.

Aslında, deklanşöre basılmadan fotoğraf olmaz.. Çekilemez yani..
Bir görsel görüyorsunuz ve bunun için bir anlatım yapmaya çalıştım. Haklı olarak, şöyle bir tepki alabilirim;
“Ne fotoğrafı?  Bu fotoğraf değil ki..!” diyebilirsiniz..
Evet haksınız.  Fakat şunu söyleyebilirim, bu gördüğünüz ekran görüntüsü..  O görüntüyü almak için yapılan hareket tarzında da, deklanşör görevi yapan tuşa basıldığından, bir güzel fotoğraf çekilmiş olunuyor..
Bende tam da bu nedenle, ‘günün fotoğrafı..’ demiş oldum..  Bilmem anlatabildim mi..!
Gelelim, bu görselin dediğine. Bir usta kalemin, hunharca yaşamına son verdiren o bombalı saldırıyı, hatırlayan sayımız öyle çok ki Türkiye’mde, hatırlıyorum da o günlerde ve sonrası söylemleri, şimdilerde hepsi bir güzel unutuldu gitti gibi.
O gün, rahmetli Uğur Mumcu’nun  eşi ve çocuğunun yaşadığı o büyük acıyı, bir de kardeşleri yaşadı o kesin..
‘Günün fotoğrafı’ diye bahsettiğim paylaşıma geleyim şimdi.  Acılı kardeşin, önceki gün yükselttiği şu ses, çok ama çok dikkat çekiciydi.
Düşünüldüğünde, ne sorular üretiyordu paylaşımda denilenler.. 
Kişisel sosyal medya hesabından ses veren Ceyhan Mumcu, “Ahmet Altan’ ın Uğur’ a attığı iftiralar Zaman’da manşetti bir zamanlar” diyor ve ekliyordu;
“”Hiçbir CHP’ linin akından Altan’la arkadaşlık geçmezdi o yıllarda..” diye.
Sonrasında gelen ve hayli de düşündüren ifadelerde ise;“Taraf’lı yıllarda yine sevilmezdi” vurgusu geliyordu kardeş Mumcu’dan, tahliye edilen Altan’a..
Kardeş sorgulaması yapılıyordu adeta. Hem de ne manidar sözlerle..!
Soru basit, ifade net yani şöyle idi özetle;
“Şimdi Kılıçdaroğlu ‘gazeteci arkadaşımız tahliye oldu’ diyor.
Soruyorum; Arkadaşlık ne zaman başladı..?”
Benim dikkat kesildiğim bu paylaşım, “Sahi ya, ne değişti de, acaba?” dedirtmedi mi size de?
 
FETÖ /PDY kapsamında, tutuklanan isimlerdendi adı sözü edilen paylaşımda dile gelen.
Geçmiş olsun denilircesine mesajlar ardından, arşivden fotoğraflarla  bu yorumlara tepki göstermek için pek çok paylaşım yapılıyor günlerdir.
CHP lideri Kılıçdaroğlu ve tahliye edilen Altan’ ın, geçmişten kalma karşılıklı çekilmiş fotoğrafı eşliğinde de neler yazılıyor çiziliyor
Tepki dolu yorumlar dilden dile dillenirken, arşivden fotoğraf karesi üzerinden de denilmedik söz kalmadı kısacası.
‘Eski defterleri açtıracak, daha ne karelere tanık olduğunu’  söyleyenler de çıktı bu durum karşısında, sayın Ceyhan Mumcu gibi, lafı evelemeden gevelemeden edenlerde..
 Mizah konusunda da usta, göndermeli laflar etmede de usta Türk milleti, ürettiği sorularıyla, sorgulama usulünde de ayrı bir ustadır kısacası.
Delisi bile bir laf eder, 40 akıllıyı düşündürür bir milletiz biz vesselam...
 Lafı gediğine koymadaki ustalığımız, halen ayakta kalmış bin yıllık kalelerin sur’larındaki taş ustalığındaki kadar ustadır, değil mi?  
Ne depremler, ne yangınlar, ne seller yıkabilmiştir mimarlık harikası kalelerimizin, bu gün dahi dimdik ayaktaki devasa davarlarını. Ay pardon; ‘Duvarlarını..’
Bazı konular, sur’lar gibi apaçık ortada iken, birilerinin halen saklama çabası da ayrıca bir vahim vakadır ki, o’nları da tarih gibi, arşivler sayesinde gelecek yıllara aktaracak fotoğraflar bence hiç ama hiç unutturmayacak..
Bir bilen ile sohbetimiz geçti bu konuda, ‘Duvar mı?’ ‘Yoksa davar mı’ diyordu, gizlenme çabasındakiler için. Bu konudan da ayrıca söz ederiz. Şimdi, vakti ve zamanı değil.
Sınır kardeşliği üzerine edilmiş sözler gibi, bir zamanlar kumpas davaları için; “Bu davalardan ulusalcılar sorumlu. Onlar bunun nedeni ” diyen bazı zat-ı muhteremlerin de, hiç unutulmayacağını savunan Çanakkale’mizin duyarlı insanları;  “Yaz da, tarihe bir not ta biz düşelim” diyerek, ne de güzel bir talepte bulundular.
Bizim işimiz de yazmak.. Denileni aktarmak, edileni sorgulamak.  “Ölümlü dünyada, bu ne hırs be kardeşim” de diyebilmek..
Her ne kadar, işine gelince yazdıklarımıza alkış tutanlar, gelmeyince öfkelenen bazı zat-ı muhteremler olsa da yaşamda, onlar da hayatın tuzu biberi, ne dersin..?
Hayat geçiyor, bir şekilde de bitiyor. Son geldiğinde hoş bir seda mı kalacak bakalım geriye, yoksa ağız dolusu edilecek ağır sözler mi..?
Hadi fazla uzatmayayım meseleyi çektikçe uzuyor çünkü. Kısa keseyim Aydın havası olsun.. Efe zeybeğinde geçen figürler gibi, oldukça kalıcı olsun…
 Şimdilik benden bu kadar, kalın sağlıcakla, hoşça kalın…