2023 yılı gerçekten berbat bir yıldı. Ekonomik olarak çok ciddi fedakarlıkta bulunduk. AKP iktidarının yanlış ekonomik politikalarının bedelini ne yazık ki halk yığınları ödemek zorunda kaldı.

 

Mahallemde yaşayan 8500 gün üzerinden emekli olan biri ile daha düşük düzeye de emekli olan arasındaki fark yüksek pirim ödeyenin aleyhine gelişti.

Bir komşum bir kilo kıyma alıp yiyemedim demesi gerçekten içimi acıttı. Yetmiş yaşına gelmiş bir emeklinin bir kilo kıyma alıp yiyemiyorum demesi hepimiz için utanç kaynağı değil de nedir? 7500 lira ile evinin geçimini nasıl sağlayabilir ki?

Tüm harcamalarımızdan tasarruf ederek 2024 yılında yaşanacak ekonomik sıkıntıları hafif atlatma gayretindeyiz.

Bakalım bu düşüncemizde ne kadar başarılı olacağız?

Bir tanıdığım söyledi, İstanbul’da bildik apartmanlarda iki dairesi varmış. Geçen yıl 12 bin lira civarında kira alması gerekirken, kiracılarının asgari ücretle geçinmek zorunda olduğunu bildiği için evlerinin kirasını 4500 lira yapmış. Bu yıl için o insanlara kira artışını ne kadar yapması gerektiğini kara kara düşünüyor. Şimdi aynı yerde ev kiraları 15000 liranın üzerindeymiş.

Mümkün olduğu kadar az kira artışı ile insanları sıkıntıya sokmamaya çalışacağını söyledi.

Yani vatandaş vatandaşı daha fazla düşünmek zorunda.

Herkes azıcık vicdan sahibi olmak zorunda.

Dün sosyal medyada gördüm. Bir pazarcı esnafı 100 liraya aldığı kestaneyi 190 liraya satmaya çalıştığı için belediye başkanı ve zabıtalar olaya müdahil oldu.

Aslında tüm perakendeciler ve pazar esnafı için sattıkları şeyin sadece satış fiyatını değil, alış fiyatını da fiyat etiketlerine yazması aşırı fiyat artışın önüne geçmede işe yarar mı bir değerlendirmek lazım.

Aksi taktirde AKP ve MHP iktidarının yapacağı ücret artışları 2024 temmuz ayına varmadan eriyip gidecektir.

Hayat pahalılığında toplumda baş gösteren sosyolojik sorunların mutlaka ele alınması ve iktidar tarafından çareler bulunması gerekir.

Bu hayat pahalılığında ahlaki erozyonun alıp başını gittiği de iddia edilebilir mi?

İntiharlar, cinnet geçirmeler, hırsızlık ve gasp olaylarının ana kökeninde ekonomik yoksunluğun olduğu açıkça bellidir.

Toplumun yarısı AKP ile mutlu olduğunu söylese de aslında çok büyük sıkıntılar çektiğini de ifade etmektedir.,

Adam kayırma, torpil ve haksız kazanç ve rüşvet ve yolsuzluk, toplumun liyakatli eğitimli kesimlerinde yılgınlığa sebep olmakta, etrafımda kiminle konuşsam ABD veya Avrupa’ya  giden çocuklarının olduğunu  duymaktayım. Türkiye bu şekilde yönetilmeye devam ederse olasılıkla yetişmiş beyin gücümüz yaban ellere gitmeye devam edecektir.

Her giden gencimiz ormanımızdan bir fidanın eksilmesi değil de nedir?

Gecesini gündüzüne katarak okumuş, kariyer sahibi olmuş gençlerimizin kendi ülkelerinden umudunu kesmesi sürdürülebilir bir Türkiye için en büyük kayıptır.

Bizim eğitimli çocuklarımız yurt dışına giderken, Afganistan, Pakistan, Irak, Suriye ve Afrika’dan kaça gelen eğitimsiz, demokrasiden nasibini almamış, demokrasiyi özümsememiş, ucuz iş gücünden başka bir özelliği olmayan insan yığınları ne yazık ki kendi gençlerimizin yerine toplumsal hayatımıza dahil olmakta ve Türk Milletinin bireylerinin hakkı olan refahtan pay alma ve geleceğe umutla bakma fırsatlarını ellerinden almaktadır.

Türkiye artık Türk Milletinin değil de şeriatçılık için çığlık atan Afganlı, Iraklı, Suriyeli ve Pakistanlı göç istilacılarının işgali altındadır. Toplumun dokusu Türk Milleti aleyhine bozulurken, göçmenler lehine kuvvetlenmektedir.

 

Siyasete Veda

Emekli olduğum 2002 yılından bugüne kadar devletin ve Türk Milletinin kaderinde söz sahibi olmanın yolunun siyasetten geçtiğini düşünerek daima çıkarsız şekilde siyasetin içinde bulundum.

Herkesin siyasete girmesini tavsiye ve teşvik ettim.

Ancak kurumsal anlayışın gücüne inanmış olarak 22 yıldır yaşadığım tek şey hayal kırıklığı oldu.

Kurumsallığın olmadığında siyasi partilerin her seviyedeki yönetim anlayışı patronaj mantığını sergilemekte, teşkilatlı/örgütlü ortak akla kesinlikle önem verilmemektedir.

Siyasete bir aşkla dahil olan insanlar İlkelerin, etik değerlerin ve kurumsal anlayışın olmadığı siyasal yapıların içinde siyasetin dişlileri arasında kaybolup gitmekte ve siyasetten soğumaktadır.

İşte bu ve buna benzer gerekçelerle aktif siyaseti bırakıyorum.