İnsanlık tarihi kadar eski bir meslek olan, günümüzde gelişen teknoloji ile  kaybolmaya yüz tutmuş sanatlar arasında gösterilen Dokumacılık, son yıllarda yeniden trende geçti.

Geçmişte sadece ihtiyaçlar için var olan dokumacılık, gelişe teknoloji ve yarattığı geniş vizyon ile beraberinde bir çok mesleği daha getirdi. Bunlardan ikisi olan tasarım ve moda meslekleri de son yıllarda en çok tercih edilen meslek dallarından biri oldu.  Bu bölümlerin ortaya çıkması ile ‘Dokumacılık bitti’ diyenlerin tam tersine, küçük yaşlarda ninesine yardım ederek başladığı, yıllarını dokuma tezgahının başında geçiren Kültür Bakanlığı Sanatçısı Selahattin Kaçanoğlu ise ‘İnsanlar tasarımlar yaratarak yeni bir şeyler ürettiği sürece, bu Meslek ölmez” diyor.

Halıdan fulara, perdeden örtülere kadar bir çok alanda dokumacılıkta ön plana çıkan, ailelerin büyük bir bölümünü dokumacılık ile geçimini sağladığı Denizli’nin Buldan ilçesinde yaşayan, 2018 yılında UNESCO tarafından Yaşayan İnsan Hazinesi için aday gösterilen  69 yaşındaki  Kültür Bakanlığı Sanatçısı Selahattin Kaçanoğlu,  Çanakkale’de düzenlenen ve 35 usta sanatçının katıldığı, Çanakkale Altın Eller El Sanatları Festivaline katılarak, Dokumacılık sanatını Çanakkalelilerle buluşturdu. Biz de Vitamin gazetesi olarak dokumacılık sanatı ile ilgili merak edilen bütün soruları Usta Sanatçı Selahattin Koşanlara sorarak sizin için cevapladık.

Konuşmasına kendini tanıtarak başlayan Usta sanatçı Selahattin Kaçanoğlu “Ben Festivale Denizli’nin Buldan ilçesinden katılıyorum. Denizli’nin Buldan ilçesi dokumacılıkla geçimini sağlayan bir ilçemiz. Ben de atlarımızdan bize miras kalan bu dokuma sanatını yapmaktayım. Doğduğum Buldan ilçesinde kendimi bu işin içinde buldum. Çocukluğumdan beri sürdürdüğüm bu meslekte yaklaşık 63 yıldır çalışıyorum. Bu meslekte kalıcı olabilmek için dinamik, yaratıcı ve yeni tasarımlar yapabilmen lazım. Eğer yeni tasarım yapmazsanız bu meslekte geçim kaynağı bulamazsınız. Onun için diğer meslekler gibi bu mesleği yapan kişilerin de çok çalışması, araştırıp yeni tasarımlar yapması lazım” dedi.
“İnsanların Daha Güzel Giyinmesi Bizim Elimizde”
Dokuma sanatçısı Selahattin Kaçanoğlu, yıllardır üretimini sağladığı dokuma ile ilgili de bilgi vererek, bu işle uğraşacak olanların çok çalışıp yeni tasarımlar oluşturabilmesi gerektiğini söyledi. Kaçanoğlu, insanların daha şık giyinmesinin de bir dokumacının elinde olduğunu belirterek  “İnsanların ölümünden doğumuna kadar geçen sürede insanlar dokumaya hep ihtiyaç duyar. Dolayısı ile  ilk insanlar dahi adap yerlerinin ağaçlarla kapatmışlar. Ama zaman içinde gelişen dokuma ile insanlar kumaş ondan da  elbise yapmaya başladılar. Keten, pamuk gibi iplikler kullanılarak keten dokuma, ipek dokumalar yapılıyor. Biz bu dokumalar sayesinde ürettiğimiz elbiseleri giyiyoruz. Son zamanlarda ise ortaya çıkan markalarla daha iyi, daha güzelini giymeye başladık. İnsanların şık ve daha kaliteli giyinmesi görevi ise dokuma ustaları olarak bize düşmektedir. İnsanlara daha kaliteli ve şık dokumalar sunduğumuz zaman daha iyi kazanabiliyoruz. Onun için kendimizi geliştirmemiz lazım. Eğer kendimizi geliştirip Farklı tasarımlar yapabilirsek günümüzde de denildiği gibi Modamızı yaratmış oluruz” dedi.
“Boyu Tezgaha Ulaşanlar Tezgah Başına Geçiyor”
Dokuma Ustası Selahattin Kaçanoğlu, icra ettiği mesleğin usta çırak ilişkisine dayandığını, ailesinin dokumacı olduğundan dolayı kendisinin de küçük yaşlarda ninesine uyardım ederek bu mesleğe başladığını belirtti. Kaçanoğlu,  mesleğin zorluklarına da değinerek “Benim atalarım, dedelerim ve ailen geçimini dokumacılıkla temin etmişlerdir. Ben de ninem ile sağar atardık. Tağar dediğimiz, iplerin cüzilerden geçilmesi ve desen oluşturulması. Küçük yaşlarda nineme ip sarardım o bağlardı derken, dokumanın içinde buldum kendimi. Bizim evde çocuk da olsan boş durmak yoktu. Ailemiz dokumacı olduğu için mutlaka dokumanın bir tarafından tutman gerekir. Yama su sarman lazım, yahut şal sarılırken, bobinlere aktarılırken kopanlara kopmayanlara bakmamız lazım. Daha sonra boyun tezgaha yetecek kadar uzadığında ise tezgahın başına geçerlerdi. Bu meslek de güç kuvvet istiyordu. Annemiz, babamız sabahtan akşama kadar yoruluyordu. Bu meslekte El, ayak, bel başta olmak üzere bütün vücut çalışıyor. Dolayısı ile yapılan iş spor olmuş oluyor. Bizim icra ettiğimiz meslek her ne kadar yorucu olsa da diğer bazı mesleklere nazaran gölgede yapıldığı için avantajlıydı” dedi.
“Her Fırsatta İnsanlara Dokumacılığı Gösteriyorum”
Gittiği her festivalde yanında götürdüğü dokuma tezgahı hakkında da bilgi veren Selahattin Kaçanoğlu, kullandığı iplikler hakkında da bilgiler verdi. Kaçanoğlu “Katıldığım her fuarda, gittiğim her yere el dokuması tezgahını da götürüyorum ki bilmeyenler bilsin, görmeyenler görsün diye. Dokumada kullandığımız iplikler ise kirman dediğimiz elle yapılmış iplikler. Eskiden köylerimizde, çobanların bulunduğu yerlerde kirman olurdu. O kirmanlarla çevrilen yönler ip olurdu. Fakat şu anda kirmanlara iplik saran fabrikalar var biz de onlardan temin ediyoruz. Biz Denizli Buldan İlçesi olarak geçimimizi dokumacılıkla sağlıyoruz. Dolayısı ile  İplik Tüccarları Buldan’a gelip ipliklerini satarlar ya da biz iplik yapılan Denizli, Malatya, Maraş gibi yerlere gidip bizzat alıyoruz. İplikler de kendi aralarında değişiyor. Kalını var, incesi ver, İpeği, yönü var. Biz de yapacağımız işe hangi iplik uygunsa onu alıp dokuyoruz. Yani önümüze gelen ipliği alıp dokuma yapmıyoruz. Benim amacım Çarşaf üretmekse, kıvrak iplik kullanmam lazım. Süs dokuma istiyorsam ise patiska yani düz iplik kullanmam lazım. Bunları ayrıt edebilmek için de iplikle numaralandırılmış. Bizler ince iplikle desenler yaparken kalın iplikler le de halı dokuyoruz” dedi.
 “18 Çerçevenin yaptığı deseni 4 Çerçeve İle Yapıyorum”
Kendi Tezgah Makinası hakkında da bilgi veren Selahattin Kaçanoğlu, edindiği tecrübeler ve kendini geliştirmesi ile bir makinanın 18 çerçeve ile yaptığı bir deseni kendisinin 4 çerçeve ile yaptığını söyledi. Kaçanoğlu “ Benim kullandığım makinanın tamamı ahşap sadece çivileri ve bazı önemli parçaları metal. Bu makinalarda eskiden elle mekik atılıyordu. Yaklaşık 100 yıl önce kamçılı sistem bulunduğunda ise  artık daha rahat ve daha seri çalışılmaya başlandı tezgahlar. Benim de çalıştığım tezgah kamçılı tezgah. Makinanın 4 tane çerçevesi var. Bu çerçeveler sayesinde deseni oluşturuyorum. Desenlerin farklı olabilmesi için çerçevelerin de çoğalması lazım. İki çerçeve ile desen yapma şansımız yoktur.  Benim makinam 4 çerçevesi olmasına rağmen 18 çerçeveye bedel dokuma yapıyorum şu an.  Bu da tecrübeden kaynaklanıyor. Kendim 18 çerçevenin çıkardığı deseni sadece 4 çerçeve ile çıkartıyorum” dedi.
“Bu Meslek Ölmek Üzereyken Yeniden Canlandı”
Mesleğin geleceği hakkında da bilgiler veren Selahattin Kaçanoğlu, mesleğe girenlerin kendini geliştirip yeni şeyler ürettiği takdirde devam edeceğini belirterek “Bu meslek ölmek üzereyken yeni yeni canlanmaya başladı. Son zamanlarda elektrikli tezgahlar çıktı. Onlar gelişti şimdi süratli tezgahlar çıktı ve akışınız göremezsiniz o kadar seri çalışıyor.  Yani benim tezgahta  bir ay ürettiğimi o makinalar 4 saatte yapıyor. Ancak el sanatını merak edip onu yaşatmasını savunan kişiler gelerek el dokuması dersleri alıyorlar bizden. Dolayısı ile bu meslek ölmez. Kişi kendini geliştirip yeni tasarımlar yapabiliyorsa bu meslek hiçbir zaman ölmez. Bu mesleğin ölmemesi için Üniversitelerin, valiliklerin, kaymakamlıkların, Belediyelerin bu mesleklere sahip çıkması lazım. Bunların yanı sıra devletin de desteği gerekiyor. Çünkü devlet bu işi yapanları desteklerse  insanlar kazanamaz. Kazanmayınca da mesleği yapmaz” dedi.
 
Adem Y. Bağ