Bir bilen dostu, arkadaşı, büyüğü olacak insanın arkadaş.. Bir bilen, yanlış yola sevk etmez sonuçta..

Bir de; yüce yaradan akıl fikir vermiştir, düşünmek gerek.. Tarihe bakıp, günü de anlamak gerek bence.. Değerlendirebilme, yorumlama, falan filan işte..

Bir bilen demiş iken; sonrasında da Tarihe düşülen not'a gelmeden, bir bilenin deyişiyle bir iki sözüm olacak müsadenizle..

Bizden olanlardan gelen bir söz düştü yine aklıma; "İhtiyarlama yok…"

Kim diyor bu sözü; Kızılderili atasözünde geçiyor..

Diyor ki Kaızıldıreli bir bilen;  “vücudun senden izin almadan yaşlanır; ruhun ise, sen izin vermedikçe yaşlanmaz !”

İştke, belki de bu yüzden edilmiştir bizde de şu söz;

"KURDA AKIL GÜNEŞ DOĞANA KADAR LAZIMDIR..."

Bilir misiniz, asla evcileştirilemeyen olduğunu. Bilirsiniz elbet, neden bilmeyesiniz ki?...

Bilinen dir ayrıca şu söz; "Kurt karar verdi mi, pusudaki avcıyı da, çekeceği sancıyı da hesaba katar..."

Dönelim şimdi biraz da başa.. Tarihe Düşülen O Not' a...

Tarihe düşülen notları görmezden gelemeyiz.. Görmemiz kesinlikle gerekli ve dahası ezberlemeliyiz ki, günü yorumlayabilelim değil mi amma!?!...

Tarihten b.irn nhot diyerek, şu anlatımı aktarayım mı sizlere..

"Sykes-Picot Anlaşması, I. Dünya Savaşı sırasında, 29 Nisan 1916'da Kût'ül-Amâre Kuşatması sonrasında İngiliz kuvvetlerinin Osmanlı Devleti'nin 6. Ordusu karşısında bozguna uğramasından 17 gün sonra, 16 Mayıs 1916 tarihinde Britanya ve Fransa arasında yapılan ve aynı yılın Ekim ayında Rusya tarafından onaylanan, Osmanlı Devleti'nin Orta Doğu'daki topraklarının paylaşılmasını öngören gizli antlaşmadır."

Böyle diyor tarih.. Ben demiyorum.. O yılları bilmem, ancak yaşanılanları, tarihe geçtiği gibi az çok hatırlayanlardanım..  

Tarih not almış, o noıt' ta bir de şu ifade; (bir görsel eşliğinde)

-16 Aralık 1915'te Sykes'ın belirttiği üzere, Akra'nın "A"sından Kerkük'ün "K"sine çekilmiş çizgiyle ayrılmış Doğu-Güneydoğu Anadolu, Mezopotamya, Filistin ve Şam bölgeleri...

Bu notu, yorumlayan bir bilenler olmuş elbet.. Misal, şu değerlendirmeleri gelmiş vakti zamanında;

"Bu emperyalist projeyi ortadan kaldıran iki reel durum sözkonusudur.

Rusya’daki bolşevik devrimi ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğindeki Türk Bağımsızlık Savaşı." diyerek, 'Nokta' demiş sanki. tarihin aldığı not' un altına..

DEĞİŞİM Mİ, DÖNÜŞÜM MÜ?

Dünya, geri dönüşüm için , çevre adına savaş verir iken, değişim ve dönüşüm söylemlerinin arttığı bir ülkeye dönüştük yalan mı?..

Peki ya, gerçekte hal (durum) böyle mi?...

İşitiyor ve gözlüyoruz ki, san ki hal yani durum pek öyle değil gibi..

Veryansınlı, atarlı sözler mi desem, yoksa; yüz gülümseten:

“eskiler istiyor, gelenler oluyor.. hani değişim…” şeklindeki suhaller mi?...

Durum tespiti, yaşanılanları gözlemleyenlerin dilinden daha sert ifadeler ile geliyor bir de.. Bakın, o da ayrı bir hadise..

Hadise der iken, şu güzel sesli, sanatçımız düşmesin aklınıza..

Ne de güzeldi o şarkının sözleri, İngilizce anlamasak da denilenlerden, nakaratı pek güzeldi, müziği gibi. ‘düm tek tek..’

YANİ Mİ?.. HAKLISINIZ EVET.. İKİ DİLİN ÇEVİRİSİYLE DİYELİM O VAKİT, DÜM TEK TEK..

Nakarat : can you feel the rhythm in my heart (ritmi kalbimde hissediyor musun)

the beats going Düm Tek Tek (tempo devam ediyor düm tek tek)

always out it like there no minute (tek bir dakika bile yok)

feels like there’s no way back (hissediyorum kaçış yok)

can you feel the rhythm in my heart (ritmi kalbimde hissediyor musun)

the beats going Düm Tek Tek (tempo devam ediyor düm tek tek)