Dolu gibiydi kör talih,

Kurşun gibiydi zaman…

Zaman sarhoşu yıllarda,

Hiçbir şey eskisi gibi değil…

Ayrılık çalıyor şimdi kapısını,

Baharda yürek,

Eskisi gibi değil…

Aşık olmuşuz.

Sevdanın,

Kızıl gülü düşmüş yüzümüze

Dünyamız görünür gözlerimizden,

Hırçınlığımız hayasızlık değil,

Bir neden var hüznümüzün ardında

Lacerem…

İçimizdeki koca dağlara sığınmışız.

Bizim dağlarımızda,

Rüzgarın türküsüne çağlayanlar ses verir.

Kanatlarıyla alkış tutar yükseklerin hakimi.

Kalleşçe pusuya yatmış avcıya inat,

Bir maral iner suya,

Bir kurşun

Bir mayın patlar sevgimize

Dış dünyadan,

Kendi yüreğinde kanlar içinde kalır sevdamız…

Bir ağıt yükselir,

Şarkılar can verir aşkımıza

Hayata direniriz….

Bu aklı,

Bu beden

Bu ruh bizim…

Bizim göz yaşlarımız  düşer yanaklarımızdan,

Hatıralarda kalır her şey

Hayaller eskisi gibi değil…

Şimdilerde,

Bir atlı geçer gün batımı

Irak yamaçlardan,

Güneş yiti verir ardında…

Gece yarısı sevdiğine küsmüş,

Zoraki izdivaçtan canına kıymış

Birinin sızısı çöker içimize…

Azrail midir küsüp giden?...

Sevdalı mıdır?...

Irak yamaçlardan geçip gidenler,

Şimdilerde eskisi gibi değil…

 

Gidenlere Bakış

Dağ yarıklarına 
Düşmüş 
Gazeller 
Dolaşır ayaklarıma 
Ve 
Ölüm 
Yola döşenmiş bir mayındır. 
Adresi 
Yazılı kurşun 
Çalmadı 
Bu gece de bedenimi,
Sabah güneşini 
Özlesin diye gözlerim.

 

Ne Hükmü Var...

Sen 
Yokken 
Ağaran tanın 
Ne hükmü var? ... 
Aydınlansa da günüm, 
Ruhum Karanlıkta.... 
Kul geçmez toprağı 
Sıla tutmuşsun... 
Sılaya varmaz, 
Çiğnenmez yolların 
Ne hükmü var? ... 
Aşık değilsen, 
Gülmüyorsa yüzün... 
İçinde doğan güneş 
Aydınlatmıyorsa 
Sevdiklerini, 

El ele dolaşmıyorsan, 
Sarılmıyorsan, 
Koklaşmıyorsan... 
Mehtapta, 
Sahilde yakamozlar yoksa. 
Kulağına ulaşan bir türkü 
İçindeki boşlukta kalıyorsa, 
Sevmenin, 
Yaşamanın 
Ölmenin, 
Ya da Benim olmanın 
Ne hükmü var? ...

 

Dudakların Değdi Dudaklarına

Dudakların değdi, dudaklarıma.

Sevda ateşini, söndüremezsin.

Girdin gözden ırak anılarıma

Anılarıma söz geçiremezsin...

 

Sevmesen de olur, söyle yüzüme,

Yürü geç gönlümden, bir izin kalsın.

Güzelliğin vurdu mührü gözlerime,

Açılarsa mührün yerde açılsın...

 

Pozitif Düşünce

Sarısı çilleri saklıyordu

Gözlerine vurulmuş mahpus demirlerini.

Sevgi sızıyordu

Buse konduracak dudaklarından.

Gözlerim görüyordu  

Seni ve her şeyini,

Ancak;

İstanbul’un taşı toprağı altın misali,

Hepsi de uzak bir masaldı,

Marsa kar yağması gibi.

Sen gerçek, bense yalandım.

Aslında gerçek olan bendim

Sense hayalim.

Sarı çiğdeme benzettim seni,

Seversin diye mavi çiğdeme döndüm.

Görmedin, bilemedin.

Görmezsen bilmezsen

Baharda niye gelirsin?

Ne işin var lale mevsiminde

Elli dört basamaklı 

Köhnemiş bedenimin

Yasak şehrinin kraliçe köşkünde.

Ya gel de geleyim,

Ya da bir daha girme.

Görmeyim seni

Ne gündüz,

Ne de gece düşümde