.

“DURDUĞUMUZ YER TÜRKİYE…
 BAKTIĞIMIZ YER, TÜRK MİLLETİ’ NİN VİCDAN PERCERESİDİR…”
Muhtemeldir ki çıkacak. Üzerine kim bilir ne sözlerle değerlendirmeler gelecek. Peki ya sonuç..?
Elbette ki, sonuç şudur demek imkansız. Lakin, denilenleri aktarmak hayli mümkün. Misal, şu an benim yaptığım. Ve biliyorum ki, birileri ne de hiddetli şekilde tepki verecek.. Fakat bence sorun yok, sıkıntı da.  
Döneyim denilenlere. MHP Lideri Bahçeli: "Suriye’de yurtlarından yuvalarından kopanların güvenli ve gönüllü şekilde, insana yaraşır bir şekilde ikamet yerlerine dönüşleri konusunda her ülkenin yapacakları vardır ve acilen de sağlanmalıdır.
Türkiye’nin Suriye politikası doğrudur, haktan ve hakikatten yanadır. “ diyordu Başkent’te..
 Rusya ve Suriye’nin dürüst ve namuslu hareketi, bilhassa Moskova yönetiminin verdiği sözlere bağlı ve sadık kalması en temel ve inkar edilemez sorumluluktur diyerek, bir baba vurguda bulunuyordu Bahçeli; “Türk milleti yapılanları unutmaz, dökülen kanları aklından çıkarmaz." der iken..
Dünya’ nın gözü günlerdir sınırda. Türkiye’nin yaparım deyip,  yaptığında.. Peki bundan sonra neler olacak?
Tahmin çok. Hemen her birimizin öngörüsü mevcut bu duruma. Ne var ki, özellikle çocuklar şu sıralar pek bir perişan, sığınmacılar arasında..
Uzunca süre, sahillerimizden hareketle, Yani Ayvacık’tan Midilli’ ye, böylece de Avrupa’ ya kaçışı planlayan, bu uğurda da can verenleri kaleme aldık haberlerimizde, yorumlarımızda.
Sorumlusu biliniyordu, Umuda yolculuğun. İşte o bilindik isme ilişkin de dedikleri vardı MHP Lideri Bahçeli’ nin: "Bizim katil Esad’a bakışımız, Rusya’yla ilgili görüşümüz bellidir, belgelidir, değişmemiştir.” der iken.
 Ve de emliyordu; “Durduğumuz yer Türkiye’dir, baktığımız yer Türk milletinin vicdan penceresidir. Bölgesel barışı bozan, masumlara kurşun ve bomba atan kim olursa olsun karşısındayız, tepkiliyiz." diye..
Onlarca yıldır, bir Avrupa hayaline kapılmış, Afganistan ve İranlılar başta, Nijeryalılar dahi gördük, göç yoluna çevrilmek istenen sahil boylarımızda. Bu nedenledir ki, sığınmacı olarak da tanımlayacağımız insanların yaşadığı dramdan, ısrarla bahsetmemiz. Ege’nin soğuk ve karanlık sularında, cansız çocuklar gördü gözlerimiz. İsmi hafızlara kazınan Aydan bebekler mesela..
Türkiye’nin bir hamlesi ile, dünyanın gözüne soktuk adeta var ola gelmiş dramı, kimilerine göre çözümsüz o insanlık meselesini.
Suriye’de gerçekleşen hain saldırı ile, onlarca şehit verdik bir gün geldi. Daha doğrusu, şunun şuasında, 5-10 gün evvel.  Sonra, dünyanın gözüne soktuğumuz mesele üzerine, harekete geçildi ve bir sonuç çıktı. Yani bir mutabakat..
MHP lideri Devlet Bahçeli'nin,  İdlib ateşkesine ilişkin sözleri, bu nedenle ayrı bir önemsenmeli diye düşünenlerdenim..
"Bölgesel barışı bozan, masumlara kurşun ve bomba atan kim olursa olsun karşısındayız, tepkiliyiz" diyen Bahçeli;  “Türkiye’nin Suriye politikası doğrudur, haktan ve hakikatten yanadır” ifadesiyle de, inatla ‘ne işimiz var orada?’ sorusuna yanıt arayanlara, bence verilmiş güzel bir cevaptı.
 Hemen her dakika, mutabakata ilişkin edilen sözler oldu dünyada. Dünya siyasetinin gündem maddesine dönüştü Rusya’da gerekleşen o zirve..
Değerlendirmelerde geçen ifadeler çoktu, lakin bir çoğu bana göre boştu. Tespitler adeta yüzeysel ve üzeri kapalı söylemlerle geldi. Tekrar ediyorum, bana göre.
Türkiye siyaseti ve siyasetçilerinin bakışları, değerlendirmeleri her ne kadar bir noktada ayrışsa da, Türkün vicdanı hep bir noktada bütündü. Öyle değil mi..?
 “Rusya ve Suriye’nin dürüst ve namuslu hareketi, bilhassa Moskova yönetiminin verdiği sözlere bağlı ve sadık kalması en temel ve inkar edilemez sorumluluktur.” şeklinde edilen söz üzerinden şöyle bir baktım da meseleye, mesele artık bizlik olmaktan çıkmış, dünyayı sarmıştı bence.. Öyle ya, insanlık öldü mü..?
Bu bahsettiğim ve dikkat kesildiğim çıkışa imza atan MHP lideri Bahçeli, ayrıca bir vurguda daha bulunuyordu ki, görmezden gelemezdim. Şöyle diyordu Bahçeli;
“Türk milleti yapılanları unutmaz, dökülen kanları aklından çıkarmaz. Şehitlerinin ruhlarını ise asla muazzep etmez”
 Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında gerçekleştirilen İdlib görüşmesine ilişkin, dedim ya çok değerlendirme geldi dünyadan ve siyasetten.
 Lakin, sosyal medya üzerinden de gelen yorumlar arasında, biri vardı ki, gel de her  cümlesi üzerine birkaç kez düşünme..!
 "Bölgesel huzur ve güvenlik için önemli bir adım atılmıştır" diyordu önce sosyal medyadan MHP lideri, sonra da ekliyordu,  Türkiye ve Rusya'nın Suriye'deki ateşkes rejiminin tatbik ve temin edilmesinden sorumlu iki garantör ülke olduğunu..
 Dahası yaptığı vurgu, bir başka dikkat çekiciydi bana göre. Şöyle geliyordu cümle;
 "Bu kapsamda 17 Eylül 2019 Soçi Muhtırası baz ve esas alınarak iki ülke tarafından ek bir protokol düzenlenmiş ve taraflarca imza altına alınmıştır. Türkiye’nin egemenlik ve tarihi çıkarları sahada da, masada da layıkıyla savunulmuştur.
 İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi’ndeki temas hattı boyunca tüm askeri faaliyetler 6 Mart 2020 gece yarısından itibaren durdurulmuştur. Yani (geçici) ateşkes üzerinde mutabık kalınmıştır. Bölgesel huzur ve güvenlik için önemli bir adım atılmıştır. Ayrıca M4 karayolunun kuzeyinde 6 kilometre, güneyinde 6 kilometre derinlik ve genişlikte bir güvenli koridor tesis edilecektir.
15 Mart’la beraber, M4 karayolunun belirlenen alanlarında Türk-Rus ortak devriyeleri başlatılacaktır. Moskova’daki Liderler Zirvesi’nde aklıselimin öne çıkması, sağ duyu ve sorumlu siyaset anlayışının hakim olması memnuniyet vericidir."
Bu arada, 15 Mart sonrası, 18 Mart. Hatırlatayım.
Bir 18 Mart’ ta Afrin Zaferine imza attı Mehmetler. O’nu da hatırlatayım..
 "Maksat yıkmak değil yapmak, bozmak değil onarmak, kutuplaşmak değil belirlenmiş kurallar muhtevasında konuşmak ve anlaşmaktır" sözü ile, MHP liderinin vurgusunu da ayrı bir hatırlatmak gerek ya, neyseee…!