Siyasetin hangi seviyesinde yönetici olursanız olun uymanız gereken mutlak kurallar vardır. Ağzınızdan çıkanı kulağınızın duyması gerekir. Özellikle de basın karşında iseniz.

Her partinin mutlaka uyması gereken belli düzeyde siyasal bir ideolojisi olmak durumundadır. Bu ideolojinin neler olacağı  ana hatları partilerin tüzük ve programında ip uçlarını vermektedir.
Herkes şunu bilmektedir. Türkiye’de dahil birçok devlette, partilerin tüzük ve programları anayasaya aykırı olamaz.
İşte bu nedenledir ki Türkiye’de faaliyet gösteren her partinin tüzük ve programları üç aşağı beş yukarı aynı özellikleri taşır
Partilerin Beden Dili
Beden dilinde sarf edilen sözlerin anlamı, anlamlılık bütünü içerinde %15 civarındadır. Anlaşılmayı sağlayan esas unsur, beden dilidir, mimik ve jestlerle ses tonlamalarıdır.
Bu bilgilere dayanarak şunu ileri sürebiliriz.
Partileri tüzük ve programları siyasi partilerin sözleridir.
Esas olan parti liderinin ve parti yöneticilerinin mevcut tüzük ve programlarının hilafına  partilerini idare ediş biçimleri, partililerini ve parti tabanlarını sevk ettikleri istikamet esas ideolojilerini ortaya koyar. İşte bu durumda bir çok parti anayasal bağlayıcı hükümlere rağmen, anayasaya aykırı eylem ve söylemde bulunabilmektedir.
Diyelim ki CHP;
CHP her ne kadar Atatürk’ün kuruduğu ilkeleri belli parti olsa da, CHP’li tepe yöneticiler parti idare edişlerinde  çoğunlukla bu ilkelere sıkı sıkıya bağlı kalmazlar ve çoğu kez görmezden gelir dillendirmezler. Çoğunlukla da solculuk bağlamında inkılapçılık- devrimcilik yatığını sanırlar. Ama onların devrimciliğinde Atatürk ve Türk milliyetçiliği unutulacak kadar , bakılıp feyz alınmayacak kadar arka sıralardadır.
Bunu yazmaya hakkımın olduğunu düşünüyorum. Çünkü bir zamanlar katıldığım CHP toplantılarında da aynı yöndeki düşüncelerimi dile getirdiğim olmuştur.
Ne yazık ki Atatürk’ün CHP’sinde , özellikle Kılıçdaroğlu döneminde CHP’nin altı oku-Atatürk’ün ilkeleri budanmaya başlamış ve CHP’lilerin elinde kala kala (o da layıkıyla değil) devrimcilik kalmıştır.
Atatürk’ün CHP’si, sahip olduğu altı ilkesi ile Türkiye’yi ve Türk milletini çekip geleceğe taşıyan güçlü altı silindirli medeniyet  motoruyken, muhasır medeniyet yolunda ilerlerken, ne yazık ki Kılıçdaroğlu’nun elinde muhasır medeniyet yolunu tıkayan, gücü kudreti tükenmiş ve adeta tek silindirli pata pat pancar motoruna dönüşmüş bir  CHP olmuştur.
Atatürk’ün Tunceli’sine “Dersimli Kemal”im diyenin Atatürk’e sahip çıkmasında doğal olarak cıvık veya gevşek olması beklenen bir durumdur.
Bu nedenledir ki her eviyedeki  CHP’li siyasilerin söylem ve eylemlerinde Atatürkçülüğün izine zar zor rastlayabiliriz. CHP’li bir çok siyasetçinin ne söylemlerinde, ne de eylemlerinde amasız, fakatsız ve şartsız şekilde  Atatürk’ün altı ilkesini sahiplenici söylem ve elemlere rastlayamazsınız.
Doğal sonuç olarak da CHP’nin tepe yöneticilerinde büyük bir fikri bulanıklık ve hatta Atatürk inkarcılığına varan eylemlere ve söylemlere rastlamak mümkündür.
İşte bu koşullarda dahi CHP’nin bilinçli tabanı, halk yığınları; ısrarla ve ısrarla, hatta büyük bir sabırla CHP’nin Atatürk’ün çizgisine dönmesini beklemektedir. Fakat görünen o ki Kılıçdaroğlu ve ekibi, bu aklı başındaki tabanı da CHP’den uzaklaştırma da büyük ustalık göstermektedir.
CHP içindeki ne kadar altı ilkeli Atatürkçü siyasi varsa teker teker partiden uzaklaştırılmış, onların yerine ya neoliberal veya HDP ekolünden gelen saklıları etkili ve yetkilileri partilerinde egemen kılmışlardır.
Açıkçası Kılıçdaroğlu’nun akıl karışıklığı (şayet bilinçli değilse) senelerdir AKP iktidarına hizmet etmektedir. Kılıçdaroğlu her seferinde bilinçsiz olarak (belki de bilinçli olarak) CHP’yi başarısızlığa sürükleyerek, CHP’yi iyice dağıtmaya, kapısına kilit vurmaya çalışmaktadır.
Bugün açıklamalar sonrasında söylemlerine ve eylemlerine bakarak birçok parti hakkında fikir yürütmemiz de mümkündür.
Mesela AKP.
Düşünceme göre AKP üstü örtük olarak ılımlı İslamcı/ümmetçi/Osmanlıcı bir siyasal çizgide siyaset yürütmektedir. Açtığı İmam Hatip okullarının sayısı, ısrarla ön plana çıkardığı  ve desteklediği Diyanet İşleri Başkanlığı ve kimi dini cemaat ve tarikatlarla olan münasebetleri, ümmetçi söylemlerde bulunan siyasileri, Osmanlı sevdası  ile AKP aşırı muhafazakar bir partidir.
Bu hali ile AKP’nin Atatürk ilke ve devrimlerine, Türk Milletine ve  Milliyetçiliğine sahip çıkmasını beklemek fazlaca aşırı iyimserliktir.
AKP’li politikacılar son derece ideolojik bir duruş sergileyerek Türksüz, Atatürksüz , Türkiye’yi savunmakta ve zaman zamanda bu düşüncelerini siyasi isteklerini daha da uç noktalara götürmek için toplumda zaman zaman şaşkınlıklar ve sarsıntılar yaratacak çıkışlar yapabilmektedir.
Mesela bir siyasetçileri “Türk diye bir ırk yok” diyebilecek kadar ileri gitmektedir.
Mesela MHP;
Bahçeli ile birlikte Türkeş’in ülkücü kanadından uzaklaştığını ifade edenlerin çoğunluğu eski Ülkücülerdir.  
MHP şu hali ile AKP güdümünde ümmetçiliğe yakın Türk İslam sentezinden İslam/Türk sentezine doğru evrilen bir partidir.
Dolayısı ile MHP desteğindeki AKP,Atatürk’e, Türklüğe ve Türk Milletine dair her hususu birer birer örselemektedir.
Devlet kapılarından T.C. yazısını, okullarımızdan andımız hatta Türklük ve Türk Milleti yerine TÜRKYELİLİĞİ savunan AKP’nin payandası da olmuşa benzemektedir.
Bu şartlarda Türkeş ideolojisini yavaş yavaş terk eden MHP’nin şu anki yöneticilerine güvenerek onların Atatürkçü ve Türk Milliyetçisi çizgide olduğunu savunmak her CHP’li yöneticinin Atatürkçü olduğunu savunmaya benzer.
 
Mesela HDP& YSP;
Bu iki partide matruşka partilerdir. En içlerinde etnik ayrılıkçı Kürtçü milliyetçilik saklıdır. İki partinin her seviyedeki yöneticileri etnik Kürt milliyetçisi söylem ve eylemlerde bulunduklarını izlemekteyiz. Olasılıkla bu partilerin tüzük ve programları da anayasaya aykırı değildir. Nerede ve ne zaman olursa olsun PKK/PYD de dahil Türkiye ve Türk Milleti düşmanlarına kol kanat gerdiklerine, sahip çıktıklarına şahit oluyoruz. Bu partinin Atatürkçülüğü ve Türk Milletini sahiplendiğini söyleyebilir miyiz?
Mesela YRP, Hüdapar-DEVA-Gelecek Partisi ve Saadet Partisi;
Yukarıda adlarını zikrettiğimiz bir çok partinin ana kaynağı yıllardır ad değiştirerek süre gelen Saadet Partisidir.
AKP çıktısı  partilerin büyük çoğunluğu, AKP ve HDP çizgisine yakın Türksüz, Atatürksüz ,Türk Milletsiz, Türkiyeli söylemi ile yanıp tutuşan partilerdir. Bu partilerin Atatürk’ü, ilkelerini ve Türk Milletini sahiplenmede tereddüt göstermeyeceklerini iddia edebilir miyiz? Elbette ki edemeyiz.
İYİ Partiye gelince;
İYİ Parti yöneticileri bu partilerden hangileri ile işbirliği yapacağının analizini iyi yapmalıdır. Atatürk’e ve Türk Milletine karşıt veya inkarcı partilerle işbirliği içinde olmayı düşünen İYİ Partili siyasetçiler bence oportünist, İYİ Partinin kuruluş felsefesini ve ideolojisini tam olarak anlayamamış ve kavrayamamış siyasilerdir.
Sırf seçim kazanmak uğruna kimi siyasi partilerle kol kola girerek adımlar atmak, zannımca siyaseten birilerine makam sağlamak gayesinden öte bir şey değildir. İYİ Partili etkili yetkili şahsiyetler fikir beyan ederken veya bir konuda beyanat verirken fikir şablonlarını oluşturmalıdır. Benim için İYİ Partililerin ideolojik şablonu şunlar olmalıdır;
Yıkıcı ve bölücülerle kol kola yürümeyen, demokratik laik sosyal hukuk devletini savunan, laikliğe düşman cemaat tarikat ve yapılarla mücadele eden, Atatürk düşüncelerine gönülden bağlı, Türk Milletine ve Türk vatanına kayıtsız şartsız sahip çıkan partilerle yol yürümelidir.
İşte bu durum ve şartlar altında da İYİ Partililerin siyasi manevra alanları haklı olarak  daralmaktadır. Bu ilkelere sahip çıkan parti sayısı mumla aranacak kadar azdır.
Ama bu değerlere sahip çıkan halk yığınları gerek AKP, gerek CHP, gerek MHP tabanında oldukça fazladır.
İYİ Parti yerel seçimlerde ve gerekse genel seçimlerde ittifakını gizli hesapları olan partilerle yapmak yerine AKP,MHP ve CHP tabanındaki Atatürkçü ve Türk milliyetçisi halk yığınlarıyla yaparak iktidar olmanın yolunu aramalıdır.
İYİ Parti yerel seçimlere tek başına ve kendine güvenerek girmelidir.
İş birliği yapılacaksa da İYİ Partinin lider kadrolarının yol göstericiliğinde tavanda değil tabanda yapılarak yürütülmelidir. Atatürkçü ve Türk Milliyetçisi adayların olduğu yerlerde diğer partilerle işbirliği yapılmalıdır.