Mahkeme, TTB'nin Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı ile Merkez Konseyi üyelerinin görevden alınmasına karar verdi. Bu karar Tabip Odaları tarafından tepki ile karşılandı.

13. Ağır Ceza Mahkemesinin kararına Çanakkale Tabipler Odası da tepki gösterdi.  Çanakkale Belediyesi Belediye Çalışanları Eğitim, Sosyal Tesis ve Sendika Binası Ercan Adsız Salonu'nda bir araya gelen oda üyeleri bir açıklama yaparak tepkilerini dile getirdiler. Demokratik kitle örgütleri ve siyasi parti temsilcilerinin de katılımları ile destek verdiği açıklamayı  Çanakkale Tabip Odası Başkanı Ayşe Güneş  okudu. Başkan Güneş, yaptığı açıklamada “Siyasi iktidarın meslek örgütlerine yönelik tek tipleştirme ve kendi görüşlerine göre uyarlama emellerinin bir tezahürü olan bu kararın hukukun ötesinde bir sürecin sonucu olduğuna inanıyoruz. Bu karara gerekçe olarak merkez konseyin faaliyetlerinde kanunla belirlenmiş sınırların ötesine geçmiş olduğu, güya amaç dışı faaliyet yürüttüğü iddiası esas alınmıştır. Amaç dışı faaliyetle ne kastediliyor? Mevcut sağlık politikalarının, sağlığı reklamlarla pazarlanan tabela adı kamu olan özel şirketlerin alıp sattığı bir hizmet yapma amacının tabi ki dışındayız. Sağlığı hükümdarlara, zenginlere, daha çok para verenin daha güzeline iyisine ulaştığı bir zümre ayrıcalığı olarak satma çabasına, başta hekimler olmak üzere sağlık emekçilerinin özlük haklarını kısıtlayarak kâr ettirmesi gereken fabrika işçisi mantığına karşı faaliyet yürütürüz. Örtbas edilen, gizlenen gerçekleri de topluma anlatırız Pandemide halka her gün yalan söylendiğinin ortaya çıkarılması gibi.” ifadelerini kullandı.

Nitelikli Hizmeti Savunmaya Devam Edeceğiz

Mevcut sorunların altını çizen Güneş, “Randevu sorunu çığ gibi büyürken, halk devlet hastanelerinde 5 dakikaya sınırlı bir hizmet için günlerce telefon kuyruğu beklerken, hekimler ülkeden şiddet ve kötü çalışma koşulları nedeniyle göç ederken, depremde ortaya çıkan koordinasyonsuzluk ve birinci basamak sağlık hizmetlerinin en gerekli olduğu zamanlarda tamamen devre dışı kaldığı, suların klorlanması, bebek aşılaması dâhil en temel hizmetlerin dahi sunulamadığı bu sisteme karşıyız. Halkımızı, hekimlerimizi, sağlık emekçilerini, geleceğin hekim adayı olan tıp fakültesi öğrencilerini, bir ömrü fedakâr bir mesleğe ve insan yaşamına adayan emekli hekimleri size ezdirmeyeceğiz. Biz TTB olarak eşit, nitelikli bilimsel ücretsiz, dil, din, etnik ayrımcılık olmadan insanın insan doğmaktan gelen hakları doğrultusunda hizmet üretilmesi, bu hizmeti üretenlerin haklarını, niteliklerini savunmaya devam edeceğiz” dedi.

Hekimlik Yargılanamaz, TTB Susturulamaz

 TTB’nin 21 senedir mücadele verdiğini söyleyen Güneş, “Hastaları müşteri, sağlık kuruluşlarını ticarethane haline getirme zihniyetiyle uygulanan, hekimler ve sağlık çalışanlarını birer bant işçisi gibi çalışmaya zorlayan Sağlıkta Dönüşüm programına boyun eğmedik. TTB olarak biz, uygulanan ekonomik politikalarla ailelerin açlık sınırı altında yaşatılmasına; açlığın ve yoksulluğun yarattığı hastalıklara, çocuklarının bedensel ve ruhsal olarak gelişim geriliğine mahkum edilmesine; üniversite öğrencilerinin, büyük kentlerin ortasında barınaksız, aç, susuz bırakılmalarına duyarsız olmadık. TTB olarak biz, hesapsız, orantısız açılan tabela tıp fakülteleri ile tıp eğitimindeki inanılmaz çöküşe, tıpta uzmanlık eğitimindeki kalitesizleştirmeye karşı susmadık. Bu kararın siyasi iktidar ve ortaklarının, gösterdiği hedef doğrultusunda alındığına inanıyoruz. Demokrasinin gereği olarak, TTB’nin seçilmiş organlarıyla ilgili kararı, yine seçimler sonucunda hekimler verecektir. Sağlıkta dönüşüm adı altında sürdürülmekte olan sağlığın ticarileşmesi sürecinin büyük oranda amacına ulaştığı ve endüstrileşme yoluna girdiği, hekimlerin performansına göre değerlendirildiği; hastanın sistemin parasal kaynağı olarak görüldüğü, endüstrinin kurallarına uyan hastanelerin ayakta kalıp diğerlerinin yok edildiği ve hatta Sağlık Bakanlığı’nın görev ve yetkilerinin bile sadece bir denetleyici mekanizmaya dönüşmesinin gündemde olduğu bu yeni sağlık ortamında, sağlığın temel insan hakkı olması gerektiği konusunda taviz vermeyen, küresel neoliberal dalgadan beslenen siyasi erkin ayağına dolaşan, muhalif kimliğe sahip bir TTB istenmemektedir. Esas amacın, siyasi iktidara bağlı, iktidarın tüm söylem ve eylemini alkışlayan, üyelerinin ve toplumun yararını umursamadan gücün yanında yer alan, akıl ve bilimin yanında olmayı değil de otoriter iktidardan aldığı emirle yol almayı seçen, nitelikten yoksun politik skandallardan geçilmeyen rant projelerini onaylamayı kendine görev sayan, mesleki ahlak ve evrensel etik ilkelerden yoksun sözde meslek birlikleri şeklinde yandaş bürolar kurmak olduğu açıktır. Fakat bizler mesleğe başlarken bir ant içtik: Tıbbi bilgilerimizi hastaların yararına ve sağlık hizmetlerinin geliştirilmesi için paylaşacağımıza, tehdit ediliyor olsak bile tıbbi bilgimizi, insan haklarını ve bireysel özgürlükleri çiğnemek için kullanmayacağımıza, özgürce ve onurumuz üzerine ant içtik. Susmadık, susmayacağız… Korkmadık, korkmayacağız. Tehdit altında olsak bile hekimlik yapmaya, iyi hekimlik değerlerini savunmaya, bu topluma ve bu topraklara sahip çıkmaya devam edeceğiz. Hekimlik yargılanamaz, TTB susturulamaz” dedi.

 

Cuma Deren