ABD’nin Ortadoğu’da hedefe aldı her ülkede her ne hikmetse İran da aktif olarak bulunuyor. İran’ın hakimiyet kurmaya çalıştığı, desteklediği her ülke, mutlaka ABD’nin hedefinde oluyor.

ABD’nin hedef almadığı ülkelerde İran’ın izine de rastlamıyoruz.

Uluslararası arenada ABD ve İran birbirlerine hasım veya düşmanlık peşinde oldukları senaryosu filme çekilse de aslında olan, Ortadoğu’daki ve Asya’daki karışık ilişkilerde ABD ve İran birbirinin en büyük destekçisidir.

Acaba İran gözden çıkardığı kendi adamlarını ABD ve İsrail’e mi yok ettiriyor?

Bu durumun izlerini takip etmek öyle zor değil.

3 Ocak 2020 tarihinde Irak'ın başkenti Bağdat'ta  Bağdat Uluslararası Havaalanı civarında ABD’nin dronları ile öldürülen  Kasım Süleymani'nin  ve yanında Haşdi Şabi komutanı Ebu Mehdi el-Mühendis de olduğu bilinmektedir.

İran kendi kamuoyunun ve dünyanın gözünü boyamak için ABD ile anlaşarak ABD’nin bilgisi dahilinde sözüm ona Kasım Süleymani'nin intikamını almak için Irak’ta ABD’lilere yönelik füze saldırısı düzenlediğini Donald Trump açıklamamış mıydı?

 ABD eski Başkanı Donald Trump, 2 Kasım 2023 günü Teksas'ta yaptığı konuşmasında, İranlı Kasım Süleymani'nin öldürülmesinin ardından İran’ın kendisiyle iletişime geçtiğini ve ABD üssüne düzenleyeceği saldırıyı önceden haber verdiğini öne sürmüştü.

İşte tam da bu günlerde, Irak devleti ABD’nin topraklarını terk etmesini, askerlerini Irak’tan çıkarmasını istediği günlerde, İRAN bir anda Irak topraklarına füze saldırısında bulundu. Hızını alamayıp Pakistan’a da füze saldırısından çekinmedi.

Aynı İran, İsrail’e yönelik saldırılar düzenleyen Husi’leri hamisi olsa da attığı her adım ABD’nin BOP planlarını destekler mahiyettedir.

İran, ABD’nin Ortadoğu’daki ve Asya’daki gizli ortağı ve işbirlikçisi olduğunu ileri sürmekte son derece mantıklı, ispatı mümkün bir hipotezidir.

İran, içindeki güçlü Türk varlığından çekindiği için, kendi molla  rejimini ayakta tutabilmek için, ABD ile yoğun bir işbirliği içerinde hareket etmek zorundadır.  İran mollaları kendilerini iktidarda tutmak için ABD’nin desteğine ihtiyacı vardır.

İşte bu bağlamda Türk Milleti her halde şundan da emin olması gerekir.

İran ve Arabistan’ın Türkiye’deki kimi cemaat ve tarikatlar üzerinde yoğun bir güç ve hakimiyet kurma mücadelesi içinde olabileceğini aklından çıkarmamalıdır.

ABD BOP planı çerçevesinde Taliban - İran işbirliğini desteklemektedir. ABD’nin desteğini arkasına alan bu iki şeriatçı devlet, kendi varlıklarını korumak için ABD’nin taşeronluğuna soyunarak ABD’nin hedef gösterdiği ülkelere saldırabilirler.

Türkiye artık BOP’un gereği olarak ABD ve Avrupa’nın hedefi konumuna gelmiştir.

Irak ve Suriye’de Kürt devleti kurdurmayacağını gösteren Türkiye, ABD’nin BOP oyununu bozuyor gözükmektedir. Ancak Türkiye, Irak ve Suriye’de PKK ile oyalanılmaya çalışılırken içten içe şeriatçı örgütlerce çökertilmeye de çalışıldığı ortadadır.

Gerek kaçak mülteciler üzerinde Türkiye’ye sokulan ve gerekse de Türkiye’de iyice serbest bırakılan, önleri açılan ve hatta özel olarak korunup kollandıklarını düşündüğüm kimi cemaat ve tarikatlar, Türkiye’de iyice gemiye azıya almış, her yerde toplumu manipüle etmeye ve şeriat propagandası yapmaya başlamıştır.

İstanbul’da bir adliyede “şeriat isteriz” nağralar atarak gösteri yapan sarıklı ve cübbeli tipler, modern Türkiye vatandaşlarından ziyade Afganistan’ın Taliban rejiminin  vatandaşlarını çağrıştırmaktadır.

Türkiye, ABD üzerinden olmasa bile İran üzerinden bir savaşa çekilebilir. İran molla devleti, Irak ve Pakistan’a karşı düzenlediği füze saldırısının bir benzerini ve daha ölümcülünü kendince gerekçelendirerek Türkiye’ye de yapabilir.

Ancak böylesi bir saldırının perde gerisinde ana hedef Türkiye’de ciddi bir anayasal rejim değişikliğine maruz bırakılması olabileceği unutulmamalıdır.

Türkiye’de vaki olabilecek şeriatçı olaylar ve gösterilerin ana hedefi, Türkiye’yi Suriye’den çekilmeye zorlamaktır. ABD, Türkiye’nin boşalttığı Suriye topraklarını  PKK’ya işgal ettirerek Akdeniz’e bağlanan bir Kürt Devleti  kurmaya çalışacaktır.

Böyle bir kaosun Türkiye’de kime faydası olabilir?

Herhalde PKK ve destekçilerine, Atatürk ve Türk Milleti düşmanlarına fayda sağlayacaktır.

Askerlerimizin ve Ordumuzun eleştirilmesine üzülüyorum.

Irak’ta ardı ardına verilen şehitler sonrasında Türk ordusunun komuta kademesinin ve Irak operasyonlarının planlayıcısı subay ve generallerimizin televizyon kanallarında ağır şekilde eleştirilmelerini büyük üzüntü içinde izliyorum. Türk ordusun eli ve dili bağlanmış, kendi kamuoyuna bile kendini anlatamayacak hale getirilmesini yadırgıyorum.

Diğer bir üzüntü kaynağım ise;

Siyasi partilerde görev alan kimi asker kökenli şahsiyetlerin kendi partilerini savunma adına, kendi partilerine puan kazandırma adına TSK’yı rencide edici, askerimizin moralini bozucu açıklama yapmalarını da ayıplıyorum.

Siyasete meraklı emekli asker arkadaşlarıma sesleniyorum. Sizlerin, asker olarak yetiştirilirken aldığınız eğitimler ve edindiğiniz askeri karakteristik özelliklerinizin nedeniyle, emin olunuz ki hiçbir siyasi partide barınmanız mümkün değildir.

Siyasete girmiş veya girmeyi düşün emekli subaylar ve astsubaylara, generallere diyeceğim sizler asker milletsiniz. Sağa sola hacı yatmaz gibi yatıp kalkacak karakter sergileyerek en fazla milletvekili olursunuz. Önemli olan eski  meslektaşlarınızla karşılaştığınızda yüzünüze tebessümle bakılmasını sağlamanızdır.

Kasaptaki ete soğan doğramam diyenlerden de olmayınız.

İYİ Parti ile emeklilerin durumu düzelmez.

İYİ Parti dümeni kırılmış gemi gibi dalgalara kapılmış siyaset ummanında kaybolup gideceğe benziyor. Geminin kaptanı bağıra çağıra mürettebatına umut vermeye çalışsa da gemisini karaya oturtmak üzeredir.

İYİ Parti hızla erime sürecine girerken Ümit Özdağ’ın Zafer Partisi hızla büyümeye devam etmektedir.

Yerel seçimlerinin kilit partisi Zafer Partisi olacağa benziyor.

İYİ Partinin gemisi hızla su alırken Zafer partisinin yelkenleri rüzgarla doluyor.

İYİ Parti artık misyonunu tamamlamışa bezemektedir. Türk seçmenine umut olmaktan uzaklaşmıştır.

Emeklinin durumu da İYİ Partiden iyi değildir.

AKP iktidarı adeta alay edercesine zamlar karşında adeta nakavt olan veya edilen emeklilerle İYİ parti arasında hiçbir fark yoktur. İYİ Parti’ye oy vermek AKP’ye oy veren emeklilerle aynı özellikleri taşımak demektir.

AKP, yani Cumhurbaşkanı Erdoğan “2024’ü Emekliler Yılı olarak ilan ediyoruz” dedi ya.

Ben de 2024 yılını İYİ Parti yılı ilan ediyorum.