Aslına bakarsak, kadını erkeği yok bunun. Ayıramayız bence şeddeti. Şiddet; ŞİDDET...! sonuçta.. Kadına da olsa, erkeğe de yapılsa.

Aslına bakarsak, kadını erkeği yok bunun. Ayıramayız bence şeddeti. Şiddet; ŞİDDET...! sonuçta.. Kadına da olsa, erkeğe de yapılsa.
Gücü yeten yetene olmamalı yaşam. Bu ekonomik anlamda da öyle bence.. Öyle olmalı.. Gücü yeten yetene olmamalı yaşam.
Şiddet kadına yapılmış ise, toplum olarak tepkimiz ortada.. Haklıyız da, tepki vermekte.
Türk tarihi boyunca, kadını baştacı etmiş Atalarımız bu gün hayatta olsa, memlekette boynu vurulmadık şiddetçi erkek kalmazdı, bu da ayrı bir gerçek bence.
Gün önemli, güne özel edilen sözler de öyle idi.. Önemli idi yani.
Çanakkala Barosu' nun rogramında gündem başlığı idi Kadına Şiddet..
Konuya hayli Duyarlı kalındı. Baro'dan yükselen ses, net ve bir okadar da tekti.
İlk ifade diyerek, söz edeyim edilen sözlerin kamuoyuna duyurulmasına ilişkinhazırlanan basın bülteninden.
Lakin öncesinde, bir şey ilgimi çekti. Baro Kadın Hakları Komisyonu Başkanı' nın ismi iki ayrı yerde geçiyor, soy isim iki ayrı yerde farklı kaleme alınıyordu.
Kadına Yönelik Şiddet Konusun'da yapılan açıklamada imzası bulanan  sayın Başkan Av. Ezgi Deniz  için, basın bülteninde  iki soy adı kaleme alınmıştı. Haliyle benim de kafam biraz karıştı. İki farklı soy isim vardı. Hangisini kaleme almam greketiğine ben de karar veremedim şuan.. İkisini de yazayım o halde: Basın bülteninde, düzenlenen programın katılımcılarından bahsedilir iken, Av. Ezgi Deniz Ünsal ismi geliyor, açıklamada geçen imza bölümünde ise soy isim kısmınrda Çalışal deniliyordu.
Konumuz, iki soy isim değil elbet. Konumuz; kadına asla yapılmaması gereken... 
Kadın Hakları Komisyonuyla kadınlara yönelik etkin çabalarda bulunan Çanakkale Barosu, Cumhuriyet Meydanında, günle ilgili tören düzenledi
Atatürk Anıtı’na çelenk sundu Baro mensupları.
Çanakkale Barosu Kadın Hakları Komisyonu Başkanı, kalın hparaflerle altını çizdi ifadelerinin.
Kadınların, dünyanın her yerinde; yaşamın her alanında karşılaştıkları ayrımcılığa, sömürüye, cinsiyet eşitsizliğine, ev içi şiddete, toplumsal şiddete dikkat çekilen o açıklamada, mücadele ve dayanışma ruhuyla kadınlara yönelik şiddetin önlenmesi için etkin, sürdürülebilir mücadele için toplumu, ilgili kurum ve kuruluşları görevlerini yapmaya yasaları uygulamaya çağrılydı açıkça.
Ve başkanın, okudğu açıklamada geçen ifadeleri;
"Ülkemizde kadınların hukuki kazanımlarına karşı yürütülen sistematik çalışmalar sonucunda, kadına yönelik şiddetin giderek arttığını, en temel insan hakkı olan yaşam hakkının vahşice ihlal edildiğini endişeyle gözlemlemekteyiz.
SÖZ O SÖZLEŞMEYE GELDİ...
İstanbul Sözleşmesinden hukuka aykırı bir şekilde çekinilmesi, Türk Medeni Kanunuyla ve 6284 sayılı Yasa ve Uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan kadın hakları kazanımlarını ortadan kaldıracak düzenlemelerinin yapılacağının kamuoyunda sürekli gündemde tutulması, laik ve bilimsel eğitimden uzaklaşılması toplumsal cinsiyet eşitliğine aykırı açıklamaların desteklenmesi, toplumsal cinsiyet derslerinin müfredatlardan çıkartılması, kadını özgür birey olarak görmeyip, sadece aile içinde bir birey olarak sınırlandıran zihniyetin oluşmasına yol açan politik uygulamalar v.b gibi nedenlerle kadınlar daha fazla şiddete açık hale getirilmektedir."
Dahası da vardı sözlerin.. mesela, şu denilenler;
"Kadına yönelik her türlü şiddetin önlenmesinde yasal mevzuatın önemini biliyoruz. Ancak bunun yanında mevcut yasal düzenlemelerin ve uluslararası mevzuatın eksiklik ve tutarlılıkla uygulanmasının daha da önemli olduğunun farkındayız. Maalesef ülkemizdeki yasal düzenlemeler uygulamalara yansımamakta; Siyasilerin, Üniversitelerin, Diyanet İşleri Başkanlığının, Kamu Kurum ve Kuruluşlarının kadına yönelik açıklamalarının kadınların yasalarla elde ettiği kazanımların uygulanabilirliği ortadan kaldırmaktadır.
Kadına yönelik şiddetin önlenmesi Devletin kadınları korumaya yönelik önlemleri ve şiddete yönelik politikalarıyla birebir ilgilidir.
Erkek şiddeti, kadın cinayetleri, kadının korunması temel bir politika olarak ele alınmalıdır. Kadına yönelik şiddetin ortadan kaldırılması ve şiddete uğrayan kadınların korunması devletin sorumluluğundadır.
Kadına yönelik şiddetin önlenmesi için yasal mevzuatın yanında, toplumsal zihniyetin değiştirilmesi de çok önem arz etmektedir Bu bağlamda, devletin çok yönlü ve bütüncül politikalar üretmesi yanında, bu mücadelenin toplumsal düzeyde genele yayılarak etkin ve kararlı yürütülmesi gerekmektedir. Ancak günümüzde   ülkemizde zihniyet dönüşümüne yol açacak politikalar oluşturmadığı gibi tam tersi kadınların insan haklarını koruma altına alan kanunları ve uluslararası sözleşmeleri kaldırmaya yönelik çalışmalara destek olunmasının ve İstanbul Sözleşmesinden hukuka aykırı olarak çekinilmesinin kadına yönelik şiddette kadınları korumasız bıraktığını ve kadınların yaşam hakkının ihlaline yol açtığını görmekteyiz."
Gözlenenler, bilinenler, tespit edilenler ve dahası yani, ifadelere konu olanlar.
Açıklamada; Kadına yönelik şiddetin önlenmesi için Türk Medeni Kanun’u, 6284 sayılı Kanun, Uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan kadın haklarının tüm kurum ve kuruluşlarla eksiksiz uygulanması, Aile Hukuku ve kadına karşı şiddet alanlarında uzlaşma ve arabuluculuk uygulamalarının kabul edilmemesi başta, nafaka konusunda yasal bir değişiklik yapılmaması ve İstanbul Sözleşmesinin yeniden yürürlüğe sokulması öncelikli talep olarak dile getiriliyordu ayrıca.
Son satırda vurgulu şekilde tekrarlanan ise şuydu;
"Kadınların Cumhuriyetimizle, Anayasa’mız, yasalarımız ve Uluslararası sözleşmelerle elde ettiği kazanımları ihlal edecek veya ortadan kaldıracak düzenleme ve değişikliklerin karşısında olmaya ve İstanbul Sözleşmesinin yeniden yürürlüğe sokulması için talepkâr olmaya devam edeceğimizi, yasaların eksiksiz olarak uygulanması konusunda tüm kamu kurum ve kuruluşlarının uygulamalarını takip edeceğimizi, kadına karşı şiddetin ortadan kaldırılması için mücadelemizi dayanışma ruhuyla sürdüreceğimizi kamuoyuyla paylaşıyoruz."
Kişisel olarak fikrimi de dile getirmeden, yani tekrar etmeden duramayacağm şimdi. Şiddetin her türlüsüne karşı olmalı ve önlemeliyiz ki; isim olarak  (ŞİDDET) dahi,  dilimizde olmasın hiç o körolası şiddet...
Haydin hoşça kalın.. Herkese iyi hafta sonları..