Sosyal Medya Esintilerinden uzak kalalı, 8 hafta (2 ay) olmuş… Paylaşımlar, alabildiğine çoğalmış…

Paylaşımlar didaktik, paylaşımlar, ibretlik paylaşımlar bilgi kirliği olmayanlara yer vermek, sizlerle paylaşmak güzel…
Bu güzelliği sizlerle yaşamak için aşağıda; Çanakkale Savaşı için OĞLUNU gönderen bir  ANA ile İranlı bir FELSEFECİ’nin insana ve hayata bakış açısıyla buluşacaksınız.
Mısır Devlet Başkanın ile yazar ve edebiyat adamlarının öldürülüşündeki ÖNYARGI bizde de hâlâ var mı (hem de nasıl var) ?! Ayrıca FİİL-FAİL (işlenen-işleyen) ilişkisindeki çelişkileri bulacaksınız.  Sonra geçen hafta içinde köşe yazımızı hatırlayarak, sevdiğimiz insan ile sevmediğimiz İNSANA karşı İmam-ı Gazali’nin sözü üzerinden sohbetlerinizde YORUM şeklinizi ELEŞTİREL bakış açısıyla TAÇLANDIRINIZ…
Lütfen resme dikkatle bakınız!
 
Açıklama yok.
 
 
Sene 1915... Bir tren, Bilecik İstasyonu' nda beklemektedir.
 
Sevkiyat subaylarından Abdülkadir Bey, vagonların arasında sessiz, hareketsiz bir gölge görür. Merakla ve şüpheyle yaklaşır. O anda çakan şimşeğin aydınlığında şunlara şahit olur:
 
Ak saçlı, beli bükülmüş, soluk benizli, başı beyaz yaşmaklı ihtiyar bir Türk anası, çakılmış gibi orada durmakta ve yağmurdan sırılsıklam olmasına rağmen, huşû içinde beklemektedir. Anadolu’nun cefakâr, vefa timsali ve sabırlı anası ile Abdülkadir Bey arasında şu konuşma geçer:
- Valideciğim, yağmurun altında niye böyle bekliyorsun?
- Trende oğlum var. Onu selametlemeye geldim.
- Oğlun kimdir; nerelisiniz?
- Söğüt’ün Akgünlü Köyü"nden Mehmedoğlu Hüseyin.
- Onu görmek ister misin, çağırayım mı?
- Sana dua ederim. Ona bir çift sözüm var.
Hüseyin, kısa zamanda bulunup getirilir. Elini öpen oğlunu bağrına basan ana, ona son olarak şu nasihati yapar:
-Hüseyin’im, yiğit oğlum benim!.. Dayın Şıpka’da, baban Dömeke’de, ağaların Çanakkale’de şehit düştüler. Bak son yongam sensin. Eğer minarelerden ezan sesi kesilecekse, caminin kandilleri sönecekse sütüm sana helal olmasın! Öl de köye dönme. Yolun Şıpka’ya düşerse dayının ruhuna bir Fatiha okumayı unutma. Haydi oğul! Allah yolunu açık etsin.
Hüseyin, anacığının elini öper; ancak bunun son öpüşü olduğunu nereden bilebilirdi ki!.. Yaşlı gözlerle oğluna bakan bu ana, son evladını da dualarla bu şekilde cepheye uğurlar...
İşte yukarıdaki  resim bu abidevi kahramanlığın, din ve millet, vatan muhibbanının (severlerin-sohbet edenler)  günümüze kalmış, kalp burkan içli bir hatırasıdır.
"Oğlum sende bizim İsmail' imizsin, seni Allah için vatan için kurban gönderiyoruz" diyerek evladını şehit verip, 14 yaşındaki son evladını cepheye uğurlayan ellerinden öpülesi anamız.
 
“Şu garibanlığa bakın; üstte yok,
elde yok, ayakta YOK!”
 
Azmin ve imanın her türlü güce galebe çaldığı (üstün geldiği) tarihte eşine az rastlanan, namusu, vatanı ve milletinin bekası için gözlerini kırpmadan canlarını veren yüz binlerce kahramanın eseri Çanakkale Zaferi ile 107 yıl önce destan yazan tüm kahramanlarını bir kalbî buruklukla, rahmet ve minnetle yad ediyoruz.
BAZI BORÇLAR ÖDENMEZ
Komutanına, erine; kadınına, erkeğine, Çanakkale ' de kan-ter dökmüş her yüreğe vefa, minnet ve hürmetle...
 
İranlı (Güney Azerbaycanlı) bir Türk olan ve halen Ülkemizde yaşayan kimyacı ve felsefeci Dr. Anooshirvan Miandji'den (Anuşirvan Miyancı'dan) insana ve hayata dair İBRETLİK TESPİTLER!

1- Beyin bir donanımdır, her insanda vardır! Akıl bir yazılımdır, her insanda yoktur.
2- Evrendeki en mükemmel laboratuvar insan beynidir! İstediğini düşünerek sentezler.
3- Bilim insanı olmanın birinci şartı, bilmediğini yüreklice söyleyebilmektir.
4 Bir toplumun okuyup geçenlere değil, okuyup düşünenlere ihtiyacı var!
5 Aptallaşmanın en kolay yolu merak etmeyi bırakmaktır.
6- Karın tokluğuna yaşanan bir yerde ilkeli düşünce üretmek mümkün değildir.
7- Çocuklar yetişkinlere göre daha iyi akıl yürütürler! Çünkü önyargıları yoktur.
8- İki yüz kelimeyle düşünen biri, iki bin kelimeyle düşünen birini asla anlayamaz.
9- Büyük bir güç mü istiyorsunuz? İşte o gücü size gösteriyorum! Hayal gücü.
10- İçinizdeki çocuk yaşıyorsa, yaşlanmıyorsunuz demektir.
11- Düşüncen fakir ise diğer zenginliklerin seni kurtarmaz.
12- Size bütün kapıları açan bir anahtar vereceğim! Bu anahtarın üzerinde iki şey yazılıdır! Biri SABIR, ötekisi NEZAKET.
13- Sessiz çığlıklar sesli haykırışlardan daha etkilidir.
14- Dilinizi sökün, tamir edin ve yeniden yerine takın! Çünkü bütün sorunların temelinde o var!
15- İnsan, duymak istediklerinden vazgeçmedikçe uyanamaz.
16- Doğru sözler karşısında yapılacak en iyi hareket, bir kenara çekilip sessizce dinlemektir.
17- Uzmanı olmadığınız konularda kendinize yakışanı yapın ve bir kenara çekilip sessizce oturun!
18- Bir insanı ancak kendisi engelleyip, kendisi durdurabilir.
19- Önündeki seçeneklerden en zorunu seçen başarılı olur.
20- Vazgeçmezsen, doğru seni önünde, sonunda bulur.
21- İnsan, sorun yaşadığı oranda değil, sorun çözdüğü oranda gelişir ve olgunlaşır.
22- Kendi üzerinizde çalışmaktan vazgeçmeyin! Aksi halde gelişip olgunlaşamazsınız.
23- Kitaptan ve kütüphaneden uzaklaşıldıkça cehalet artar! Cehalet arttıkça da sefalet ve felaket artar. Sefaletin ve felaketin getirdiği ise acı ve göz yaşıdır.
24- Ahlâksızları ahlâklı gibi göstermek bir toplumun ahlâkını bozar.
25- Bir toplumun çoğunluğu, olduğundan daha ahlaklı görünmek çaba ve gayreti içindeyse, bilin ki o toplumda ahlak sorunu vardır.
26- Herkesten ve her şeyden umudunuzu kestiğiniz anda belki de kurtarıcı sizsinizdir! Küsmekten ve kabullenip bir köşeye çekilmekten daha başka bir yol var! Mücadele etmek.
27- Ekonomik gelişmeyi kişisel ve zihinsel gelişmenin önünde tutan toplumlar, kesinlikle uygarlaşamazlar.
28- Gönlü güzel olanın niyeti de, söylemi de, eylemi de güzeldir.
29- Karnı doymayan değil, gözü doymayan insan fakirdir.
Eski Mısır devlet başkanı Enver Sedat'ı suikast sonucunda öldüren adama HAKİM SORAR:

"Neden öldürdün?"
Katil: "Çünkü laikti"
Hakim: "Laik ne demek?"
Katil: "Bilmiyorum!!"

Mısır'ın en iyi edebiyat adamlarından Necip Mahfuz'u öldürmeye çalışıp başarısız olan sanığa hakim sorar:
"Neden vurdun?"
Sanık:
"Sokak çocuklarının hayalleri adlı kitabı yazdığı için"
Hakim: "Peki sokak çocuklarının hayallerini okudun mu?"
Sanık: "Hayır!!"
Hakim, yazar Faraç Foda'yı öldüren üç teröriste sorar:

"Neden Faraç Foda'ya suikast düzenleyip öldürdünüz?

"Suçlular: "Çünkü kafir"
Hakim: "Onun kafir olduğunu nereden anladınız?"
Suçlular: "Onun kitabından"
Hakim: "Hangi kitabından anladınız onun kafir olduğunu?"
Suçlular: "Biz okuma yazma bilmiyoruz"

"Her kötülüğün anası her dönemde CEHALET olmuştur!"

Beyni olup da AKIL denen yazılımın tüm insanlarda OLUŞMASI dileğiyle !..

SEVGİLER…
                                                                                       27.03.2022
                                                                           Dr. Hayrettin Parlakyıldız
                                                                           Kıbrıs İlim Üniversitesi
                                                                           E-posta: hparlakyildiz@mynet.com