Gül, gülümse.. Abart hatta, patlat bir kahkaha. Acı verenlerle inatlaş,  hayat gibi acımasızlaşma..  Hani derler ya; tatlı ye tatlı konuş...

Gül, gülümse.. Abart hatta, patlat bir kahkaha. Acı verenlerle inatlaş,  hayat gibi acımasızlaşma..
Hani derler ya; tatlı ye tatlı konuş...
Nereden geldi ise geldi aklıma.. Gülelim, güldürelim dedim bir anda..
Gülümseten sözler işitince insan, bir anda olsa huzur buluyor.. Bier anlık da olsa gülelim mi bu arada..!
Şöyşle mi demeliyim yoksa; Biraz da mizah...
Alıntı olacak biraz bahsedeceğim hikaye.. Hani biri anlatsa, o an güldürecek konular geliyor benimde aklama da,  şu an bir anlatan yok yanımda, anlatmaya çalışan var karşınızda.
Mizah vari hikaye diyeyim şimdi;
-Pazar ayininin sonunda rahip haftalık vaazını şöyle bitirdi,
'Demek ki, Tanrı adına ne yapmamız lazım? Düşmanlarımızı affetmemiz lazım.
Şimdi, bu sohbetimizden sonra, aranızdan kaçı düşmanlarını affetti?'
Hikaye bu ya.. Kilise Cemaatin yarıdan fazlası elini kaldırdı.
Rahip sorusunu yineledi...Belki de bilinçli idi ısrarında.. Ya da öylesine sorma gereği duydu..
Bu kez hepsinin elleri havadaydı, önlerindeki bir yaşlı teyze hariç...
Rahip belli li arttıracaktı ısrarını.. Gördüğü manzara karşısında, Rahip tekrar sordu...
'Bayan Neely? Hayırdır? Düşmanlarınızı affetmek size bu kadar mı zor geliyor?" diye de ekledi..
'Düşmanım yok ki!' dedi Bayan Neely, o titrek ve son derece şeker haliyle!..
Cemaatten uğultular, şaşkınlık nidaları yükseldi o an..
Bu durum karşısında  Rahip devam etti sorgu yüklü sözlerine..
'Oooo! Bu gerçekten inanılmaz güzel bir şey! Kaç yaşındasınız Bayan Neely?'
Yanıt, inanılması bir rakam ile geldi bayan Neely'den.. '108!' diye..
Cemaat ayağa kalkıp gözyaşları içinde alkışlamaya başladı...
'Bayan Neely, lütfen, şöyle yanıma gelir misiniz?
Yavaş yavaş. Aman dikkat...
Hah! Tamammmmm. Lütfen buradan cemaatimize bu işin sırrını söyler misiniz?
Nasıl oluyor da insanın 108 yıl gibi uzun bir ömür zarfında hiç düşmanı olmuyor?..”
Yaşlı kadın, küçük ve titrek adımlarla rahibe sırtını dönüp, cemaate baktı...
'Hepsi öldü...  Beni kızdıran ve düşmanlık edenlerin..'
Böylesi hikayeler, ibadetleri ardından hep kiliselerde mi yaşanır..!
Rahip sorar hep cemaati konuşur..
Camilerimizde, İmam sorsa; kim bilir bizim cemaat neler konuşur..!
Mizah yüklü sözler edecek öyle Hacı abiler tanıyorum ki, dedikleri karşısında fasikülü çıkar mizahın..
Şaka bir yana, gülmek için bir nedeni olmamalı insanın.. Her sabah uyandığında gülümsemeli ayna karşısında. Gülen yüzünü kendi görmeli insan…
“Bana gülmek yakışıyor…” demeli, yakışanı da yapmalı hayata inat.. Nasıl fikir amma..!!!
Güldür Güldürü falan izlemiyorum neden ise.. belki de; herkesin güldüğü beni güldürmediğinden bendeki bu durum..
Mizah kalitelisinden olacak.. Düşündürecek de ayna zamanda edilen söz.. Güler iken düşünüp, boşa etmeyecek bu anda gülümsemesini..
Manidar da olsa gülümsemesinin vereceği mesaj; içi ayrı bir rahatlayacak bu sayede gülümseyenin..
Boşa gülmek olur mu, günde kaç kere gülümseyebiliyoruz ki ayrıca.. bedava söze gülelim, bizim için çok değerli gülümsememizi boşa edelim.. Değil mi amma..
At kahkahanı gelince.. Düşünme etraf ne diyecek diye..
Pozitif ol çevrene.. Enerjisi yükselsin eşin, dostun, tanıdığın, gülebilsin içinden geldiğinde, gülebildiğince.. değil mi amma..
Kendi kendine gülene, deli denilir demiş bir sözümüzde Atalar.. Bence bir noktada haklılar..
Nedensiz gülebiliyorken deli ise, nedeni olunca gülmeyene ne denmeli bu durumda.. Yoksa: Zır deli mi..!