Bir yakadan, bir yakaya bakıyorsun, cayır cayır yanan Çanakkale’ yi görüyorsun.. O korkunç manzara karşısında, ne der ki insan? 

BİR AY ÖNCE DE AYNISI OLMUŞTU; "NE KARŞI ATEŞ, NE DE BİR DEVASA YANGIN ŞERİDİ!?!..."
Ormancı değilim, Orman Mühendisi de!!!
Şu var ki, 1990' dan günümüze, Şehitler coğrafyasında çıkmış bir çok yangını takip edenim.. İşimiz bu..
Gelibolu' da tarihe geçen o ‘Büyük Yangın...’  94 yılı 25 Temmuz' unda başlamış, günlerce sürmüştü.
Dönemin Orman Bölge Müdürü Talat Göktepe, Şehitlerin yorganı yanıp kül olmasın diye, büyük yangınlarda, alevleri karşılamak ve etkiyi azaltmak için izlenen o bilindik metodu hayata geçirmek istemiş,  karşı ateş verecek iken,  Orman şehidi olmuştu.. Rabbim, mekanını cennet eylesin.. Nur içinde yatsın inşallah..
ATEŞ DÜŞTÜ ÇANAKKALEME...
Bir fotoğraf var ki; ‘Ayın Şafk-ı düşmüş suya’  bunun yanında halt etsin..
İnsanın kimyasını bozan o manzarayı anlatır fotoğrafı, Kimya Mühendisi olan Reynur ablam çekti..
Alanında marka bir isimdir kendisi.. Reynur Vural Coşkun..
Dedim ya, insan olanın kimyasını bozar bir manzara oluştu.. O manzarayı görenin içi, tarifsiz bir şekilde, yandı tutuştu..
108 yıl evvel, 7 Düvele Geçilmez kılınan Çanakkale boğazında, Ay mehtabı değildi bu kez gözlenen..
Çanakkale sırtlarını, Radar tepe mevkiini saran alevlerin, Boğaza yansıması idi..
Bunun adı; Alev Mehtabı olmalı !?!.. Bahsettiğim o fotoğraf bence tarihe geçmeli..
108 yıl önce, Yenilmez denilen armada’ nın topları ile dövülen Çanakkale’ de, böylesi bir alev topu oluşmamıştı belki de..
Nasıl oldu da, böylesi büyüdü bu yangın?
Çıkış noktasından ilerleyip, Atikhisar barajını atladı ateş.. Sonrası, tam bir cehennem…
Suçlu aramak, birini suçlu ilan etmek değil elbette ki niyetim.. Ne haddime!!!..
Yılların tecrübesi ile böylesi bir düşünce oluştu zihnimde.. Alevlerin ilerleyeceği ihtimali göz önüne alınıp, acaba niçin; devasa yangın şeritleri oluşturulmadı Orman alanı içinde?..
İnsan düşündükçe, zihninde böylesi deli sorular oluşuyor işte.. 
Karşı ateş metodu neden hayata geçirilmedi den tutun da, neden uygulanmadı o metod mesela?
Dedim ya, onlarca orman yangını izledim sahada.. Dönemin Orman Bölge Müdürlüğü yetkilileri, şartlar oluşmuş ise şayet, hiç düşünmez verirdi karşı ateşi...
Nasılsa, Helikopterler, Uçaklar var ya!!!  Ateşin üzerine sorti üzerine sortide hepsi..
Onca Ateş savaşçısı, kimi noktada bekledi öylece.. Arazöz’ ler, itfaiyeler, hatta Toma’ lar geldi Çanakkale' ye.. Bir tutam dal kül olmasın derdindeydi gözlediğim kadarı yardıma koşan personelin hepsi..
Şehrimizin İlçelerinden bazı ekiplerin, yangından saatler sonra, gece yarısı ulaştığını gözledim bu arada.. İçimden içimden sordum tabi; 'Neden geç kaldılar ki acaba?..'
Komşu illerden koştular yardıma.. Helal olsun ateş savaşçısı her bir insanımıza.. İyi ki varlar...
Süslü püslü sözler etmeyeceğim , kimse de beklemesin zaten. Evet zordur yangın, sel ve türlü doğal afet ile mücadele.. Hatırlayınca insan mücadele kapsamındaki bazı detayları, düşünmeden, haliyle eleştirmeden edemiyor işte..
Tecrübe örneği çoğalınca, zaman içinde yaşanılanlara tanıklık çok olunca, hatırlatmadan edilemiyor insan işte. Yanan kavrulan kül olan, benim ormanım..
Başında konuştuk.. Yangın başladığı anlarda.. Ateş, karşı tarafa geçer, yani barajı atlar ise kızılca kıyamet kopar diye.. Bir öngörü durumu bizdeki.. Peki; sadece bize mi mahsustu bu öngörü!?!..
94 Gelibolu yangını, sonrasında yine tarihi yarımadada çıkan diğer yangınlar..
Kayalıtepe, Akbaş misal.. Hele ki, son İntepe yangını.. Örnek çok.. Günlerce alanda kaldık bir haberci olarak.. Tecrübeli isimlerin, personel ile yaptığı, en kötü senaryo üzerine değerlendirmelerine kulak misafiri olduk pek çok kez..
Türlü olasılıklar üzerine, söndürme çalışmalarında izlenecek yol, A artı B,.C,D planları yapıldığına tanıklık ettik..
Netice itibari ile; Şehir merkezine nefes olan Orman alanlarımız kül oldu!!!..
Önceki gece, yangın mahalline yakın noktalarda yaşayanların, sabada dek çektiğini, bir tek yaşayan bilir elbette.
“Karşıdan davulun sesi güzel gelir derler.. Oturduk yerden konuşmak kolay”,  diyecekler olacak şimdi elbet.. Kim gördü ki gece boyu oturduğumuzu..
Tarihe not düşelim diye, içimden geçenleri yazıverdim vesselam..
Hani bir laf vardır; ‘At binenin, Kılıç kuşananın..’
Yanan ormanın geri gelmesi mümkün.. Belki 30, belki 40 yıl geçer.. Peki ya, kül olan, kavrulan yaban hayat!!!
Sahi, o canlar ne olacak???
Tilki, tavşan, börtü böcek, kuşlar..
Karıncalar, kaplumbağalar, popülasyonları ne de güzel artmış dediğimiz karacalar..
Kısacası; Tümüyle o yaban hayat…