Özellikle askerleri kışlalarında yangın tatbikatları bolca yapılır.

Bu tatbikatlarda olası yangınlarda nasıl hareket edeceklerinin provasını yaparlar.
Yangına karşı alınacak tedbirler çok önceden hazırlanır. Neyin ilk olarak kurtarılacağı çeşitli renkli etiketlerle işaretlenir.
Bu etiket sayesinde de yangın kurtarma ekipleri, yangın mahalindeki önceliklere göre tahliye eder.
Mesela “kırmızı etiket” ilkin öncelikler kurtarılacakları, “mavi etiket” ikinci öncelikli kurtarılacakları, “yeşil etiket” üçüncü öncelikle kurtarılacakları göstermektedir.
İşte bu öncelik sırasın şimdi insanlar için de geçerli, hale gelmişe benziyor.
AKP ve MHP ikilisi liderleri Erdoğan’ın öncülüğünde Türk ekonomisini adeta iflasa sürüklemiş ve vatandaşlar ekonomik yangınının ortasında kalmıştır.
AKP, birinci öncelikle kimleri kurtaracağını çok iyi bilmektedir.
AKP’ce ilk kurtarılanlar ülke yansa kendilerini serinlikte hissederler, ülke donsa da kendilerini sıcakta hissederler. Bunlar büyük siyasal ve yandaş iş adamları ve genellikle devletten ihale alan ihalecilerdir.
AKP’nin ekonomik itfaiyecisi Mehmet Şimşek ve ekibi, öncelikle yurt dışı alacaklıların alacağını tahsile odaklanmıştır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nden alacaklı patronlarının alacaklarını tahsilatı kafasına koymuş olan Şimşek, Türkiye’nin her kör kuruşun peşine düşmüş ,gariban vatandaşın gırtlağına sarılıp, cebindeki son akçeye kadar alamaya çalışmaktadır.
Mehmet Şimşek’in vatandaşa ekonomik dayatmaları ve para tahsil yöntemleri adeta (ki teşbihte hata olmaz da derler) Duyun-u Umumiye komiserlerinin yöntemine benzemektedir.
Mehmet Şimşek ve ekibi, ekonomik yangında öncelikle kurtarılacak kişi ve şirketleri “kırmızı etiketli” olarak görüp acilen kurtarmaya çalışmaktadır.
Mehmet Şimşek’i ve ekibini görevlendiren veya kullanan AKP ve MHP ikilisinin lideri Erdoğan, patronaj aklı ile Türkiye’de başlayan dev ekonomik yangında ikinci derece kurtarılacaklar kategorisinde mavi etiketliler yani  işçi ve memurları kurtarmayı kendine vazife edinmiştir.
Kırmızı etiketliler Şimşek’in,  mavi ve yeşil etiketli vatandaşlar Erdoğan’ın ilgi alanındadır. Erdoğan emeklilere göre daha değerli gördüğü çalışanları yani mavi etiketlileri kıyısından köşesinden yangından kurtarmışa benzemekle beraber, yeşil etiketli emeli dünyası adeta yangına terk edilmiş durumdadır.
Ne yazık ki anlaşılan o ki AKP ve MHP açısından en değersizi veya en kıymetsizi kesim emekli vatandaşlardır.
Emekli vatandaşlar, AKP ve MHP ikilisinin ayrımına ve ötekileştirilmesine maruz kalmaktadır.
Ekonomik yangın yerine döndürülen Türkiye’de  ne yazık ki emekli vatandaşalar “yeşil etiketli”dir.
Büyük buhranda ekonomik yangıda şayet fırsat bulunursa kurtarılacaklar kategorisindedir.
Böyle bir yangında ilk önce emeklilerin yandığı görülmesine rağmen, bu kesimlerin bile bile yanması görmezlikten gelinmektedir.
Bunun neye dayanarak yazıyorum diye aklınıza bir soru gelebilir. Böyle düşünüp yazmamın nedeni son kabine toplantısı sonrası Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarına daynmaktadır.
Recep Tayyip Erdoğan  Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde kabine toplantı sonrası kameraların karşısına geçerek şöyle demişti.
"Kamu işçisi, memuru nasıl ortada bırakmadıysak çalışanından emeklisine hiç kimsenin mağduriyetinin kalıcı olmasına rıza göstermeyiz. Tüm kesimlerin gönlünü alacağız" ifadelerini kullanmıştı.
Bu anlayışa ve açıklamaya göre emeklilerin bu büyük yangındaki geçici olarak yanmalarına razı gelinmiştir.
Yani işin Türkçesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Mehmet Şimşek işini halledene kadar emekliler zam mam yok, alın şu yalandan %25 zammı idare edin demektedir. Bu yüzde %25 zam da şimdi emeklilerin eline  geçen paranın dörtte biri olmayacağı da aşikardır
Kaldı ki bu zam, kök maş, mök maaş derken kuşa döndürülecek ve emeklilere verileceği söylenen %25 zam gerçeği yansıtmayacaktır.
Günlerdir e-devlette “Temmuz 2023 dönemi katsayı ve ek gösterge artışına bağlı aylık fark çalışmaları nedeniyle sistem geçici olarak kapatılmıştır” yazısı okunmaktadır.
Bu nasıl hesaptır ki devlet günlerdir hesabın içinden çıkıp da üç kuruş parayı gariban emeklinin cebine yatırmamıştır?
 
SIRA GELDİ İNTİZAR YA DA SİTEME
Aşağıdaki bazı meslek sahiplerini ile emeklileri arasındaki mukayese yapacağım.
Bu mukayese de çalışanların çok aldığından dem vurulmayacak ancak çalışanlara kıyasla aynı meslek emeklisinin sürüklendiği sefalet dile getireceğim. AKP iktidarda kaldığı sürece şimdi çalışan yarının emeklisi olarak başına gelecekleri bilsin istiyorum.
Mesela Öğretmen emeklileri;
Bugün görev başındaki bir öğretmenle, emekli öğretmen arasındaki fark çok çok fazladır. Toplum içerinde en büyük saygınlığı olan öğretmenlerimiz, ne yazık ki artık hükumet tarafından düşük maaşa mahkûm edilmişlerdir.
Mesela emekli askerler;
Son yılların Milli Savunma Bakanları TSK’nın genel kurmay başkanlarıdır.
Aşırı şekilde de siyasetin içinde olan son ikisi genel kurmay başkanı AKP’nin MSB’larıdır ve  devletin mühim işleriyle uğraşmaktan, ömrünü orduya ve devlete heba etmiş, özellikle düşük rütbeli  emekli askeri personelin sefilleri oynadığının farkında değiller. Küçük rütbeli emekli askeri personelin düştüğü ekonomik geçim derdini bir kere dahi düşündüklerini sanmıyorum. Onlar için siyaset daha önemli. Askeri emekli personelin çektiği yokluk MSB bakanını zerre kadar ilgilendirmiyor. TESUD Başkanı içinse stratejik hadiseler önemlidir. Televizyon televizyon gezerek kendine piyasa yaparken TESUD Başkanı olarak kayyum olarak atanmış olmanın rehavetinde emekli askeri personelin ekonomik sorunlarının üstüne üstüne gitmemektedir.
Mesela polis emeklileri
Onların durumları da öğretmen ve emeklilerden farklı değil. AKP ve MHP ikilisi servet ve varlıkta devletin zenginliğini paylaşmada adaleti sağlamasa da, yoksullukta eşitliği sağlamış durumdadır.
Hele de devletten emekli olmuş, mühendis, doktor, akademisyen ve’yi hiç saymıyorum. Düşük dereceli emeklileri hiç dillendirmiyorum
Emeklisine saygısı olmayanın çalışana ne kadar saygısı ve sahiplenmesi olabilir ki?
Ne diyelim AKP iktidarında gemisini yürüten kaptanlar gemilerini iyi yüzdürüyorlar.
Ortaya karışık
Bir gazeteci bir gazeteciden milyonlarca lira nafaka ve binlerce aylı istiyor, Diyanet İşleri Başkanının  kızı yurt dışında gezemediğinin üzüntüsünü paylaşıyor. Sırf millet sinirlensin de dava açsınlar diye mi paylaşılıyor bu bilgiler anlamadım gitti.
Hepimiz biliyoruz ki, sırf milletin damarına basarak kendine hakaret edilmesini sağlayan sonra da dava açarak kazandığı tazminatlarla köşeyi dönen uyanıkların uyanıklığını aman aklınızdan çıkarmayın.
Milleti sinirlendirerek milletin tepesini attıranlara savcılarımızın da bir işlem yapması gerekir ama neyse. Konumuz o değil.
Birde yedi gün yirmi dört saat Türklüğe, Atatürk’e ve Laik devlet düzenine düşman, şeriat için yanıp tutuşan sarıklı cübbeli tipler var. Bunlar laikliğe bu kadar yüksek perdeden sayıp söylerken ne AKP’nin ne MHP’nin ne de devletin savcılarının tüyü bile kıpırdamamaktadır.
Artık durum şu ki bir müddet sonra laikliği savunan bizler hakkında soruşturma, kovuşturma sürdürülürse sakın şaşırmayın.
Allah sonumuzu hayreylesin. Çünkü sonumuz artık Allah’a kalmışa benziyor.
Bir başka yazım da emeği ile geçinen ve asgari ücrete mahkum kılınmış vasıflı iş gücünün mağduriyetine de değinmek istiyorum. Ama sahadan insanlarla konuşmuş olarak.(devamı yarın)