Nankör olmamak gerek. Bilin istedim… Bir Mega kent; yani, İstanbul’u dahi besleyen enerji nakil hatları, ‘Çanakkale’ gibi dimdik ayakta durabilen, bizim yeraltındaki nakil sistemimiz den bilin isted

Yani diyorum ki, İstanbulluların da bir teşekkür edeceği isim bahsettiklerim. Mustafa Cumhur Ersümer ve Volkan Arpacı ağabeyim.

Çünkü sapa sağlam vaziyette, ne fırtınadan ne de şiddetli kar yağışından etkilenmemişti Çanakkale’ nin yer altındaki sistemi.

İstanbulluları çileden çıkaran enerji kesintisine de, Çanakkale gimi dimdik duracn sistem can simidi olmuş, bu da bilinsin istedim.

Çanakkale’ yi hem ısıtan, hem de aydınlatan, yaşamın olmazsa olmazı elektrik akımını taşıyan, enerji nakil hattı düzeneği;  ‘Sayesinde’ diyorum da kimin?

Elbette bir Çanakkale evladı Mustafa Cumhur Ersümer’ in…

Bir de hakkını yememek istediğim bir isim daha var ki, sayın bakanın ekibinde görev alıp, Bakan Ersümer’ in startını verdiği çalışmaların devamını gerçekleştiren, ne var ki bitimine yakın ‘Malum’ istemezuk’ un kurbanı olan Volkan Arpacı. Dönemin TEDAŞ ilgilisi Tesis müdürü…

Ben şehrim insanları adına sizlerden ‘Allan razı olsun’ diyorum. Tabi bu önemli düşüncenin eseri proje hayata geçerken, enerji nakil hattı yer altına alınırken, isimleri saymakla bitmeyecek kadar çok dönemin ekibi. Her bir santimetre kablonun yer altına inişinde alınteri dökenler. Sizlerden de Yaradan razı olsun…

Kar’ da, kışta, kıyamette…  Isındıysak, kombiler çalıştı ise kesintisiz. Mum aramadıysak, anahtara bastığımızda akımlar yerinde ise şayet, bir dönemin ileriyi görenleri sayesinde oldu vesselam…

Bu Eseri var edenlere, Teşekkürler diyorum özetle. Ve bir de ekliyorum. Doğalgazın Çanakkale’ ye ulaşımı konusu daha var ki, onu anlatmaya; nasıl geldiğini izaha, sayfalar yetmez.

Bir teşekkür de bu noktada,  Çanakkale evladına, dönemin Enerji bakanı ve Başbakan yardımcısına…

Bir den fazla çaktığın çivi için sayın bakanım, Mustafa ağabeyime… 

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı yaptığı yıllarda, Çanakkale’ mi zin tüm enerji nakil hattını yeraltına aldırmaya karar verip,  hummalı bir çalışmanın projesini hayata geçirmişti sayın Bakan Ersümer…

Sonrasında gelen yeni iktidar da bu yatırımı tamamlamıştı. Hak yememek gerek…

‘O halde’ demek gerek; GEL DE ALKIŞLAMA?

NE DEĞİŞİK BİR ADAMSIN BE AĞABEY…
Hazır alkışa başlamışken, bir alkış daha rica edeceğim. Çılgın gözükse de önerisi, ‘Neden olmasın?’ dedirten düşüncenin sahibine, Ayhan ağabeye..

AK Parti’ nin çeşitli kademelerinde görev üstlenmiş bir ismin söylediklerine ister istemez kulak kesildim önceki gün.

Öyle ilginç ve bir o kadar da ‘Tam destek’ diyesi türden ediyordu ki sözlerini, ‘vallahi bravo’ dedim, hem de hafif tebessüm halimle.

Şimdi kaleme alınanları, büyük harflerle aktarıyorum. Çünkü, hakikaten dikkat edilmesi gereken bir öneri gibi görülüyor da ondan.

Belki anlaşılmaz diye seçtiğim bu metot için belki kızan çıkacak. Fakat, böyle daha dikkat çekici oldu. İdare edin artık.

AK Parti’ nin çeşitli kademelerinde görev alan Ayhan Demirtaş’ tan geliyor bu öneri. Buyurun şöyle bir göz atalım.
Sayın Demirtaş diyorlar ki;

“SİYASİLERE NACİZANE TAVSİYEM !!!  KIBRIS İLE İLGİLİ ÇOK YAZILAR YAZILDI VE SÖYLENDİ. YUNANLILAR GÜNEY KIBRISI KENDİLERİNE NASIL VİLAYET OLARAK BAĞLADIYSALAR, ÜLKEMİZDE  5 MİLYONA YAKIN MÜLTECİYİ KUZEY KIBRIS TOPRAKLARINA  KONUŞLANDIRIP, TÜRKİYE’ NİN 82. VİLAYETİ YAPABİLİRİZ.
BM , NATO, AB, ÜLKELERİ GIKINI DAHİ ÇIKARAMAZ. ÇÜNKÜ DEVREYE İNSAN HAKLARI EVRENSEL BEYANNAMESİ GİRER, ADADA MÜLTECİLERİN DOKUNULMAZLIĞI SÖZ KONUSUDUR.
BÖYLECE; DÜNYA TARİHİNDE KIBRIS MESELESİ KAPANMIŞ OLUR.
ÜLKEMİZDE SON DERECE KAMBUR OLAN MÜLTECİLERDEN KURTULMUŞ OLURUZ.
ALIN SİZE ÇOK YÖNLÜ ÇÖZÜM. BUYURUN HALİL İBRAHİM SOFRASINA . BİLGİLERİNİZE. SAYGILARIMLA....”

BU KADARINA DA PES…
‘At yalanı, döveyim inananı…’ Tam olarak böyle değilse bile o söz, anladınız artık…

‘Vurun abalıya’ türünden de bir anlatım vardır malum. Bu aralar, Kedi ulaşamadığı Et’e mundar dercesine yaşanılanlar da yok değil.

Alın size son bir bomba. Güya  o hainlikten alınmış görevden. Kim mi? İl Halk Sağlığı Müdürü, Dr. Burhan Kütük.
Nereden çıkarırlar anlamak zor. Böyle bir hainliğin içinde olanların hali malum. Ya cezaevi ya da şartlı Salı verme.

Neymiş efendim; o hanilikten ötürü alınmış görevinden. Biri de çıkıp, demiyor ki, ‘Görülen lüzum üzerine.’

Şimdi bu insanın ne kabahati var. Duyan duymana söylüyor. Bilen de, bilmeyene demiyor yok öyle bir şey diye.

Al sana dedikodu. En çok sevdiğimiz türden hem de. Öyleymiş, böyleymiş. O’ndan duydum, bundan duydum. 

Deseler ki, ‘İktidar Parti’ nin, ilgili bakanlığının politikası gereği dağıtımı yapılan, Sağlıklı yaşam için bisikletlerin dağıtımında CHP’ liler le birlikte kurdela kesiyor ondan alındı…’ o zaman, neyse diyecek insan.

Ha bu arada. Bazı Çağrılanlar geliyor, gelmesi gerekenler gelmeyince, törende gelenlerle yapılıyor ise, şimdi o ilgili kişiyi de, şu partili, bu partili diye suçlamak hangi defterde yazıyor.

Şimdi gelelim asıl denileceğe. Politikana sahip çıkmıyorsun.  Meydanı boş bırakıyorsun. Üstüne üslük, yapılmak istenileni başarıyla yerine getireni de, bırak sahip çıkmayı, ‘Şundan gitti’ diye açıklama yapmayıp, dedikodu kazanının içine adeta itiyorsun. 

Bu tutum, Hangi defterde yazar bilinmez lakin, Defter demişken, aslında hiç açmamak gerek o konuyu.
Çünkü,  bu arada defterler de hayli karışık bir durum varmış.

Bu bahsettiğim konu dışında bir defter konusu olduğuna dikkat çekerek, devam edeyim de, olası karışıklığa neden olmayayım.

Karışıklık olan defterler, Alacak ve verecek defterleri gibi olanlardanmış. Yani diyorum ki, Defterler açılsa bir kez, kapanmamak üzere hep açık kalacak da, neyse…

Vardır bir bilinen. Kimsenin işine karışmayalım. Ulaştığı kadarı ile duyduklarımız , söylenilenler de bizde kalsın vesselam…. 
Defter üzerinden giderken, Bir selam ile Milyonları teslim edenlere de, denilecek ‘bir söz var elbet’ deyivereyim de içimde kalmasın.

‘Defterlere not edeceğinize, bir soruverseydiniz ya vermeden önce... Bu kadar çok para, kolay mı kazanılıyor da, bir selamla el değiştiriyor…?’

Kar’ da kışta, Parası Olan var, olmayan var. İhtiyaç sahibine, bir yarım ekmek köfteyi çok görenler, ne de meraklıymış selamla para saçmaya.

“Bir selam götürecek ağabeyimiz yok ki, biz de bulalım milyonları…!”
Dermişim….