Hafta sonunda ‘Vefa’ örneği sergilenen bir cenaze töreni vardı. İnsanlar elbette ki, doğarlar, yaşarlar ve de ebediyete göçerler.

An gelir, herkesleri şaşkına çeviren kati ayrılışlar olur.  Bu durum karşısında, arkadaşların, dostların yaşadığı şok, sonrasında atlatılsa da,   eş, çocuk, anne, baba ve yakın çevresinin yaşadığı tarifsiz acı yıllar geçse de aynı tazelikte kalır insanın içinde.

İşte tam da bu durumun hasıl olduğu o anlarda, son görev için toplanıldığında, yanınızda tanıdıkları arar, onların yanınızda olduğunu görerek bir başka tutunursunuz hayata.

Hafta sonunda böyle bir an yaşandı Çanakkale’ de. Tanıyanlarının tamamı oradaydı. Vefalı kalabalık mahşeri diye tanımlara yol açtığı gibi, cılız gibi gözükse de çıkan gür bir ses vardı cami avlusunda.

“Helal sana sarı çocuk…!” diye…

Tanıdıkları, çocukluk, gençlik ve mesai arkadaşları yanı sıra, siyaseten yol arkadaşları da oradaydı.

Hayattan ayrılışı ani olan Remzi Çalışkan için cami avlusunu hınca hınç dolduran sevenleri,  Helalliklerini bağırarak verdiler o son anda.

Fatihalar okundu peşi sıra. Ailesinin gözü yaşlı içinde feci bir acı fırtına kopan yakınlarına, dostları destek verdi merhum Remzi Çalışkan’ ın.

Hayattaki en büyük birikimi de gözler önüne seriliyordu bu son yolculuğunda. Son göreve katılanlar öyle yüzlerle ifade edilecek gibi de değildi vesselam.

Merkez sağ siyasetin bir neferiydi merhum Remzi Çalışkan. Hayata dair duruşu gibi, siyasetçi kimliği ile de sağlam dostlar biriktirmeyi başarmış ve kavanoz dipli dünyaya bedenen vedasının son gününde,  Vefa’ ya örnek bir kalabalığı toplamıştı vesselam.

Dedim ya, cami avlusundan çıkan cılız gibi gözükse de gür bir ses vardı diye.

İşte o sesin hedefinde bir isim takıldı gözüme. ‘Sarı çocuk ‘ denilen isim…

Üç dönem milletvekilliği yaptığı Çanakkale’ de, ekibinde yer alan, yol arkadaşlarından merhum’a son görev için Başkentten koşup gelen eski vekil Mehmet Daniş.

Bu son göreve katılımıyla, derler ya, ‘Vefa İstanbul’ da bir semt adı değil’ diye. Tam da bunu gösterdi Bakan yardımcısı Daniş.

 Siyasetin ekip işe ile yapıldığı gerçeğine de bir güzel gönderme gibi değerlendirilse de bu durum, elbette benim değerlendirmem bu önemi büyük son görev üzerinden bu yönde gelmeyecek vesselam.

Partilisinin gözüne, ‘Helal sana Sarı çocuk’ diye bir kez daha girdiğini gözlemlediğim sayın bakan yardımcısı Daniş, Gösterdiğin Vefa örneğine diyecek başka söz yok bilesin…

Belki de son mutlu gününü,  20 yıllık hayat arkadaşı ile geçiren merhum Remzi Çalışkan. 14 Şubat’ tan geriye kalan sevgi dolu gülüşün ve eşine verdiğin güzel hediyen o Orkide ile paylaştığın fotoğraftaki çiçek var ya, Umarım hiç solmaz. Hep yaşar…   Sevdiklerinde bıraktığın ölümsüz güzel anıların gibi….

Allahın rahmetini üzerinden esirgemeyenlerden ol, Remzi ağabey…

BEN ÖYLE ALGILAMADIM…

Siyaset bu günlerde, günlük yaşamın yine vazgeçilmezine döndü. Bir sandık geleceğinden önümüzdeki günlerde seçmenin önüne, hayat adeta bu sandığa endekslendi.

 İki kesin hüküm bildirir anlatım ile sandıklara gideceğiz. Bununla ilgili de bir süreç başladı malum. Referanduma dair.
Birileri neden ‘olur’u, birileri de neden ‘olmaz’ ı  anlatmak için sahada. Sonuçta Millet iradesi yansıyacak sandığa. Kısacası, ne desek boş.

Denilebilecek ve denmesi gereken tek söz bana göre, ‘İlle de demokrasi….’

Ne var ki; tarih yaklaştıkça, siyasetin nabzı yükseldikçe, söylenilenler, bunun sonunda da gelen karşı çıkışlar da yok değil.
Bazen bir durum oluşur ya, ‘Nem den, nem kapmak’ gibi…

Sanırım böyle bir durum oluşmuş.  Gerçi şahsen ben, böyle bir söylentiden habersizdim. Duymadım yani.

Ne söylentisi mi?

Anlatacağım. Biraz müsaade….

Denilen ve denileni duyduğunda gelen bir karşı çıkış dedim ya. İşte bu konuya ilişkin bir örneğe rastladım dün.

“İlk ortak miting Çanakkale’ de şeklinde basına servis edilen haber gerçeği yansıtmamaktadır” anlatımı ile sosyal medyadan takipçilerine seslenen MHP il Başkanı Hakan Pınar’ ın sözlerine dikkat kesildim.

‘Nereden çıktı şimdi bu?’ diye de düşünmedim değil.

Sayın Pınar, yazılı anlatımının devamında; “Bu konu 3 ay önce Sayın Başbakan'ın Çanakkale’ de yapılacak olan köprünün temel atma töreninin, ‘Yenikapı Ruhu’yla birlikte yapılmalıdır’ sözü üzerine kıymetli basın mensuplarının çıkarım yapmasından ibarettir” şeklinde bir anlatımı vardı ki;

“Şahsen ben o sözü, varsayıldığı gibi algıladığı ileri sürülen meslektaşlarımdan olmadım.

Zaten de olamazdım. Çanakkale Ruhu’nun farkında olan bir Çanakkaleli olarak, referandum tarihi henüz ortada yok iken gelen o açıklamanın, bir büyük zaferin yıl dönümünde,  büyük Türkiye’ nin bir büyük projesine dikkati çekmek üzere kurulduğunu düşünenlerdenim” Diyorum…

Yani,  sayın Başkan Pınar’ ın da, açıklamasının son bölümünde dediği gibi, bendeniz de; “ Kamuoyuna saygı ile duyurulur” diyerek,  bu söylentinin uzağında bir gazeteci olduğumu dile getireyim istedim.

‘Olur’ ya da ‘olmaz’ dan çok,  çoğu zaman ‘neden olmasın’ diye düşünen bir kafa yapısına sahip olduğumdan olsa gerek, Hayata dair yaşanmış ya da yaşanacaklara;

“Bekleyip de görelim. Hayat kısa. Belki de hiç biri…” diye de düşünce geliştirmeye bayılanlardanım.

Netice itibariyle, yarına çıkmaya kimin senedi var ki?

Yağlaya, ballaya yapılan planların, kuvvetli bir sağanak nedeniyle iptal olduğu durumlar çok başıma geldiğinden, ‘Nasip ise olur’ culuk da bende çoktur vesselam…  

14 Şubat’ tan geriye kalan sevgi dolu gülüşün ve eşine verdiğin güzel hediyen o Orkide ile paylaştığın fotoğraftaki çiçek var ya, Umarım hiç solmaz. Hep yaşar…   Sevdiklerinde bıraktığın ölümsüz güzel anıların gibi….

Allahın rahmetini üzerinden esirgemeyenlerden ol, Remzi ağabey…

Partililerinden çıkan cılız, ne var ki gür bir ses vardı. ‘Helal sana Sarı Çocuk…!’
 
An gelir, herkesleri şaşkına çeviren kati ayrılışlar olur.  Bu durum karşısında, arkadaşların, dostların yaşadığı şok, sonrasında atlatılsa da,   eş, çocuk, anne, baba ve yakın çevresinin yaşadığı tarifsiz acı yıllar geçse de aynı tazelikte kalır insanın içinde.

İşte tam da bu durumun hasıl olduğu o anlarda, son görev için toplanıldığında, yanınızda tanıdıkları arar, onların yanınızda olduğunu görerek bir başka tutunursunuz hayata.

Hafta sonunda böyle bir an yaşandı Çanakkale’ de. Tanıyanlarının tamamı oradaydı. Vefalı kalabalık mahşeri diye tanımlara yol açtığı gibi, cılız gibi gözükse de çıkan gür bir ses vardı cami avlusunda.

“Helal sana sarı çocuk…!” diye…

Tanıdıkları, çocukluk, gençlik ve mesai arkadaşları yanı sıra, siyaseten yol arkadaşları da oradaydı.

Hayattan ayrılışı ani olan Remzi Çalışkan için cami avlusunu hınca hınç dolduran sevenleri,  Helalliklerini bağırarak verdiler o son anda.

Fatihalar okundu peşi sıra. Ailesinin gözü yaşlı içinde feci bir acı fırtına kopan yakınlarına, dostları destek verdi merhum Remzi Çalışkan’ ın.

Hayattaki en büyük birikimi de gözler önüne seriliyordu bu son yolculuğunda. Son göreve katılanlar öyle yüzlerle ifade edilecek gibi de değildi vesselam.

Merkez sağ siyasetin bir neferiydi merhum Remzi Çalışkan. Hayata dair duruşu gibi, siyasetçi kimliği ile de sağlam dostlar biriktirmeyi başarmış ve kavanoz dipli dünyaya bedenen vedasının son gününde,  Vefa’ ya örnek bir kalabalığı toplamıştı vesselam.

Dedim ya, cami avlusundan çıkan cılız gibi gözükse de gür bir ses vardı diye.

İşte o sesin hedefinde bir isim takıldı gözüme. ‘Sarı çocuk ‘ denilen isim…

Üç dönem milletvekilliği yaptığı Çanakkale’ de, ekibinde yer alan, yol arkadaşlarından merhum’a son görev için Başkentten koşup gelen eski vekil Mehmet Daniş.

Bu son göreve katılımıyla, derler ya, ‘Vefa İstanbul’ da bir semt adı değil’ diye. Tam da bunu gösterdi Bakan yardımcısı Daniş.

 Siyasetin ekip işe ile yapıldığı gerçeğine de bir güzel gönderme gibi değerlendirilse de bu durum, elbette benim değerlendirmem bu önemi büyük son görev üzerinden bu yönde gelmeyecek vesselam.

Partilisinin gözüne, ‘Helal sana Sarı çocuk’ diye bir kez daha girdiğini gözlemlediğim sayın bakan yardımcısı Daniş, Gösterdiğin Vefa örneğine diyecek başka söz yok bilesin…

Belki de son mutlu gününü,  20 yıllık hayat arkadaşı ile geçiren merhum Remzi Çalışkan. 14 Şubat’ tan geriye kalan sevgi dolu gülüşün ve eşine verdiğin güzel hediyen o Orkide ile paylaştığın fotoğraftaki çiçek var ya, Umarım hiç solmaz. Hep yaşar…   Sevdiklerinde bıraktığın ölümsüz güzel anıların gibi….

Allahın rahmetini üzerinden esirgemeyenlerden ol, Remzi ağabey…

BEN ÖYLE ALGILAMADIM…

Siyaset bu günlerde, günlük yaşamın yine vazgeçilmezine döndü. Bir sandık geleceğinden önümüzdeki günlerde seçmenin önüne, hayat adeta bu sandığa endekslendi.
 
İki kesin hüküm bildirir anlatım ile sandıklara gideceğiz. Bununla ilgili de bir süreç başladı malum. Referanduma dair.
Birileri neden ‘olur’u, birileri de neden ‘olmaz’ ı  anlatmak için sahada. Sonuçta Millet iradesi yansıyacak sandığa. Kısacası, ne desek boş.

Denilebilecek ve denmesi gereken tek söz bana göre, ‘İlle de demokrasi….’

Ne var ki; tarih yaklaştıkça, siyasetin nabzı yükseldikçe, söylenilenler, bunun sonunda da gelen karşı çıkışlar da yok değil.
Bazen bir durum oluşur ya, ‘Nem den, nem kapmak’ gibi…

Sanırım böyle bir durum oluşmuş.  Gerçi şahsen ben, böyle bir söylentiden habersizdim. Duymadım yani.
Ne söylentisi mi?

Anlatacağım. Biraz müsaade….

Denilen ve denileni duyduğunda gelen bir karşı çıkış dedim ya. İşte bu konuya ilişkin bir örneğe rastladım dün.

“İlk ortak miting Çanakkale’ de şeklinde basına servis edilen haber gerçeği yansıtmamaktadır” anlatımı ile sosyal medyadan takipçilerine seslenen MHP il Başkanı Hakan Pınar’ ın sözlerine dikkat kesildim.

‘Nereden çıktı şimdi bu?’ diye de düşünmedim değil.

Sayın Pınar, yazılı anlatımının devamında; “Bu konu 3 ay önce Sayın Başbakan'ın Çanakkale’ de yapılacak olan köprünün temel atma töreninin, ‘Yenikapı Ruhu’yla birlikte yapılmalıdır’ sözü üzerine kıymetli basın mensuplarının çıkarım yapmasından ibarettir” şeklinde bir anlatımı vardı ki;

“Şahsen ben o sözü, varsayıldığı gibi algıladığı ileri sürülen meslektaşlarımdan olmadım.

Zaten de olamazdım. Çanakkale Ruhu’nun farkında olan bir Çanakkaleli olarak, referandum tarihi henüz ortada yok iken gelen o açıklamanın, bir büyük zaferin yıl dönümünde,  büyük Türkiye’ nin bir büyük projesine dikkati çekmek üzere kurulduğunu düşünenlerdenim” Diyorum…

Yani,  sayın Başkan Pınar’ ın da, açıklamasının son bölümünde dediği gibi, bendeniz de; “ Kamuoyuna saygı ile duyurulur” diyerek,  bu söylentinin uzağında bir gazeteci olduğumu dile getireyim istedim.

‘Olur’ ya da ‘olmaz’ dan çok,  çoğu zaman ‘neden olmasın’ diye düşünen bir kafa yapısına sahip olduğumdan olsa gerek, Hayata dair yaşanmış ya da yaşanacaklara;

“Bekleyip de görelim. Hayat kısa. Belki de hiç biri…” diye de düşünce geliştirmeye bayılanlardanım.
Netice itibariyle, yarına çıkmaya kimin senedi var ki?

Yağlaya, ballaya yapılan planların, kuvvetli bir sağanak nedeniyle iptal olduğu durumlar çok başıma geldiğinden, ‘Nasip ise olur’ culuk da bende çoktur vesselam…  

14 Şubat’ tan geriye kalan sevgi dolu gülüşün ve eşine verdiğin güzel hediyen o Orkide ile paylaştığın fotoğraftaki çiçek var ya, Umarım hiç solmaz. Hep yaşar…   Sevdiklerinde bıraktığın ölümsüz güzel anıların gibi….

Allahın rahmetini üzerinden esirgemeyenlerden ol, Remzi ağabey…

Partililerinden çıkan cılız, ne var ki gür bir ses vardı. ‘Helal sana Sarı Çocuk…!’