Cumhuriyetimizin kuruluşunun 98. yılında MERHABA !... Cumhuriyet’e  karşı “Atatürk İlke ve İnkılâpları ” içinde sorumluluğumuz var,  bu sorumluluğu bilenlere MERHABA !...

Cumhuriyetimizin kuruluşunun 98. yılında MERHABA !...
Cumhuriyet’e  karşı “Atatürk İlke ve İnkılâpları ” içinde sorumluluğumuz var,  bu sorumluluğu bilenlere MERHABA !...
Aşağıya aldığımız paylaşımlarda  bir ANLATI  bir ANI  var. Türkçenin BİLİM dili olduğunun gerekçesi açıkça belirtiliyor…
TÜRKÇE
Dünyanın en iyi dil bilimcisi olarak gösterilen, 35 dil bilen Belçikalı dil bilimci JOHAN VANDEWALLE;
“Türkçenin en hayran olduğum yanı yapısı. Matematik dil yapısı beni büyülüyor. Satranç gibi, kuralları az ve istisnasız, ama imkânları sınırsız. Halbuki batı dillerinde kuralların uygulanabilirliğinin her zaman bir sınırı vardır.” "Anadili Türkçe olan bir kişinin kısa cümlelerle düşündüğü, konuşma anında ise bu kısa cümleleri çeşitli yollarla birbirine bağlayarak karmaşık yapılar kurduğu görüşündeyim. Bu “cümle bağlama eğilimi” bazı konuşanlar da zayıf, bazılarında ise adeta bir hastalık derecesinde güçlü olabilir.

Bu son durumda ortaya çıkan dilsel yapılar, insan zihninin üstün olanaklarını en güzel şekilde yansıtıyor. Farklı dil gruplarına ait birçok dili incelediğim halde şimdiye kadar hiçbir DİLDE BENİ Türkçe’deki karmaşık cümle yapıları kadar büyüleyen bir yapıya rastlamadığımı söyleyebilirim. Biraz duygusal olmama izin verirseniz, bazen kendime “Keşke Chomsky de gençliğinde Türkçe öğrenmiş olsaydı. “ diyorum. Eminim o zaman çağdaş dilbilim İNGİLİZCE’ye göre değil, TÜRKÇE’ye göre şekillenmiş olurdu." .

Ünlü İngiliz bilgini Max Müller, Dil bilim kitabında şöyle diyor. “
*Bir Türkçe grameri okumak bile gerçek bir zevktir*. Kiplerdeki hünerli tarz, bütün çekimlerde hâkim olan kıyasilik, şekillerde baştan başa görülen bir saydamlık, dilde pırıldayan insan zekasının bu harika kudretini duyanları hayrete düşürmekten geri kalmaz... *bu öyle bir gramerdir ki, bir billur kovan içinde bal peteklerinin oluşunu nasıl seyredebilirsek onda da düşüncenin iç oluşlarını öylece seyredebiliriz*.” .
Oryantalist JEAN DENY... “*İnsan bu dilin yüce bir bilim akademisi müzakerelerinden çıkmış olduğu zannına düşmüş olabilir*.” .

Bilim insanı OKTAY SİNANOĞLU... "Dilimizi inceleyen pek çok dil bilimci, yüksek perdeden seslendirmese de bilim yapmaya en uygun dilin Türkçe olduğunun farkındadır. Çünkü matematiğe en çok benzeyen dil, bilim yapmaya en uygun dildir. Bu da TÜRKÇE dir…..
 
ALINTIDIR, GERCEKTİR. LÜTFEN SABIRLA OKUYUNUZ.
28 Ekim 1923. 98 sene önce, bugün.
Mustafa Kemal'in Çankaya köşkünde arkadaşlarına “ yarın Cumhuriyet'i ilan edeceğiz” dediği dakikalarda…
10 bin kilometre uzakta, New York yakınlarındaki Elmira şehrinde bir evde, 10 yaşında bir çocuk, babasının daktilosunun başına oturmuş, o çocuksu heyecanıyla mektup yazıyordu.
“Gazi Mustafa Kemal Paşa, Angora, Türkiye…
Sayın efendim, ben 10 yaşında Amerikalı bir çocuğum, Türkiye ve yeni hükümetine büyük ilgi duyuyorum. Siz ve bayan Kemal hakkında bir röportaj okudum. Türkiye hakkında bir defterim var. Şimdiden siz ve bayan Kemal hakkında birçok yazı ve resim topladım. Lütfen bir Amerikalı çocuğa küçük bir not ve imzalı fotoğrafınızı gönderin. Bir gün Türkiye'yi görebileceğimi umut ediyorum, saygılarımla, Curtis LaFrance.”
28 Ekim 1923 tarihli bu mektup, 27 Kasım'da Ankara'ya ulaştı. Mustafa Kemal okudu, çalışma odasına gitti, oturdu, cevap yazdı.
“Türkiye Cumhuriyeti Riyaseti, hususi…
Mister Curtis LaFrans'a, Ankara…

Mektubunuzu aldım. Türk vatanı hakkındaki alaka ve temenniyatınıza (iyi dileklerinize) teşekkür ederim. Arzunuz vechiyle bir adet fotoğrafımı leffen (ilişikte) gönderiyorum. Amerika'nın zeki ve çalışkan çocuklarına yegane tavsiyem, Türkler hakkında her işittiklerine hakikat nazarıyla bakmayıp, kanaatlarini mutlaka ilm ve esaslı tedkikata (hakkıyla anlayıp, araştırmaya) isnad ettirmeye (dayandırmaya) bilhassa atf-ı ehemmiyet (önem) eylemeleridir. Hayatta nail-i muvaffakiyet ve saadet olmanızı temenni eylerim. Türkiye Reisicumhuru Gazi Mustafa Kemal”
10 yaşındaki Curtis, Amerikan bağımsızlık mücadelesinin kahramanı, yeni kıtaya özgürlük fikrini aşılayan Fransız aristokrat Lafayette'in soyundan geliyordu. Fransız devriminin en güçlü karakterlerinden biri olan Lafayette, Amerikan bağımsızlık savaşı patlak verince Philadelphia'ya gitmiş, İngilizlere karşı Amerikalıların safında yer almış, general olmuş, George Washington'la beraber İngilizleri söküp atmış, “iki dünyanın kahramanı” ilan edilmişti.
İşte böyle bir adamın soyundan gelen Curtis, özgürlük, bağımsızlık hikayeleriyle büyümüştü. O küçücük yaşına rağmen “bağımsızlık” kavramının, dünyadaki en saygın yaşam biçimlerinden biri olduğunu biliyordu. Amerikan gazetelerinde Türk Kurtuluş Savaşı'yla alakalı haberleri okumuş, The Saturday Evening Post dergisinde yayınlanan Mustafa Kemal röportajını okumuş, okudukça hayran olmuş, yeni kurulan şehir “Angora”yı çok merak etmiş, ulaşır mı ulaşmaz mı, ciddiye alınır mıyım alınmaz mıyım diye düşünmeden, 28 Ekim 1923 akşamı yukardaki mektubunu yazmıştı.75 sene geçti
Tamı tamına 75 sene boyunca Türkiye'nin haberi olmadı. Çünkü, Mustafa Kemal bu mektubu, fırsattan istifade propaganda için, Türkiye Cumhuriyeti'nin reklamı olsun diye yazmamıştı. Ne gazetelerin haberi olmuştu, ne de Amerikan konsolosluğuna duyurulmuştu. 10 bin kilometre uzaktaki 10 yaşındaki bir çocuğun samimi duygularına, samimi bir cevap vermişti, hepsi buydu.
Curtis büyüdü, Yale Üniversitesi'nde okudu, makine mühendisi oldu, Columbia Üniversitesi'nde işletme yüksek lisansı yaptı, Çek cumhuriyetine gitti, Prag'ta Charles Üniversitesi'nde Slav dilleri üzerine eğitim alırken, ikinci dünya savaşı çıktı, ülkesine döndü, aile şirketinin başına geçti, fabrika kurdu, itfaiye kamyonları üretti, Avrupa'dan Afrika'ya onlarca ülkeye ihracat yaptı, çok zengin bir işadamı oldu, Newport Sanat Müzesi'nin, Tarih Kurumu'nun, Newport Müzik Festivali'nin, Redwood Kütüphanesi'nin en büyük sponsoru oldu, “yılın hayırseveri ödülü”nü aldı.
85 yaşındayken, ABD'de yaşayan Saliha Sulander isimli Türk vatandaşıyla tesadüfen tanıştı, sohbet sohbeti açınca, Mustafa Kemal'in kendisine yazdığı mektuptan bahsetti. Saliha hanım kulaklarına inanamıyordu, acaba ben mi bilmiyorum diye araştırdı, hayır, mektuplaşmadan kimsenin haberi yoktu. Aslına bakarsanız, Amerikan Life dergisi 1959'da bu mektupları yayınlamıştı ama, dünyadan haberi olmayan sayın Türk basınının haberi olmamıştı. Saliha Sulander derhal Türk büyükelçiliğine gitti, bu mucizevi tesadüfü anlattı. Elçilik görevlilerimiz Curtis'e ulaştı, mektup incelendi, netleştirildi, Ankara haberdar edildi.
Sene 1998Bülent Ecevit'in talimatıyla, kültür bakanımız İstemihan Talay tarafından Türkiye'ye davet edildi.
Curtis, kızıyla birlikte Ankara'ya geldi. “Polatlı diye bir yer olduğunu biliyorum, resmi davetlerden önce Polatlı'ya gitmek
istiyorum” dedi. Herkes merak etti tabii, hay hay gidelim ama, niye? Meğer, Curtis henüz iş hayatına yeni başladığı dönemde Polatlı Belediyesi'ne itfaiye aracı satmıştı iyi mi… Gittiler Polatlı'ya, 40 sene önce sattığı itfaiye aracı hâlâ kullanılıyordu.
1960'tan itibaren Türkiye'ye defalarca gelmişti, Ankara'yı İstanbul'u İzmir'i gezmişti, tekneyle Ege ve Akdeniz kıyılarımızı dolaşmıştı. Anıtkabir'i ziyaret etmiş, kendisine ömrü boyunca ilham veren Atatürk'ün kabri başında saygı duruşunda bulunmuştu.
Bu defa, Türkiye Cumhuriyeti devletinin resmi davetlisi olarak Ankara'daydı. “Hayatımın en duygulu anını yaşıyorum” dedi. Mustafa Kemal'in kendisine gönderdiği mektubu, Anıtkabir müzesinde sergilenmek üzere Türkiye'ye armağan etti.
Anıtkabir'deki törende kısa bir konuşma yaptı.
“1938'te Atatürk'ün öldüğünü duyduğumda 25 yaşında bir delikanlıydım. Niye ağladığımı kimse anlamamıştı” dedi.
2012'de… 99 yaşındayken gözlerini yumdu.
Curtis'in hayatını araştırırken, tam bu noktaya geldiğimde, inanın ben de şu an sizin hissedeceklerinizi hissetmiş, inanılmaz tesadüf nedeniyle gözyaşlarımı tutamamıştım…
Curtis'in uykusunda vefat ettiği gece, 10 Kasım'dı!
Abdurrahman Güzel’den
29 Ekim 1923 ‘de böyle bir Cuma günü idi. 1847 yılında neşredilen Bitlisli Müştak Baba Divanı’nda “ İstiracname” türündeki bir gazelinde ebced hesabı ile 1341/1923 tarihi ve Ankara’nın da bu Cumhuriyetin Başkenti olacağı  haberi veriliyordu. Demek ki irfan ehli kişiler de 1923-1847= 56 yıl öncesinden veriliyordu. Allah, bu cumhuriyeti kuranların, başta Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının ruhları şad, mekânlarını cennet olsun…
 Ne mutlu Türküm diyene !..”
Cumhuriyeti kuranların,başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere hepsini MİNNET ve ŞÜKRANLA  anıyoruz…
31.10.2021 Dr. Hayrettin Parlakyıldız  Kıbrıs İLİM Üniversitesi / Girne