Doktorlar bağırıyor, ‘yapmayın…’  Sağlık neferleri adeta yalvarıyor, ‘aman dikkat…’

Doktorlar bağırıyor, ‘yapmayın…’  Sağlık neferleri adeta yalvarıyor, ‘aman dikkat…’
Sonuç: Bir kulağımızdan giriyor, diğerinden çıkıyor..!!!
Dün, sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ dan geldi bir okkalı söz:
“Vazgeçin şu dönemde düğünlerden…”
Dahası denilenler de vardı, tabii ki anlayana…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan:  “Vazgeçin bu dönemde şu düğünlerden, yemekli merasimlerden, buralardan aldığımız olumsuz haberler bizleri üzüyor. Nikah törenleriyle bu işleri bitirmek suretiyle bu dönemi gelin atlatalım” diyordu…
“Özellikle şu sigara olayına da gelin bu dönemde ara verin, içmeyin, kendinize acıyın” da diyordu Reis..
Başkent gündeminin öne çıkan ifadelerinden sadece bir kaçıydı bu bahsettiklerim..
Her birimizi tehdit eden virüs için, Millete yekten sözlerdi sayın Cumhurbaşkanının dile getirdikleri.
“Milletimizi bir kez daha TAMAM diye sloganlaştırdığımız temizlik, maske, mesafe kuralına uymaya davet ediyorum.” Diyordu Reis..
Dahası, başta da bahsettiğim şu sözleri; “Vazgeçin bu dönemde şu düğünlerden, yemekli merasimlerden, buralardan aldığımız olumsuz haberler bizleri üzüyor.
Nikah törenleriyle bu işleri bitirmek suretiyle bu dönemi gelin atlatalım ve özellikle şu sigara olayına da gelin bu dönemde ara verin, içmeyin, kendinize acıyın”
Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezinde düzenlenen Türkiye Sigorta Tanıtım Töreninde konuşuyordu sayın Cumhurbaşkanı. TV kanallarından izlemişsinizdir.. Ben, detaylıca denilenleri aktarayım diye, şöyle bir başkent haber turu yaptım.
Cumhurbaşkanının konuya ilişkin dediklerini, abonesi olduğuz İHA’nın haber bülteninde gördüm ve başladım dikkatlice okumaya..
Reis’ in sözleri net ve hepimiz içindi.. Dünya ile eşgüdüm içinde atılan normalleşme adımlarıyla ekonomiyi yeniden rayına oturttuklarını vurgular iken sayın Cumhurbaşkanı;
“Ağustos ayına ilişkin göstergeler yakalanan ivmenin sürdüğüne işaret ediyor. Reel Kesim Güven Endeksi yılın ikinci çeyreğindeki 75,2 seviyesinden Ağustos ayında 105,2 seviyesine yükseldi.
Ekonomik Güven Endeksi yılın ikinci çeyreğindeki 62,2 seviyesinden Ağustos ayında 85,9 seviyesine çıktı. Satın Alma Yöneticileri Endeksi yılın ikinci çeyreğindeki 42,7 seviyesinden Ağustos ayında 54,3 seviyesine ulaştı. Son 3 aydır 50 eşik değerinin üzerinde seyreden bu endeks Temmuz ayında 2011 yılının Şubat ayından bu yana en yüksek seviyesini yakaladı. İmalat sanayi kapasite kullanım oranı yılın ikinci çeyreğindeki 63,5 seviyesinden Ağustos ayında 73 seviyesine yükseldi.
Mayıs ayı ile birlikte yükselişe geçen mevsim etkilerinden arındırılmış sektörel güven endeksleri de Ağustos ayında artmaya devam etmiştir. Ağustos ayında yılın ikinci çeyreğine göre alt kalemlerden hizmet sektörü güven endeksi yüzde 38,4, perakende ticaret sektörü güven endeksi yüzde 18,3, inşaat sektörü güven endeksi yüzde 40,7 artış kaydetti. Son dönemde sağladığımız finansmana erişim kolaylıkları ve uygun kredi imkanları sayesinde otomotiv ve konut satışlarında rekor kırdık.” gibi bilgileri veriyordu lakin, pandemiye ilişkin hissettiği endişe, bence yüzüne yansıyordu.
 Pandemi önemli başlık. Hepimiz tehdit altındayız. Bir de başka tehditler.. Misal, bildik şımarıklar ve onu kışkırtanlar..
Tarih boyunca Türkiye’nin bileğini diplomaside, savunmada, askeri alanda bükemeyenlerin, silah olarak her zaman ekonomiye sarıldığını söyler iken sayın Erdoğan,
“Milletin işine, aşına, boğazındaki lokmasına kastederek Türkiye’yi taviz vermeye ve iddialarından vazgeçirmeye çalışmışlardır. Türk ekonomisinin yeterince güçlü olmadığı dönemlerde maalesef neticede almışlardır.
Bu hamlelerin en önemli araçları her zaman kur-faiz-enflasyon olmuştur. Ülkemiz gecelik faizlerin yüzde 7 bin 500’lere çıktığı günleri yaşamıştır. Vergi gelirlerinin faiz ödemelerini dahi karşılayamadığı dönemleri gördük. Memur maaşlarını ödeyememe tehlikesiyle karşılaştığımız zamanlar oldu. IMF kapılarında birkaç milyar dolar için avuç açtığımız günleri hatırlıyoruz. Ekonomi bürokrasisinin tamamen dışlandığı, ülkenin maliye ve hazinesinin IMF komiserlerine teslim edildiği utanç sahnelerine şahit olduk.” şeklinde ifadeler ile, bence pekte güzel okkalı sözler, hatırlatmalar ediyordu.
Hele şu sözleri;  “Türkiye’yi kur-faiz-enflasyon üzerinden sıkıştırma gayretlerini boşa çıkarmayı sürdüreceğiz. IMF ile kapalı kapılar ardında pazarlığa tutuşanların bir daha Türkiye’yi eski günlerine döndürmesine asla izin vermeyeceğiz.”
Bu kadar net, bu kadar özet.. Özetle benim diyeceğim; “Türkiye artık eski Türkiye değil..”
Kritik bir virajdan geçtiğimizin altını çizen sayın Cumhurbaşkanı;”Türkiye’nin hedeflerine ulaşması, birlik ve beraberliğine sıkı sıkıya sarılmasının yanında korona virüs salgını ile mücadelesini başarıyla sonuçlandırmasına bağlıdır.” Diyordu ki, sanırım bu noktada hepimizi düşen görevi hatırlatıyordu aynı zamanda.
Günlerdir yazıyoruz, çiziyoruz. Aman Dikkat diye.. Diyorum hep, bir kulağımızdan giriyor, diğerinden çıkıyor.
Reisin sözlerinin devamında; “Dünyada dengeleri alt üst eden bu salgın bizim gibi üretim kapasitesi yüksek ülkelerin önünde yepyeni fırsat pencereleri de açmıştır.
Coğrafi konumu, güçlü altyapısı, şoklara karşı kazandığı dirençle Türkiye bu fırsatları değerlendirme noktasında en avantajlı ülkelerden birisidir. Ülkemizi inşallah bu salgın sürecinden diğer alanlarla birlikte ekonomide de güçlenerek çıkacaktır.” şeklindeki sözleri vardı ki, hadi gelin her birimiz şimdi de Amin demeyelim..
Milletimizin tüm fertlerinin tam bir seferberlik içinde tedbirlere sarılması gerektiğine vurgu yapıp;  “İşte Türkiye sigorta bunun aynı zamanda garantisi olacaktır. Ne karamsarlığa kapılacağız ne rehavete gireceğiz, ne kendimizi tamamen hayattan soyutlayacağız ne de hiçbir şey olmamış gibi davranma gafletinde bulunacağız.
Milletimizi bir kez daha TAMAM diye sloganlaştırdığımız temizlik, maske, mesafe kuralına uymaya davet ediyorum.” diyordu Reis…
Bence, TAMAM demeliyiz her birimiz, savaşmalıyız ve kazanan olmalıyız… Virüs de ne ki..! Ne virüsleri tarihe gömdü Aziz Milletimiz…
Güne noktayı en gerekli  üçlü diyerek atayım; Maske, Mesaje, Hijyen…