Bir Satranç tabiri ile gelen imza;  Şah Mat...

Bir Satranç tabiri ile gelen imza;  Şah Mat...
Sosyal medya paylaşımları, çoğu kez düşündürüyor.. Tabi önce anlar isek denilenleri.. Uzun uzun okuduğum bir paylaşım, taşıdığı imza ise  ŞAH MAT
Genelde, ifadelerin kime ait olduğunu öğrenmek için, paylaşılan yazının sonuna bakıyorum.. Ay bir de ne göreyim.. İmza ŞAH MAT.. Kim ola ki bu imza sahibi..!
Neyse, ben kaleme alınanlardan bahsedeyim.. İmza sorgusuna hiç girmeden..
İlk ifade, ibr dörtlük ile geliyor;”Kamış, ses verince; NEY oldum sanır,
Abdal, ata binince; BEY oldum sanır, Kupa, sarhoş elinde MEY oldum sanır,
Cebir, zorba emrinde; REY oldum sanır."
Sanmak üzerine pek güzel bir anlatım da denilebilir bu ifadelere..
Dahası da varda dörtlüklerin.. Bir tür şiir şekli ile gelenlerin..
Misal şu anlatım; "İp, elde gerilince; YAY oldum sanır, Sıpa, kısrak yanında; TAY oldum sanır,
Gasp, haydut üleşince; PAY oldum sanır, Yolak, içinde su akınca; ÇAY oldum sanır"
Bitmedi, var daha dörtlüklerden.. Örneğin;
"Topuk, Kırata kalkınca; BAŞ oldum sanır, Eğri, ahunun betinde; KAŞ oldum sanır,
Gazel, dalda kalınca; YAŞ oldum sanır, Kum, harca girince; TAŞ oldum sanır."
Hakikaten de öyle.. Mesele Sanmak olunca, kendini bir şey sanmak..
Şu deyişe de bayıldım.. Demişki deyişte sanmak üzerine söz eden;
"Kütük, çaya düşünce; SAL oldum sanır, Kök, yerden çıkınca; DAL oldum sanır,
Hal, çingene dilinde; FAL oldum sanır, Yal, kaba konunca; BAL oldum sanır."
Dağlar tabiri ile de bir dörtlük başlıyordu sonra.. yine sanmak üzerine ide denilen:
"Tümsek, ovada yığılsa, DAĞ oldum sanır, Gün, miskine sorunca; ÇAĞ oldum sanır,
Şalgam, aşa girince; YAĞ oldum sanır, Vaha, çölün içinde; BAĞ oldum sanır."
Sanıyor iken kendini bir şey, bir şey olmak yeterli anladığım.. Öyle gelmiş çünkü tüm ifadeler..
Mesela; "Yablak, yüzüne gülünce; YAR oldum sanır, Kırağı, şafağa erince; KAR oldum sanır,
Tef, çingene kolunda; TAR oldum sanır, Kemik, itin ağzında; ZAR oldum sanır"!
Hayata dair bir çok örnek ilen, sanılıyor da sanılıyor sananlar..  Peki ye, gerçekte ne dir bu denli sanılmanın meselesi..!
O da, ayrı bir araştırma gerektirir bence.. Bir üniversite bu konuda kürsü kursa, sanılanlar ve sananlar üzerirne, ne ses getirecek çalışma çıkar amma..!
Sanmak üzerine, yine sanılanlar dile gelmiş bu dörtlükte..
Tam da şöyle; "Yonga, yosun içinde; KAV oldum sanır, Kumsal, dalga altında; TAV oldum sanır,
Kıvılcım, yanan tende; LAV oldum sanır, Ses, çalgı telinde; SAV oldum sanır."
ŞAH MAT imzası ile gelen, sanmak üzerine bir anlatım daha,. Hadi buyur buradan yak misali..
"Tavuk, komşu gözünde; KAZ oldum sanır, Kıymık, suyun içinde; SAZ oldum sanır,
Çile, derviş gönlünde; HAZ oldum sanır, İnat, keçi huyunda; NAZ oldum sanır.
Mıcır, kopsa kayadan; TÖZ oldum sanır, Değnek, körün elinde; GÖZ oldum sanır,
Yalan, çıkınca dilden; SÖZ oldum sanır, Kül, sönen ocakta; KÖZ oldum sanır."
İşin ucu, yaşama dari anlara geldi dayandı.. ŞAH MAT'a, o vakit, hayli az kaldı.
Hele bakalım o vakit bu ifadelere;
"Kuytu, muhtaç anında; HAN oldum sanır, Leş, sırtlan karnında; CAN oldum sanır,
Arka, köçek belinde; YAN oldum sanır Ayıp, rezil dilinde ŞAN oldum sanır.
Diken, bülbül konunca; GÜL oldum sanır, Gayret, namert işinde; ZÜL oldum sanır,
Kömür, ateş görünce; KÜL oldum sanır, Aba, Yörük perinde; TÜL oldum sanır."
Sanıyor da sanıyor her şey kendini, bir şey sanıyor anlaşılan.. Eskilerden deyişler olas gerek bunca tabir..
Öyle ya, şimdi nerede bu kadar detaylıca anlatımlar..!
Türlü türlü sanılanlar üzerine, türlü türlü ifadeler..
Bu kısım da pek dikkatimi çekte, neden ise artık..!"
O kısım, tam da şöyle idi; " Parmak, tetik çekince; KOL oldum sanır,
Sağ, ayna önünde; SOL oldum sanır. Dar, cılız belinde; BOL oldum sanır,
Kıl, sırat üstünde; YOL oldum sanır. Kertek, çerçeve üstünde HAT oldum sanır,
Yama, fakir yeninde; KAT oldum sanır, Yavan, tatsız ağzında; TAT oldum sanır.
Kişi eline davul alınca; KAM oldum sanır.. Şah, benim elimde; MAT oldum sanır.."
Ve sonrasında son sanılan, imza ile gelen; "ŞAH-MAT"
ŞAH MAT demek için, satranç bilmek mi gerek..! Ya da, bsatrna oynamık mı..!
Hayatın pek çok anında, öylesine oluyoruz ki ŞAH MAT, kimse de ŞAH MAT sanmıyor kendini..  Ne garip değil mi..!!!