Çanakkale İYİ Parti Milletvekili Rıdvan Uz, AKP tarafından meclise sunulan torba kanununun 19 maddesi hakkında  “deprem ve depreme bağlı vergilerle” ilgili bir konuşma yaptı.

Dün akşamki meclis oturumunda, İYİ Parti Grubu adına söz alan ve meclis kürsüsünden millete ve milletvekillerine seslenen Çanakkale İYİ Parti Milletvekili Rıdvan Uz, AKP tarafından meclise sunulan torba kanununun 19 maddesi hakkında  “deprem ve depreme bağlı vergilerle” ilgili bir konuşma yaptı.
Kısa ancak etkili bir konuşmaydı. Konuşmasını iki kısma ayırarak milletin dert ve tasalarına anlatan Rıdvan UZ şunları ifade ediyordu;
“Bizler İyi parti 27’inci dönem milletvekili arkadaşlarla, Genel İdare Kurulumuzla, divanımızla teşkilatlarımızla depremin hemen arifesinde bölgede yoğun çalışma içerisine girerek vatandaşlarımıza yardıma çalıştık.
Ama depremden beş ay önce, dönemin İyi Parti Kahramanmaraş il başkanı Sayın Ahmet Çabukel’in şehrin tam merkezinde, Kahramanmaraş Büyük Şehir Belediye Başkanlığı önünde kamuoyuna bir açıklaması oldu.
Hem iktidarı, hem yerel yönetimi ve hem de kamuoyunu bilgilendirmek adına bir açıklama yaptı.
Hem Türk bilim insanlarının ve hem de dünya bilim insanlarının Kahramanmaraş merkezli deprem fay hatlarının hareketli olduğunu ve 7’nin üzerinde depremle karşı karşıya kalınacağı bilgisini paylaştı.
Bu açıklamalara rağmen hiçbir tedbirin alınmaması neticesinde acılar üzerine acılar eklendi.
Ama burada yapılan şeylerde vardı.
Kahramanmaraş’ın kimi ilçelerle ve merkezinde tarım alanlarının imara açılması, dört kat yerine on dört kat ruhsat verilmesi neticesinde birçok insanın kanına girmekti.
Ancak deprem sonrasında birkaç müteahhit ve birkaç denetim firması dışından ruhsat veren, denetleyenlerle, imara açan belediye başkanları ve meclis üyeleri hakkında hiçbir işlem yapılıp hesap sorulmadı. Bunu da milletimizin taktirine sunuyorum.
Bizler deprem sonrası süreçte bölgede bulunurken iki önemli hususu da sizlere aktarmak isterim.
Bir tanesi, cep telefonlarının çekmemesi ve sosyal medyanın kısıtlanması idi. GSM operatörleri dikkat ederseniz, Türkiye’nin neresinde bir konser olsa mobil araçlarını oraya göndererek kendileri namına telefonların düzenli olarak çekmesine, itibarlarının düşmemesi adına çalışma yaparlardı.
Fakat deprem bölgesine on bir gün boyunca bir tane mobil araç göndermediler ya da birileri tarafından gönderilmedi.
Bu çok acı ve ıstırap verici bir olay, izlemişsinizdir bir kız çocuğu babasına adeta yalvarırken o sesi on bir gün boyunca duyuramadı ve babası o mesajı on bir gün sonra televizyonlardan bize dinletti. O kız çocuğu umutlarını tüketerek orada rahmetli oldu, o baba yarın ki umutları olan çocuğunu duyamadan yarınki umutlarını kaybetti.”
(Bu konuda 13 Mart 2023  tarihli Yeniçağ gazetesindeki haber şu şekildeydi; “Hatay Antakya’daki Elit Apartmanı'nda 2 kızı ve eşini kaybeden Mümtaz Gövce; "10 yaşındaki kızım enkaz altındayken bana ''Baba annemlere ulaşamıyorum, galiba ben de öleceğim'' diye sesli mesaj atmış. Ancak şebeke çekmediği için bana mesaj gelmedi. Bunun üzerine kızım öyle bir yalnızlık duygusuna kapılmış ki annesinin telefonundan kendisine ''Seni seviyorum'' yazmış" dedi.”)
“Ve bunu Haber Türk’te söylediler sordular Haber Türk’te bakanımızın verdiği cevabı hepimiz biliyoruz.
İkincisi, Ebrar sitesindeki hadisedir. Ebrar sitesinin dördüncü katında asılı kalan bir kız çocuğu, bedeninin yarısı içeride yarısı dışarıda tam 17 saat yalvardı. Ağladı, yalvardı, yalvardı. 17 saat dirisi, üç gün ölüsü orada durdu.
Yoktunuz.
Hükümet olarak yoktunuz.
Üç gün boyunca yoktunuz.
Nasıl ki karlı dağın zirvesinde devlet erki ardında koşan ama bir kere ihtiyacı olduğunda yanında olmadınız. Muhsin Yazıcıoğlu gibi yanında yoktunuz.
Nasıl ki, Ege Üniversitesinde kampüsün ortasında bıçaklanarak şehit edilen Yılmaz Çakıroğlu’nun sizi çağırdığında gelmediğiniz gibi yoktunuz.
Nasıl ki Taksim meydanında Ali Kormaz dövülerek öldürüldüğünde olmadığınız gibi yoktunuz.
Ankara’nın göbeğinde Sinan Ateş öldürüldüğünde nasıl yanında olmadıysanız yoktunuz.
Nasıl ki Diyarbakır’da Yasin Börü evladımız 16 yaşındaki şehit edildiğinde olmadığınız gibi yoktunuz.
Bu milletin ihtiyacının olduğu hiçbir yerde yoktunuz.
Ama milletin ensesinde boza pişirmeye gelince, zam yapmaya gelince, bir araç alana üç araç yüküyle devlete vergi yüküyle o zaman varsınız.
Ya da mazota zam geldiğinde varsınız.
İlaca zam geldiğinde varsınız.
Ama yüce Türk Milletinin evlatları sizi çağırdığın da yoksunuz.
“Bülbülün kanıdır gülü boyayan,
Bizde hüneri gülde bilirdik.
Gönüldeymiş meğer şakıyıp duran.
Yazık,  yazık dudakta dilde bilirdik.”
Kıymetli AK Partililer sizin söylediğiniz, bu sözler artık Türk Milleti tarafından itibar görmüyor. Ne yaptığınıza bakıyor, ne söylediğinize değil.
NATO’ya giremez dediğiniz İsveç’e şimdi nasıl sokarız derdiyle dertlendiğiniz gibi. Ama Müslüman Türk milleti bu sınavı nasıl vereceğinizi merak ediyor.”