Bu sözden anladığım, ‘kazancım gibi, mesaimi de…’ dendiği. Hele hele içinde bir de, ‘Çanakkale için taşın altına elimi koyacağım’ deyişi de var ki, ‘o zaman, daha ne olsun…?’ demek sanırım yeter

Durduk yere nereden mi çıktı bu sözler…? Aktaracağım denilenleri, az sabır lütfen.
Ticaret ve Sanayi Odası’ nın seçim startı resmen verildi. Başkan adaylığı için, mevzuat gereği elbette kimse yekten ‘Ben varım’ demiyor. Ya ne diyorlar?; ‘Önce Meclise bi girelim de…’

Bu isimlerden birisi, Çanakkale markası DOĞTAŞ’ ın kaptanı Davut Doğan, “Ben vaktimi de, tüm enerjimi de Çanakkale için harcamaya hazırım” diyerek, Meclis üyeliğine soyunduğu resmen doğruladı.
Kendisiyle, tam da öğle yemeği yediği sırada yaptığım mini diyebileceğim telefon görüşmesinde, az da olsa net tavrını gösterdi sayın Doğan.

Sorum vardı kendisine; “Çanakkale’ yi, Çanakkale yaşayanları yönetsin…  düşüncesi  siz de yine hasıl mı?” şeklinden.
Geçmişte, bu konu üzerine defaten sohbet ettiğim Davut bey, ‘Biliyorsun ki, aynı şeyleri düşünenlerdeniz’ diye de ekleyiverdi.
Sonrasında da, “Önce Meclis’e bi girelim de… Ben gibi; vaktini, mesaisini Çanakkale’ ye ayıracak, elini taşın altına koymada kararlı arkadaşlarla, aramızdan elbet bir Başkan çıkarırız” şeklinde geçiyordu sohbet.
Mesajın hepsi aslında bu.  ‘Lafın tamamı, kime anlatılır…?’ deseler, verilecek yanıt hepimizin bildiği elbet. Bende, bu nedenle kısa keseyim o vakit.
Geçmişte çok ve sıkça konuştuğumuz dediğim bir meseleyi,  iki kelime ile özetledim.  Lakin, “Bu da ne demek…?” diye bir soru gelebileceğini varsayıp, şu söze bir açıklık getireyim.

“Çanakkale’ yi, Çanakkale yaşayanları yönetsin…”
Kimse sanmasın ki, bu noktada Milliyetçilik yapıyorum. (Gerçi her daim öyleyim de, neyse…) Çanakkale’ de kim yaşıyorsa, kim yaşamaya karar verdiği coğrafya olarak Çanakkale’ yi seçmiş ise, hepimizin baş tacı…
Bu kente yıllar önce yerlermiş, çoluk çocuğu bu kentte doğan bir çok tanıdığımız var. Her biri de, Çanakkale kökenli çoğumuzdan da çok, gelecek Çanakkale’si için can sipare mücadele veriyor.

 Vakit harcıyor, para harcıyor. ‘Yarınlar’ planında Çanakkale’ yi hiç ama hiç eksik etmiyor. Eyvallah…
Pe ki ya, ne demek mi istiyorum? Demek istediğim şu;

Çanakkale yaşayanları, bu kenti yönetmeli. Mesela; Milli Eğitim Müdürü’ de Çanakkaleli olmalı, Sağlık Müdürü’ de. Tapu, Müdürü, Nüfus Müdürü, daha sayayım mı…? Mesela, ataması aylardır yapılamayan koltuklara gelecek isimler de bence kesinlikle Çanakkaleli olmalı.
Neden mi bu denli Çanakkaleli , Çanakkale yaşayanı olmalı derdindeyim…?

İki kelime ile özet geçecek olsam, derim ki; “Arkadaş, bu kente yapılan her hizmet günü kurtarmak için değil, gelecekte de ardından küfür ettirmeyecek türden olmalı.

Bunu kim yapar…? Elbet te ilelebet Çanakkale’ de kalacak adam yapar. Hatta kadınlarımız yapar. Ölünce, cenazesi bu topraklarda kalacak, çoluk çocuğu bu kentte yaşayacak kimse yapar.
Neden mi böyle diyorum…?

Diyorum çünkü; Çanakkale için ne yaparsa, gelecekte yaptığı hizmet ile her daim övgüyle anılır. Günümüz Türkiye’sinde, bir devlet memurunun çoluk çocuğuna bırakacağı en büyük mirastır yaptığı unutulmaz hizmetleri. (Kim ardından, her seferinde  küfür ettirmek ister ki…?)
Öyle hizmetler etme yarışına girer ki, gecesini gündüzüne katıp, bundan sonra da bu kentte yaşayacak çoluk çocuğu için yapar en başta yapacağını.
En büyük varlığımız değil midir çoluk çocuğumuz? Kim istemez ki, geleceğine güzel bir yaşam alanı bırakmayı?
“Şu parkı dedem yaptı. Ya da ön ayak oldu” gibi, “Bu denli spor dalları gelişmiş ise komşumuzun rahmetli babası sayesinde” denilmesi ne kadar güzel değil mi?
Tüm Çanakkale STK’ larını bir binada toplamak var iken, ‘Yeşil alan ısrarı’ niyedir bazı alanlar için, hep merak ediyorum.
STK’ larla birlikte, bir kentin gelecek planlarını masaya yatırıp, yeni öneri ve düşünceleri  harmanlayıp yola çıkmanın kime ne zararı olur Alla sen…?
 Düşünün; eski Adliye binasının yıkılıp yeşil alan olmasını. Sanıyor muyuz ki, yeni yeşil alanı, sahil kafelerine gelecekler için otopark alanı olarak kullanmayacaklarını.
Ne kadar dernek var ise, ne kadar STK, hepsi bir binada düşünsenize.
Dernek üye gelirleri ile kıt kanaat var olan derneklerin,   Devlet eli ile sunulan mekanlarda , projeler üretmeleri koşulu ile Çanakkale için çalıştıklarını bir düşünsenize. Kim tutar bizi be…
Bir de, sokak oto park alanlarının gelirlerini, dönüşümlü olarak birer hafta şekliyle mesela: ‘Şehit Aileleri derneği’ gibi, vefa borcumuzu asla ödememiz mümkün olmayan derneklere bağışlandığını.
Birileri için, bunun düşüncesi dahi tahammül edici olmasa da, bu da bir düşünce sonuçta.
Şimdi aklıma geldi. Açık net bir soru;
“Geliri, spor kulübüne gittiği denilen, sokak otopark alanlarının günlük ve de aylık geliri ne kadar sahi…?”
Şöyle bir düşünüyor da insan, aylık gelir telaffuz edilecek gibi değil…
Hadi birazını paylaşsak ya, Çanakkale için mücadele veren STK’ lar la bu geliri…
Bi çırpıda insanın aklına daha ne projeler ve halka hizmet edecek düşünceler geliyor da, değil bunların gerçek olduğunu, dillendirilmesine dahi tahammül edemeyenlerin varlığını bildikçe, ‘Aman, ne gerek…’ diye düşünmeye zorlanan bir çok tanıdık isim, maalesef ki kendi haline bırakmış gelecek için Çanakkale hayallerini.
Belki çok sığ şeyler düşündüğümü düşünebilirsiniz. Diyebilirsiniz ki, bundan önce Çanakkale’de görev yapmış, Çanakkale yaşayanı olmamışlara mı bir de lafın…?
Elbette ki, Çanakkale için kim bir çivi çakmış, kim geleceğin mutlu, huzur kenti Çanakkale için uğraş vermiş ise, bugün biz onları minnet ile anıyoruz. Mesleğe başladığım 90’ lı yıllardan bu yana sayabildiğim isimleri ben dahil, bir çok ağabeyim, mesleki büyüğüm her gün minnet ile anıyoruz.
Anıyoruz da, anarken de, ‘Nere de şimdi öyle müdürler…?’ sorusunu aramızda bir birimize yöneltmeyenimiz mi var…?  diye bir soru da aklıma geliveriyor her nedense.
Mesele sadece bu pencereden bakmamız gereken mesele değil kısacası. Mesele;  Çanakkale meselesi.
Bu noktada akılma gelen bir büyük söz var. Başbuğum, Atatürk’ümün dediği gibi;
“Söz konusu vatan ise, gerisi teferruattır…” ya..  Benim için de söz konusu Çanakkale ise, gerisi elbette böyledir.
Çanakkale Milliyetçiliği yapmak zorundayız. He eğer yapmaz isek, daha çok havanda su döveriz. Haksız mıyım..?
Dün epeyce, Çanakkale’ yi yönetenler üzerine sohbet ettiklerim oldu.
Ne gariptir ki, şu soruyu da etmeyenimiz yoktu.
“Elini taşın altına koyacak, bir Çanakkale yaşayanı hırsında kim var ise, açık çek diyen bir büyük mü var etrafımızda…?”
Sahi yahu;  ‘nerede o büyükler…?’
Kendi bölgesinde, bir iktidar hırsına kapılmış Ana muhalefetin içinden gelen sürtüşme sesi dahi, Çanakkale’ de bir şeylerin ters gittiğine bence büyük işaret.
İktidar kanadından da geliyor ara sıra benzer sesler. Duymuyor da değiliz.  Muhalefete ise diyecek yok zaten.Bir garip ittifak için de olanlar mı ararsın, Düşmanımın düşmanı, benim en büyük dostum diyen mi…?
Kısacası, al birini vur ötekine…. He he he…
100 bin kadar merkez nüfuslu kentimizde, sağ’dan say bin, soldan say aynı adım geliyor  ise bir coğrafya, neyin nafile hırsı bazı yaşanılanlar diye bir soru da çıktı, dün yaptığımız Çanakkale sohbetinde.
Keh dedikodu, keh gerçekler ile gelen bu soru, son zamanların imar planı düşüncesinde de giziliydi. Ne tuhaf…
Tuhaf diyorum çünkü;  öyle bir adım atmak istiyorlarmış ki, geçmişte az inşaat iznine sahip isimlerin, yerlerini yıkıp birer kat daha çıkmalarına olanak sağlayacak halindeymiş bu yep yeni plan hamlesi.
Bu bahsettiğim ve hayli karşılık bulacak konuyu, sanıyorum biraz daha iyi anlatacak detayları, yarın öbür gün aktaracağım. Hem de arşivden çıkan sözlerle.

Hep diyorum; ‘Arşiv unutmaz…’ diye. Arşiv unutmayanlardanım ya, hatırıma gelen rakamlar, son imar planı ile nasıl bir planın planlandığını açık ediyor aslında.

Üzerinde biraz daha çalışıp, ‘kim ne demiş ve neden demiş’ konusunda son planı açacağım.
Sıradan son söz ile, ‘haydin şimdilik hoşça kalın… ‘  demeden önce, ‘Ne diyor dun, nereye geldin’ denildiğini duyduğumdan,  mesele Çanakkale meselesi ise, son olarak Çanakkale için tam zamanı diyeceğim. 
Bilmem anlatabildim mi…?
Bu arada, arşiv turundayken dün, ‘aha o da ne…?’ diye kaldığım bir ayrıntı.

Dönemin başbakanı ve de eniştemiz kulakları çınlasın sayın Yıldırım Akbulut’ un çalışmasından bahsediliyordu o haberde.
 Hem de; “Çanakkale Boğazına gerdanlık takılıyor” başlığı ile  Hürriyet’ te….
Tarih 23 Mart 1991, günlerden de Cumartesi. “Başbakan söz verdi, köprü 3 yıl içinde hizmete girecek” deniliyor arşivin unutmadığı o haberde.

Dönemin valisi,  benim de kendisiyle genç gazeteci olarak kısa süre beraberinde haber takip ettiğim, sonra tayini çıkan, Makamını Vali Hüsnü Tuğlu’ ya devirden kulakları çınlasın sayın Vali Ecemiş’ in sözleri.

Haber şöyle; “Vali Muzaffer Ecemiş, geçtiğimiz yıllarda düşünce olarak ortaya atılan Boğaz köprüsü’ nün gerçekleşme aşamasına geldiğini belirterek, ‘Başbakan Akbulut’un önümüzdeki günlerde hazırlattığı raporu Çanakkale valiliğine göndereceğini açıkladı.’

Çanakkale boğazındaki trafiği sorun olmaktan çıkaracak köprünün, yerini belirlemek üzere yakında bir ekibin geleceği, kısa sürede yapım çalışmalarına başlanacağı ve üç yıl içinde de tamamlanacağı bildirildi.”
Bu gün tarih 13 Eylül 2017. Günlerden de Çarşamba. Tarihe bir not’ da ben düşeyim dedim.