Biz insanlar, kendimizi çok güçlü hissederiz zaman zaman,  çok güzel de olur; bazen de güçsüz, çaresiz oluruz...

Biz insanlar, kendimizi çok güçlü hissederiz zaman zaman,  çok güzel de olur; bazen de güçsüz, çaresiz oluruz, işte zorluk burada, işte, insan olarak zayıf tarafımız burada ortaya çıkar ki, bu da BEYİN taşıyan bizlere yakışmaz ve BEYİN yerindeyse, zekâ unsurunu bedenimizle bütünleştiriyorsak,  aşağıdaki söylenenlerle MUTLULUĞUNUZ artacaktır…
Beyin mi bizde, biz mi beyinde hakimiyet kuralım ? Bu soruyu cevaplamak zor gibi olsa da negatif düşünenler teslimiyetçi, pozitif düşünenler dirençli olanlardır. Beyin, kelime oyunlarını seviyor, bunu da çok iyi kullanıyorsa;  beyini taşıyan bizler, onu yönlendirenin de BİZ olduğunu hissettirmeliyiz. Beyinle kelime oyununa girerken her şeyde olduğu gibi burada da dürüst olmalıyız,  kelime zenginliğimiz içinde beyini kendimizle meşgul ederken,  BEYİNİN beynini karıştırmamalıyız…  Karıştırırsak,  ne olur bilemeyiz, ama beyinsiz beyin olan bilgisayarBİLGİLERİ sayarken; BİLGELERİ unutur ki,  yine olumsuzluklarla karşılarız…
Okuyalım aşağıdaki uyarıları, sonra sonucuna hep beraber bakarız …!
 
  HAYRAN
 KALACAKSINIZ...


Kullandığınız
her sözcükle bir anlaşma imzalayınız, hem kendinizle, hem karşınızdaki ile hem de tüm evrenle!..

Bir insan,
gelecekte ne yaşayacağını merak ediyorsa,
bugün ne konuştuğuna baksın.

Sadece,
OLMASINI İSTEDİĞİNİZ
şeyleri söyleyin.


"Hasta olmak istemiyorum"
yerine,
”sağlıklıyım."

"Yaşlanmak istemiyorum"
yerine
"her daim genç kalacağım."

Öyle ki, beyin negatifi algılamaz. söylenen her sözü gerçek kabul eder.

Meselâ siz,
"Unutma" dediğinizde onu "unut" olarak algılar.
"Aklında tut" demek, daha doğrudur.

Birisine, “panik yapma”
dediğinizde daha fazla panik olacaktır._
Bunun yerine, "sakin ol" demek daha uygundur._

 Bu yüzden, ne istiyorsak onu söylemeliyiz!

Birisi sizi gördüğünde "hasta gibi görünüyorsun" derse ve siz buna inanır, onaylarsanız, anında anlaşmayı imzalamış olur ve  hastalanırsınız.

Bazı insanlar hastalıklarına sıkı sıkı sahip çıkarlar.
"Benim şekerim var!"
"Benim tansiyonum var!"
”Benim kolestrolüm yüksek!”...


 BENİM..!!! diyerek,
 sahip çıkarsanız o hastalık da sizi hayatta bırakmaz!.._

"BEN" diye başlayan her cümleyi bilinçaltınız sahiplenir ve emir kabul eder.

FARKINDALIĞI OLAN KİŞİ İSE:
 bedeninin kendine verdiği mesajdan ders çıkarır.
Ve şu soruların cevabını arar;
"Bilmem gereken şey ne?”
”Hayatımda neyi değiştirmem gerekiyor?"
"Nerede hata yaptım ki; hastalıkla bedenim beni uyarıyor?"


 Büyüklerin çok söylediği bir söz vardır:
"Bir şeyi kırk kere söylersen olur."


 Hiç düşündünüz mü neden acaba?

Çünkü dil neyi çok söylerse, bilinçaltı onu gerçek kabul eder ve beyin gerçekleştirmek için harekete geçer.
 
OLUMLU KONUŞMAK ve OLUMLU DÜŞÜNMEK işte bu yüzden çok önemlidir.

Ağzınızdan çıkan cümleleri değiştirin, hayatınız değişsin...

Sözlerinizle birlikte,  düşünceleriniz değişmeye başlar. Düşünceleriniz değiştikçe de; davranışlarınız değişir ve siz başka birisi olursunuz.


Bir bakarsınız ki, yaşamınız söyledikleriniz, düşündükleriniz ise davranışlarınız olmuş...

Şimdi şu iki cümleye bakın. Ve iki cümlenin de ayrı ayrı size ne hissettirdiğini düşünün...

“Bugün hava çok güzel ama yarın yağmur yağacak.”
“Yarın yağmur yağacak olsa bile bugün hava çok güzel!..”

Sadece iki kelime AMA ve OLSA BİLE kelimeleri cümledeki ifadeyi ne kadar değiştiriyor değil mi?
İlkinde olumsuz bir duygu durumu ikincide ise her şeye rağmen mutlu olma durumu.

Biz sade düşüncelerimizden değil, duygularımızdan da sorumluyuz.

İçimizdeki KİNDEN, nefretten, İNTİKAM duygusundan yükselen EKSİ elektrik, dünyadaki bütün zerreleri ÜRPERTİYOR.

Veya *içimizden yükselen ve içine yeryüzündeki bütün insanları, bütün hayvanları, bütün nebatatı, bütün eşyayı alan güzel bir DİLEK dalga dalga bütün zerrelere, iyinin, güzelin, temiz, asil ve yüce olanın IŞINLARINI yayıyor.

Ne olur KALBİMİZİ
, kafamızı hep SEVGİYLE, saygı ile EDEP ile incelikle ve GÜZEL duygularla dolduralım."

Şems-i Tebrîzî der ki;

“Eğer hâlâ KIZIYORSAN, kendin ile olan kavgan bitmemiş...

Eğer hâlâ KIRILIYORSAN, gönül evinin tuğlaları pekişmemiş...

Eğer hâlâ KINIYORSAN,
af makamına ulaşmamışsın; öfke ve kin seni cayır cayır yakıyor...

Eğer hâlâ ”BEN” demekten vazgeçmiyorsan,
dizginlerin hâlâ nefsinin elinde ve sen bu esarete boyun eğiyorsun...

Eğer hâlâ musibetlere üzülüyorsan,
gerçeği bilmiyorsun...

Eğer hâlâ şikayet ediyorsan,
hakikatı göremiyorsun...”

GİRNE’den sağlıklı, huzurlu, mutlu, nice güzel günler yaşamamız dileğiyle...
 
                                                                                             12.01.2020                                                                                                                           Dr. Hayrettin Parlakyıldız
                                                                                        Kıbrıs İLİM Üniversitesi
                                                                                 E-posta: hparlakyildiz@mynet.com