.

Cumhurbaşkanlığı sözcüsü Kalın’ ın ifadesi bu. Çarpıcı olduğu kadar, ‘yok artık’ dedirten.
Başkent gündeminin öne çıkan bu başlığı, şu ifadeyle geliyordu;  “Türkiye ne zaman düşmanla mücadeleye başlasa, CHP zihniyetinin düşmanlarla aynı safta yer aldığını görüyoruz”
Dahası da vardı aslında denilenin. Nasıl mı? Tam olarak şöyle..
“Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve milleti ile ne zaman bir düşmanı ile mücadeleye başlasa, bu PKK olabilir, bu onun Suriye’deki PYD-YPG gibi uzantıları olabilir, bu FETÖ terör örgütü olabilir, DEAŞ olabilir, eli kanlı Esed rejimi olabilir, CHP zihniyetinin bir şekilde ortaya çıktığını, düşmanlarla aynı safta yer aldığını görüyoruz”  denilmesi gibi.
Sözcü İbrahim Kalın, ayrıca; “Söz insana mahsus bir haslettir. Bugün edilen o sözler söz değildir. Bir insana ait olabilecek sözler değildir” diyerek, TBMM’ de kavga çıkaran açıklamaya ilişkin değerlendirmesinde bu dikkat çekici cümleyi kuruyordu.
Gündeme ilişkindi sözleri. Misal,  “Bu güne kadar 100 bin civarında mülteci almış olan Yunanistan’a acilen yüzmilyonlarca Euro yardım fonunu harekete geçirebilen AB’nin, 4 milyon civarında mülteciye ev sahipliği yapan Türkiye söz konusu olduğunda bürokrasiden, mevzuattan bahsetmesi çifte standarttır. Mülteci krizinin sorumlusu olarak Türkiye’yi göstermeye çalışan çevreler aynaya bakmalıdır” vurgusu gibi.
CHP’ li Özkoç’ un, Mecis çatısı altındaki açıklamaları ardından, Genel Kurulda yumruklaşmalara varan kavga çıktı.
Denilenleri ve yaşanılanları hatırlatmayacağım, çünkü çoğumuz gelişmeleri TV haberlerinden takip ettik.
Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı sonrasında düzenlediği basın toplantısında gündeme dair açıklamalarda bulunur iken, CHP’ ye öyle yüklendi ki, yenilir yutulur sözler etmedi bu esnada.
CHP’li Engin Özkoç’un Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik sözlerinin bir insana ait sözler olmadığını söyledi mesela.
Dahası da vardı.  Libya’da Hafter yönetiminin ilan edilen ateşkesi her gün ihlal ettiğinin altını çiziyordu misal..
 Sonra da,  uluslararası toplumun da bunu görmesi gerektiğini belirtiyor ve ekliyordu; Türkiye’nin meşru Libya hükümetinin yanında olmaya devam edeceğine vurgu yaparak..
Kabine toplantısında Doğu Akdeniz’deki gelişmelerin de ele alındığını söylüyordu.
edi.
 Korona virüs salgını ile ilgili toplantıda değerlendirme yapıldığı bilgisini paylaşıyordu.  
Rutine bağladığım Başkent haber turunu, bu gülerde daha bir sıklaştırdım. Malum, gündem hareketli ve önemli.
Abonesi olduğumuz haber ajanslarının bültenlerine, bu nedenle ayrı bir dikkat kesiliyorum. DHA’ sı, İHA’ sı, ne çarpıcı haberleri servis ediyor biz abonelerine.
Önemli ve çarpıcı başlıklar olunca, haliyle pür dikkat oluyorum. Nasıl olmayayım ki..?
Koronovirüs mesela. Hepimizin takibinde. Öyle ya, insanız sonuçta. Tehlike altındayız.. Ute bu konuda, Türkiye’de tedbirlerin çok disiplinli bir şekilde uygulandığını ifade ediyordu Sözcü Kalın, Türkiye’nin bu konuda teyakkuz halinde olmasının normal olduğunu, Türkiye’de bu konuda hasta olmadığını söylüyordu ayrıca.
Siyasete dair de vardı önemli sözleri. Yani, Ana muhalefet’e, CHP’ ye…
Mecliste kavga çıkartan sözlerin sahibine ilişkin; “Bir insana ait olabilecek sözler değildir” diyordu değerlendirmesinde.
CHP’li Engin Özkoç’un Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik sözlerinin hatırlatılması üzerine hayli sert sözler ediyordu sözcü İbrahim Kalın.
“Söz insana mahsus bir haslettir. Bugün edilen o sözler söz değildir. Bir insana ait olabilecek sözler değildir. Yapılan suçlamaları cevap vermeye değer bulmuyoruz ama hakkın teslimiyeti açısından birkaç hususu ifade etmek zarureti hasıl olmuştur” diye başlıyordu söze, ve sonra şöyle diyordu;
“ Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve milleti ile ne zaman bir düşmanı ile mücadeleye başlasa, bu PKK olabilir, bu onun Suriye’deki PYD-YPG gibi uzantıları olabilir, bu FETÖ terör örgütü olabilir, DEAŞ olabilir, eli kanlı Esed rejimi olabilir, CHP zihniyetinin bir şekilde ortaya çıktığını, düşmanlarla aynı safta yer aldığını görüyoruz. Milletimiz biz eli kanlı PKK ve onların uzantıları ile mücadele ederken, onların yanında saf tutan, siyasi uzantıları ile ittifak yapanlara ne isim verileceğini gayet iyi bilir.
Biz bu ülkeyi eli geçirmek ve emperyalist güçlere peşkeş çekmek isteyen FETÖ terör örgütüne karşı mücadele ederken, onlara kol kanat germeye çalışanlara ne isim verileceğini gayet iyi bilir. Biz DEAŞ terör örgütü ile her cephede göğüs göğse mücadele ederken Türkiye’nin bu mücadelesini gölgelemeye, lekelemeye ne isim verileceğini halkımız gayet iyi bilir. Esed rejimi ile biz mücadele ederken, orada varil bombalarının, intikam tugaylarının sahibi olan kişilerle yan yana duranların, gidip fotoğraf verenlerin isminin ne olduğunu milletimiz gayet iyi bilir”  
Çanakkale sahillerinin de tanık olduğu bir konuya ilişkin de önemli sözleri vardı sayın Kalın’ ın..
“Mülteci krizinin sorumlusu olarak Türkiye’yi göstermeye çalışan çevreler aynaya bakmalıdır” diyerek giriyordu konuya ve başlıyordu çarpıcı sözlerini etmeye.
Yunanistan’ın mültecilere uyguladığı insanlık dışı durum ve AB’nin iki yüzlü politikaları vurgusuyla geliyordu dedikleri.. 
 Nasıl mı? Tam da şöyle; “Biz kimseyi iradesi hilafına zorla tutamayız. Karşı tarafın da uluslararası hukuk ve insani hukuk çerçevesinde bu insanları alma mecburiyeti vardır. Burada bir Avrupa merkezli istisnacılık kabul edilemez. Mültecilere nasıl muamele edildiğini görüyoruz. İnsan hakları, insan onuru, temel yaşam hakkı gibi kavramları sürekli dile getiren Avrupalıların bu yaşananlar karşısında nasıl tavır alacağı çok önemli. AB temsilcilerinin gelip orada fotoğraf vermesi, destek olması kendi bilecekleri bir şey ama bu güne kadar 100 bin civarında mülteci almış olan Yunanistan’a acilen yüzmilyonlarca Euro yardım fonunu harekete geçirebilen AB’nin, 4 milyon civarında mülteciye ev sahipliği yapan Türkiye söz konusu olduğunda bürokrasiden, mevzuattan bahsetmesi çifte standarttır. Mülteci krizinin sorumlusu olarak Türkiye’yi göstermeye çalışan çevreler aynaya bakmalıdır. Bizim amacımız kapıları açmak suretiyle suni bir kriz oluşturmak, buradan siyasi baskı oluşturmak, bir takım menfaatler elde etmek asla değildir”
Batı, söze gelince hep insan haklarından söz eder, öyle biliriz. Peki ya, sınırlarına dayananların ne tür canlı olduğu sanılıyor, vallahi ben de bunu pek merak ediyorum..
Neyse, beni aşan meseleler bunlar. Ben kimim ki, garip bir Türk evladı.. Ne diyelim, eden bulur. Haydin hoşça kalın..