İğrenmek fiili önemli mi, önemli değil mi; iğrenmek fiilinin öğrenmek fiiliyle bir ilişkisi var mı?

İğrenmek fiili önemli mi, önemli değil mi; iğrenmek fiilinin öğrenmek fiiliyle bir ilişkisi var mı?  Bu sorular hep soruları doğuruyor, cevap arıyorsunuz, bazen bulduğunuzu sanıyor, bazen de tam buldum derken, yanılıyorsunuz !?..
Yaşadığınız süreçte şüphesiz her şeyi öğreniyorsunuz, her öğrendiğinizi kabullenmek veya kabullenmemek gibi bir zihin karışıklığı içine giriyorsunuz, bu zihin karışıklığı içinde bazen netlik bazen de sertlik çıkıyor; söylenen duyulan yalan-yanlış şeylerle hem kendiniz üzülüyorsunuz hem etrafınızı üzüyorsunuz ?  
Öğrenmek fiili, bazen iğrenmeyi, bazen de iğrenmek öğrenmeyi etkin KILAR…
Kişilerin davranışları, yaşam süresinde bazen yalanlarla bazen yalamalarla geçiyor; ne zamanında ettiğiniz ANDLAR  ne de içtiğiniz YEMİNLER (andlar) söz korosundan öte geçmiyor, çünkü davranışa dökmüyorsunuz, beceri oluşturmuyor, beceriksizliklerle boğuşup ÇIKARI olanlarla karşılaşıp öğrenmeler, İĞRENMEYE dönüşüyor…!?
And yemin demektir, yemin yürek ister, yürek de kendinden emin olmayı bekler…!
İğrenmek fiiliyle mideniz bulanıyor, zihniniz bulanıyor, her şey birden Afyon ağzıyla NAR-I KARA oluyor ( kara ateş-ısısı gitmiş-istek bitmiş)…  Rahatlamak için ya kusacaksınız  ya söveceksiniz ya döveceksiniz ya da kimliğiniz-kişiliğiniz oluşmamışsa oturup öveceksiniz…!? 
Bunları yaparken bunun ideolojisi var mıdır derseniz, İNSAN olan için yoktur, İNSAN olmayan veya olduğu sanılan için ÇOKTUR diyeceksiniz…
Cümle kuruyorsunuz sözlü ve yazılı :
“ Ben sizden (senden) iğreniyorum ( nefret ediyorum) ! ”
Cümlesinin nedeni; beni-seni-onu, bizi-sizi-onları”  ilgilendiriyor ve bunun sebebi bilinmiyorsa, öğrenmek fiiliyle, iğrenmek ya bitiyor ya da devam ediyor… İşte, bu fiillere ve bu fiillerin faillerini (öznesine) tanımaya ihtiyaç duyar insan… Öğrenme gerçekleşirse, iğrenme biter… İlişki başlar, özür kavramı gerçekleşir, özür yapılanın hata olduğuna inanma ve kanaat getirmedir… Özür dileme ise, bir nezaket ve ciddiyet kuralıdır…
Doğrular ortaya çıkmadıkça, yanlışlar görülüp tartışılmadıkça iğrenmelerin-öğrenmelerin nedenleri bilinmedikçe, öğürtüler artar, öğürtü sesi yükselir, kusmaya hazırlık oluyor derken, yutkunmalar ortaya çıkarsa, kişilik sorunları artar, sosyoloji-psikoloji-pedagoji çaresiz kalır, insan “hak-huk-tu” diyecek yüz arar, bulamazsa yüznumaraya bakar !..  
 
 
iğrenmek
1nesnesiz Bir şeyi tiksindirici bulmak, istikrah etmek.
2. -den Aşağılık, bayağı bulmak, hoşlanmamak, nefret etmek.(TDK)
 
İNSANLAR  NEDEN  İĞRENİR ?!..

  1. İnsan kavramının hiçe sayıldığında (tabii bu kavram özümsenmişse),
  2. Çıkar (menfaat) ilişkilerinin sınır, hatır-gönül tanımadığında,
  3. Korku yaratarak, korkutulmaya veya korkmaya başlayanların çoğaldığında…
  4. Yalan söylemeyi âdet haline getirenlerin, bu yalanları çıkar ilişkisiyle birleştirerek, kulaktan duymaya, başkalarının gözüyle görmeye başladığında,
  5. Duyguların, duygusallıkların gerçekliğini kaybedip ÇIKARIN ön plâna çıkarıldığında,  
  6. Görmeden, araştırılmadan, araştırılsa bile gerçeklerin gizlendiğini anlamayan insan tipinin çoğaldığında,
  7. ÇIKAR ilişkisinin, nezaketin önüne geçip haset duyguların arttığında,
  8. Çalışma hayatında, yaşama sürecinde  her şeyin kendilerine mübah, başkalarına günah olarak sayıldığında,
  9. Zaman içinde kendini ideal bulup veya öyle gösterip başkalarını hafife alıp ÇIKARLARIN kendileri için hak sayıldığında,
  10. Her şeyi kendilerinin bildiğini zannedip her şeyi kendilerine HAK görenlerin aslıda bir halt olmadıklarını bilmediğinde,
  11. Haddini (sınırını) bilmeyip başkalarının HAKLARINI kendi HAKKI olarak görenlerin toplumu tehdit ettiğinde,
  12.  Rüzgârgülü olup ona göre yönelmeleri için rüzgar hale bekler gediğinde…!?
 
Bu maddelere sizler de yaşamınızla ve gözleminizle ilgili ilaveler yapabilirsiniz… Bu maddeler dün de mutlaka vardı, bu gün daha GÜNCEL ve kendilerini erişilmez kılanlar da daha da ÖNCEL görmek şaşırtıcı, ama maalesef yaşanan bir gerçek !?..
Bu gerçekleri bile bile göz ardı etmek de ne kadar doğrudur diye söylenip durmak, bu idealist sandığınız tiplerin siyaseti ÜLKESEL de olsa, CEPSEL hale gelmişse, bu cep  paylaşımı bilmezse, bizler de gelecektekilere  model veremyiz…!?
Sağlığınız daim, İĞRENMENİZİN az hatta hiç olmaması dileğiyle !...
Yunus’ça, Hacı Bektaş’ça SEVGİLER !..
 
                                                                                          21.03.2021  
                                                                                    Dr.Hayrettin Parlakyıldız
                                                                                    Kıbrıs İLİM Üniversitesi
                                                                    E-posta: hparlakyildiz@mynet.com