala Paşam, Malkara Keşan.. Düşeş attım yek geldi.. Şok şok şok.
Pers İmparatoru da şaşkın tabi.., Dönemin en alim vezirlerinden biri olarak bilinen Büzur Merih’ten, gönderilen oyunu çözmesini ve karşılık olarak da başka bir oyun icat etmesini isteyince, ortaya çıkmış bizim Tavla..
Büzur Merih bir süre sonra oyunu çözüp, bu sözde bilmeceye bir yanıt olarak tavlayı icat edivermiş..
Yeni icat Tavla oyunu da, cevaben yine bir mektup ve küçük notla Hint İmparatoru’na gönderiliverilecek elbet..
Bir yanıt olara, Tavla oyunu içinde gönderilen nota gelinec;
Rivayete göre, notta şöyle yazmakta imiş; d
“Evet, kim daha çok düşünüyor, kim daha iyi biliyor, kim daha ileriyi görüyor ise o kazanır. Ama biraz da şanstır, işte hayat budur.”
Neticeye gelelim.. 'Sonuç..?' şeklinde yönelecek olası soruya yanıt olsun..
Zaman kavramından ilham alınarak tasarlanan Büzur Merih’in tavlası; 4 köşesiyle mevsimleri, karşılıklı 6’şar hanesiyle yılın 12 ayını, pulların toplam sayısıyla ayın 30 gününü, siyah ve beyaz taşlarıyla sırasıyla gece ve gündüzü, karşılıklı 12’şer haneyle ise günün 24 saatini simgelemiş..
Ve dahası.. Ekstra bilgi yani.. Kökeni İtalyanca ‘tahta’ kelimesinden gelen tavlanın tarihçesi M.Ö. 3000 yıllarına dayanıyormuş.
Ve çok yeni güncel ibr ilgi.. 2004 yılında İran’da yapılan kazılarda zamanın Pers İmparatorluğu’na ait, Shahr-e Sokhteh‘de (Yanmış Şehir) tavlaya benzer şekilde 2 zar ile tahta üzerinde oynanan bir oyun bulunmuş..
Belki de tavlanın atıası bubuluntu.. kim bilir..
Tavla için, farklı coğrafyalarda yıllar içinde gelişen ve farklı tarzlarla oynanan türevlerde var.
Misal; Osmanlı Devleti’nde 1400’lü yıllarda yaygınlaşmış Tavla..
Günümüzde ise; Osmanlı’daki şekliyle devam ediyor., Kültürü sahiplenmiş ve sürdürüyoruz yani..
Bir Tavla ustası; Tavla geleneğinde pek çok çeşit vardır diyor ise, kesinlikle doğru söylüyordur.. Hiç itiraz etmeyin..
Hele ki, beng ibi rakibiniz var ise, tövbe edersiniz bir daha Tavla oynamaya.. Benim istedğim zarı, düşünsenize üst üste 5 keş attınız,  tek kapalı kapıya, 5 kez gele attınız.. Tövbe etmezsiniz de ne edersiniz..!!!
Bu arada, en çok blinen tür, yani klasik tavla ki, buna kısaca  erkek tavlası da denir..,
Atılan zara bağlı olup, strateji içermeyen bir oyun olan kız tavlası da, güzeldir.. zarı en iyi atan kazanır..
Haydin hoşça kalın.. Belki atarız bir ara, bir beş..