Bir paylaşımda rastladım, şaşa kaldım...

 Okuduklarım karşısında, ‘ yok yok, şakadır bu şaka’ desem de, okudukça anladım ki, greçeler acıymış sahiden de..

Öyle deriz ya, hani, “Gerçekler Acıdır..” 

Cinayetlerine alt sınıftan kurbanları ile başlayan bir Kontes’in hikayesini okudum, hayretler içinde kaldım..

Alt sınıf ile cinayetlerle başlayıp, öldürme hırsı ilerleyen bir Kontes..

O Kontes için, tarihin ilk seri katili deniliyor üstelik. Adı da; Elizabeth Bathory…

Ne de havalı bir isim oysa ki taşıdığı bu adı.. Aklıma, birden rahmetli kraliçe geliyor, onun adaşı çünkü bu seri katil..

Hazır, rahmetliden söz etmiş iken; annesinin ölümü ardından  ile kraliyet tahtına otura oğul, kanser olmuş.. Adam akıllı krallığın tadını çıkaramadan, ölümcül birer hastalıkla cebelleşiyormuş, öyle işittim TV haberlerinde

İngiltere’nin, yaş kemale varınca tahta oturan kralını, Çanakkale Karaü Savaşları7nın 95. Yıl dönümünde, Çanakkale’de takip eden gazetecilerdendim.. Sonrasında, 100. yıl törenlerinde de yer almıştı kendisi.

Neyse, şimdi seri katil Kontes’e döneyim ben..

Bu konuyu anlatır paylaşımda geçen, şöyle bir cümle;

“Kontes bir masal repliği olan ‘Ayna ayna söyle bana benden daha güzeli var mı bu dünyada?’ repliğini hayatında özümsemiştir.”

Sonrasında da şöyle devam eden bir ifade;

”Kontes 40 yaşına bastığı gün kendisi ile birlikte zavallı kurbanlarının da kaderini değiştirir.

Doğum günü için kentin tüm ileri gelenlerinin katılacağı bir kutlama düzenler.”

Kutlamaya katılanlar yandı sanırım.. Bu ifadeyi okuduğumda, böyle düşündüm neden se?

Peki, ya sonrası?.. Sonrası da geliyordu sözünü ettiğim paylaşımda.

Şöyle ki; “Kutlama hazırlıkları tüm hızıyla sürerken, genç bir hizmetkâr saçlarını taramaktadır.

 Genç kızın elleri tir tir titremektedir.

Fakirlik başa beladır ama onların görevi en zorudur.

Çünkü efendilerinin bir cadı olduğu hakkında dedikodular onun da kulağında çınlamaktadır.

Eli ayağı birbirine dolanırken efendisinin attığı tokat ile yere yığılır.

Gözlerini açtığında gördüğü sahne karşısında dehşete düşer.

Efendisi eline bulaşan kanını emmektedir.

Sonrası ise can pazarı.”

Ne kadar da korkunç ve ürkütücü.. Kontes değil, vampir mübarek..

Modern çağın kontesleri, süt banyosu yapıyor, bu kontes kan banyosu..

Detaylar var da, çok ürkütücü olduğundan , oralara girmeyeceğim..

Genç kalacağını sandığından, yapmış kan banyosunu bu kontes. Üstelik, küvette yaptığı kanlı gençlik banyosu onun vazgeçilmez bir ritüel oluvermiş bir de..

Yoksul kızlardan seçmiş genellikle kurbanlarını ve almış başını gitmiş bu konudaki söylentiler.

Kontesin sınır tanımaz sapkınlığı, ne zaman ki soylu kızları da kurbanları arasına katmış, işte o vakit, sona ermiş..

Hikayenin devamı var.. Lakin, hikaye işte sonuçta.. Gören yok, duyan yok, o vakit dile gelenleri, vukuu bulan kan dondurucu olayları.

Hazin mi, hazin, seri katil Kontes’ in sonu..  

Paylaşımda, şöyle özetleniyordu bu son;

“Asil bir soydan gelen kontesin tüm hizmetçileri yakılarak cezalandırılır. Kontes ise bir soylu olduğu için şatoda bir odaya hapsedilir. Ömrünün sonuna kadar da şatosundan çıkmasına izin verilmez. 5 yıl sonra nihayet kontes eceli ile ölür.

Yahu, bu tarihi hikayeleri ara ara okuyunca, karabasan çöküyor üstüme..

Okumasam mı ne..?