.

EEE O ZAMAN; YAZ GİTSİN..!
Hafta sonu yağan cezalardan söz edeceğim. Gidilen nokta hemen şurası.. Daralmış olacak ki birçok Çanakkaleli atmış kendini sahil boyuna. Aslında sahile de hayli mesafe var. Tarlalar yeşermiş, hava da sıcak..
Kimi oruçlu, iftar saatine dek vakit öldürme derdinde. Anladığım kadarı ile piknik de yapmıyorlar.
Çiftler binmiş araçlarına, Karacaören altında..
Bu arada, küçük bir not: Sosyal mesafeye de diyecek yok, çünkü millet dürbün ile birbirine görecek aralıkta.
Birçok bölgeye, sızma olmasın, yasa dışı giriş yapılmasın diye önlemler alınıyor. Mesela; yok iş makinelerinin yardımıyla, kepçe falan kzılıyor, hendek oluşturuluyor, ya da kum toprak yığılıyor geçiş noktalarına. Bahsettiğim güzergahta, anladığım kadarı ile o da yok..
Yasak ibaresi bulunmayan bir yol ve güzergah.. Ceza kesilenlerin, sokağa çıkma kısıdı da yok dendi.. O vakit, uyarılmadan acaba neden onca yüklü ceza kesildi..!
Çanakkaleli, gözlemlediğimiz kadarı ile salgına karşı hayli dirençli.. Evde kalıyor binlerce hemşehri..
Çıkmıyoruz pek sokağa.. Çıktığımız yerler var da,  orada da Korona hak getire.. Tarla başı, sahil boyu, çay kenarı vesaire..
Pek çok insan şu aralar işsiz. İşyeri kapalı, zorunlu halde kalınmış parasız pulsuz, yani maaşsız tatile çıkma durumu.. Ücretsiz izin..
Şimdi gelelim, yüklü miktardaki cezalara. 800 küsür lira.. Üstelik, dediler ki kişi başına..
Yüce Devletimiz, insanımız zor durumda kalmasın diye türlü yöntemler geliştirip, türlü yardımlar yapar iken, evde bulanmış, sosyal mesafeye de haylice uymuş şekilde, insansız ortama, doğaya koşan insanlar kesilen cezalar nedeniyle, yine parasız pulsuz kalıverdi..
Şimdi, hayat normale dönse, çıkın dışarı dense, cezayı yiyen kimsenin dışarıya çıkmaya cesareti  olmaz diye yakınan vatandaşlara, haliyle hak vermemek elde değil..
Gazeteci olunca kişi, tanıdığı çoktur malum.. Öyle çoktur ki tanıdık biz gazetecilerde, yaşanılanların büyük kısmından da bu sayede haberdar oluruz. Teknoloji gelişti, bu nedenle de yaşanılanı anlatır görsellere de pek çabuk ulaşır olduk.
Bir tanıdığım gönderdi bilgileri, eşliğinde görselleri de..
Sonra da ardı ve başladı anlatmaya;
“Birader, sosyal mesafe en hat safhada.  Millet birbirini dürbün ile görecek şekilde birbirinden  uzak aralıkta” diye.
Ardından; “Yalvardık,yakardık.. Ceza kesmeyin, zaten para yok.. Burada piknik yapmıyoruz, hava almaya çıktık. Kısıtlı da değiliz sokağa çıkmaya. Oruç var, vakit geçiriyoruz”  şeklinde ifadeler ile, görevli güvenlik gücüne durumu izah etseler de, cezaların kesildiğinden söz etti.
Cezayı kesen görevliler de, sonuçta emir kulu. Alınan kararlar var, uygulanacak elbet. Szümüz bu uygulamaya değil, asla yanlış anlaşılmasın..
Lakin, ulusal TV kanallarının haberlerinde izliyor, ulusal gazetelerin sayfalarında da okuyoruz bazı haberleri. Girişi kısıtlanan bölgelere dair alınan önlemleri..
Vatandaş uyarı görse, buraya girilmez diye, hele bu durumda girer mi hiç..?
Mesela kordon.. Giriş yasağını gösterir önlemler mevcut. Kimse de, deniz boyuna çıkayım demiyor.. Ne yürümek için, ne de adımlamak için..
Arada bir, Güvercinlere, Martılara, sokak yaşayanı can dostlar Kedi ve Köpeklere, minik Serçelerin karnını doyurmak için kordona yönelenler dışında, bir tek kişi çıkmıyor o alana..
Yani diyorum, ceza söz konusu ise bazı bölgelerde dolaşılmasına yönelik, belirtmek gerekmez mi sahi, “Bura yasak..” diye..
Vatandaş dertli, vatandaş ses veriyor. İnsanlık bu ya, bizde kulaklarımızı tıkayamıyoruz.
“Uyarılıp, uzaklaşmamız istense, hemencecik ceza kesilmese, hele ki bu zor günlerde, daha bir iyi olmaz mıydı?” şeklinde konuşan Çanakkalelinin sesini duyuralım istedim.
Binlerce yaşayanın ekonomik durumu malum.  Kırk kanaat geçinen emekliler gibi, işsiz kalan hemşehrilerin, “cezalar iptal edilsin” çağrısını işitip duymazdan gelemezdim.. Netice itibariyle elçiye zeval olmaz..