Yaşamak için önemi de büyük hem de. “Bir Bağ Gazete…!” Okunmuşu daha makbul…

Okumasını pek de sevmediğimiz gazetenin, Deprem anında yaşam boşluğu yaratacak mucize bir araç oluverdiğini biliyor muydunuz?

Mutfak’ da bulaşık makinesi, banyo’ da çamaşır. Salonda güçlü bir kanepe gibi,  odalar orası holde mutlak olması gerekenlerden birinin, gazete bağı olabileceği hiç aklınıza gelmiş miydi?

Bence bu dediklerimi kulak ardı etmeyin. Deprem kuşağının yaşayanları olarak, evimizde olmazsa olmazlardan, bir hat ta birkaç bağ gerekiyor. Hani okuyup üst üste dizdiğimiz bağ şekliyle gazeteler.

Bu gazetelerden ulaşan bağ’ ın,  sizi yaşama bağlayacağını önemli bir isim anlattı geçtiğimiz gün.

Genellikle deprem sonrası adını pek duyduğumuz isim açıkladı gazetenin ne denli önem taşıdığını.

Emekli Prof. Dr. Doğan Perinçek hoca anlattı, gazetelerin ev ve iş yerlerinde ne denli önem taşıdıklarını.

Sağlam bir malzeme yanında durup, kendinize bir yaşam boşluğu yaratmak için en ucuz önlem aracı imiş meğer gazeteler.

Okuma niyetinde olmasanız bile, bence önümüzdeki süreçte sadece deprem anı önleme aracı olarak gazete alın ve biriktirin.

Odundan da güçlü bir  araç mış meğer gazeteler….

Her ne kadar bünyesinde ağaç barındırsa da gazete kağıtları, bir ağaç kadar sapa sağlam duruyormuş o incecik kağıt halleri ile.

Yani diyorum;  göçük altında kalma durumu halinde, okunup, üst üste konulmuş haliyle oluşan bir gazete bağ’ ının, sizi hayata bağlayan bir görevi de varmış.

Prof. Dr. Perinçek hoca, yeni haftaya deprem ile uyandığımız günün gecesi, çatısı altında çalıştığım Boğaz TV’ ye bağlandı.

Kendisi şuan ABD’ de tatilde olmasına karşın, deprem fırtınalarını titizlikle izliyor ve de değerlendiriyor.

Olabileceklere ilişkin söylediklerinden çok, ben; olası deprem halinde alınabilecek küçük ama hayati anlamı büyük tedbirleri anlattığı bölüme kilitlendim.

Öyle basit bir önleme aracını anlatıyordu ki sayın hoca, duymayanlar vardır diye ben de tekrarlayayım istedim.

Sayın hocanın dile getirdikleri, hepimizin can güvenliğini sağlayabilecek bir küçük anlatım ile geliyordu.…. İnanılması güç ama, gazetelerden oluşan gazete bağ’ı ile…

Hatta kendisi bu konuya ilişkin konuşurken, haber merkezinde birlikte açıklamalarını dinlediğimiz meslektaşlarımdan Fikri ağabey, ‘Birileri Şimdi bunu ters anlar. Bir gazetenin orta sayfasını açıp yere oturur da bekler mi?’ diye de espriyi patlatıyordu.

Evet… Yapar mı yaparız… Hoca’ nın dediğinin aksine davranır mıyız? Muhtemel ki davranırız…

Genelde böyle uyarıları bir başka yerlerden anlayıp, aksini yapmışlıklar da çoktur güzel yurdumda.

Hadi oralara pek girmeyelim. Dönelim ana konuya.

Sanrım anlatabildim. Hiç gazete alma alışkanlığınız yok ise bile, can kurtarma adına bir süre kupon biriktirirken yapılanı yapabiliriz. Kupon biriktirirken yapıldığı gibi Gazete alır, ortalama yüz gazeteden oluşan sağlam bir bağ gazete bloğu oluşturabiliriz.

Sonrasında da günün büyük bir bölümünü geçirdiğimiz yaşam mahallinin çeşitli noktalarında bunları tutabiliriz. Buraya kadar Mutabık mıyız?

Haydi o zaman; buyursun gelsin ne gelecek se…

HAY KENDİMİ ZOR TUTTUM. GEL DE SÖYLENME…

Şimdi dün’e dönüp, Kandilli rasathanesi müdürünün sözleriyle devam etmek istiyorum.

Kendileri, depremlerin beklenilenler olduğunu söylemiş.

Sayın müdür Özener: “Çanakkale için sürpriz olmayan depremler” sözleri ile, ne demek istemiş?

Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener’ in sözlerinden bahsediyorum. Çanakkale'de meydana gelen depremlerle ilgili, "Aslında beklediğimiz, Çanakkale için sürpriz olmayan depremler. 5, 5.5 o bölge için doğal depremler. Bu da onlardan bir tanesi, anormal bir durum yok" derken, deprem olmadan neden konuşmadığını, o evlerin belki de içinde can kaybı olacağını hiç düşünmediklerini, ben ‘anormallik yok’ sözlerinden haberdar olunca düşündüm bir an.

İçimden şöyle demek geldi. ‘Hoş geldin Müdür bey. Sanırım 14 Ocak’ dan beri görevinizin başında değildiniz. Dün başladınız mesaiye’

Hazır, dün den önceki gün de yıkıcı depremler oldu ya, gerçeği söyleyelim dediniz herhal...

Şimdi aklıma gelen soru şu; Madem bekleniyordu da, neden önceden söylemediniz?

Enkaz altında birileri kalıp ölse idi ne yapacaktınız? Aynen, paniğe gerek yok, bunlar beklenilenler mi diyecektiniz?

Enkazlar altında, bir yaşamın gerekliliği ocaklar kaldı. (Duvarlar çatılar göçtü. Evler yok oldu)

Anlayacağınız; İnsanlar evlerinden, canın yongası mallarından oldu.

Hat ta, geçim kaynakları küçük ve büyükbaşları öldü. Pardon telef oldu.

Budur. Öyle mi?

Doğa ana bile alarm veriyor. İHA’ nın servis ettiği görüntü ürkütücü. Deprem öncesi, kuşlar sürüler halinde havada nereye kaçacaklarını bilemiyor. Bir alarm veriyor yaban hayat.

Yaban hayata inat, yaşama dair modern hal ise, bir başka hal de mi?

Endişeye gerek yokmuş. Bu depremler beklenilenlerden miş… Öyle mi?
Öyle ya, Allahtan geldi…

Acıyı ortak olan isimlere şöyle bir baktım da, orada olduklarını da beraberindekileri nin,  sosyal medya paylaşılarından anladım. Şovsuz gidilmiş bölgeye. Örnek mi: CHP’ li vekil Bülent Öz. Acıya ortak olmaya çalışmış kısacası. Köylüye ‘yanınızdayız, geçmiş olsun. Allah bir daha göstermesin’  demiş. 

Gelelim netice itibariyle yaşanılanlara. Geride kalan acıya, mal kaybına. Yaşam alanlarının yok olmasına.

Şu başlıkla vereyim. Kalın olsun mesaj;

ÇANAKKALE AYVACIK DEPREMİ İLE İLGİLİ RAPOR…

Açıklama detayları ile Valiliğimizden geliyor.

Deniliyor ki; “06 Şubat 2017 tarihinde saat 06:52 de Ege Denizi’nde İlimiz Ayvacık İlçesi Gülpınar Köyü açıklarında meydana gelen 5.3 büyüklüğündeki depremin ardından, Valiliğimiz koordinasyonunda Ayvacık Kaymakamlığı, İl Jandarma Komutanlığı, AFAD İl Müdürlüğü, İl Sağlık Müdürlüğü, Kızılay Başkanlığı, Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü, Aile Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü, UEDAŞ İl Müdürlüğü, İl Özel İdaresi başta olmak üzere ilgili tüm kurumlar deprem bölgesine intikal etmiş ve çalışmalara derhal başlanmıştır”

Afet doğal. Sonrasında, şükürler olsun jet hızında devlet depremden zarar gören bölgede.

Yapılan hasar tespit çalışmalarına gelecek olursak. 07.02.2017 saat 07:30 itibariyle yapılan tespitlere göre, Ayvacık İlçesi Yukarıköy Köyü başta olmak üzere toplam 14 yerleşim biriminde 238 ağır hasarlı konut, 75’i hafif hasarlı ve 31 ağır hasarlı ahır/depo tespit edilmiş. Hasar tespit çalışmalarına da devam ediliyormuş.

Meydana gelen depremler onlarcaydı. İrili ufaklı. Tam bir deprem fırtınası. Bu gün de muhtemel dün ki gibi yağış da var. Fırtına yağmur. Kısacası, Doğa Kış için gerekli şartları ile görev başında.  

Şükürler olsun ki, deprem fırtınası içinde yıkılan evlerde hayatını kaybeden vatandaşımız olmadı. 8 vatandaşımız yaralanmış olsa da durumları da iyi. Yaralılardan  5’i taburcu edilmiş, 3’ünün tedavisine devam ediliyor. Bu kadar ile gelmiş geçmiş olsun.

Peki orada durum ne? Yani sarsıntının yıktığı köylerin bulunduğu coğrafyada neler oluyor. İnsanlar çadırda. Kurulan sahra mutfaklarından yemek servisi. 

Hali hazırda bekleyen 4 Ambulans, 2 UMKE Ekibi ve 1 UMKE Acil Çadır Ünitesi afet alanında.

İyileştirme çalışmaları kapsamında; AFAD Başkanlığı ve KIZILAY’dan 320 çadır, 1052 battaniye, 700 yatak ve 50 aile mutfak seti ile afetzede köylümüzün yanında.

Bir de komşu illerden uzanan yardım eli var. Çağrılmadan gelen İzmir, İstanbul gibi belediyelerin ekipleri.

Neticede, Kuşağımız deprem…   Sel de vurmuş olabilir di yine. Tıp kı Küçükkuyu gibi. O noktada, sen CHP’ li, o MHP’ li belediye diye ayrım yapacak lüksümüz olmadığı gibi, Sen iktidar partisinin belediyesi de denmemeli.

Benzeri Küçükkuyu’ da yaşandı diye tekrar ediyorum. Yok öyle bir lüksünüz. Vatandaş mağdur ise, gelen yardımı yok o parti, yok bu parti diye ayırma hakkını ne olursanız olun, kendinizde bulamazsınız.

Komşu, komşunun her daim külüne muhtaç. Vesselam …