Cinsellik, canlıların yaradılışının en doğal gereksinimidir.

Doğadaki her canlı kendi türü ile cinsellik yaşayarak varlığını korur.
Cinsellik insanlar için mahremiyettir
İnsanların cinsel ihtiyaçlarını ahlaki ve dini olarak evlilik müessesesi üzerinden karşılaması en doğal kabul edilen bir yöntemdir.
Ahlaki ve dini anlayışta, evlilikle ilgili aynı kısıtlamalar ve kurallar geçerlidir.
Mesela dinen ve ahlaken, kimin kiminle evleneceği veya kimlerin kimlerle cinsel münasebette bulunamayacağı her dinde ve her toplumda açık açık bellidir.
Batı toplumlarında ve bazı milletlerde seks ve cinsellik oldukça özgürce yaşanırken  Türklerde ve Müslümanlıkta evlilik dışı seks, ayıplanan, gizliliği esas alan ve eğitimi en az olan bir konudur.
Türkiye de iki meslek grubu seksle yakından ilgilenir.
Biri tıp dünyasının insanları, diğeri de din adamlardır.
Tıp dünyasının seks konusuyla ilgilenmesi, var olan veya ortaya çıkabilecek rahatsızlıkları tedavi etmektir. Ama din adamlarımızın seks konusuna değinmesi bambaşka anlamları içerir.
Televizyonlara çıkıp da din konusuna değinipde cinsellik ve seks üzerine laf etmeyen din adamı ünvanlı hiç kimse yok gibidir.
Geçenlerde 76 yaşında olduğunu söyleyen yaşı gelmiş geçmiş bir adam sokakta günün modasına uyarak beli açık kıyafet giyen genç bir kadına tacizde bulunarak kıyafetinin kendisini tahrik ettiğini söylemesini mi dersiniz?
Erkeğin erkeğe şehvet duyabileceğini söyleyenler mi dersiniz?
Muta nikahı altında seks yapmak mı dersiniz?
Afganistan’da Bacha Bazi ve bacha posh geleneği mi dersiniz?
Türkiye’de kim cemaat ve tarikatlarda erkek çocuklara musallat olan sapıklıklar mı dersiniz?
Küçük kız çocuklarının evlendirilmesi mi derseniz?
 Bizde din adamları da dahil devletin birçok kurumunda çalışan etkili ve yetkili kişiler, okulların karma eğitimine, mezuniyet balolarına kadar her konuyu ne yapıp edip cinselliğe getirdiklerine hemen hemen her gün şahit oluyoruz.
Gittiğim hiçbir camide, rüşvete, yolsuzluğa, devletin kasasını soymaya, adam kayırmaya , torpile, devlet kesesinden israfa kadar,hem günah olan ve hem de devleti ve toplumu çökerten konulara değinmek yerine, dini sadece getirip cinsellik üzerinden ve ille de kadın üzerinden şekillendirilmesine şahit oldukça gerçekten İslamiyet adına üzülüyorum.
Bugün Çanakkale’mizde dahil, bir çok ilimizde İslamiyet ve Türklük karşıtı  misyoner faaliyetlerinin  olduğu aşikarken, halkı dinden soğutmayı başaran cahil cühela din adamı kılıklı insanların varlığını, Diyanet İşleri Başkanlığının görmemesi mümkün olabilir mi?
Din sadece cinsel yasaklar değildir.
Edebin ve ahlakın elbette ki korunup kollanmasından yana olmak, ahlaki bir insanlık görevidir.
Ama din adamlarımızın, cemaat ve tarikatlarımızın Türk toplumunu, özellikle FETÖ sürecinden sonra çok daha fazla kuşatmaya başladığını, akli iman yerine nakli imanın esas alındığı, güzel İslam dininin siyasi, ticari ve toplumsal çıkarlar için kullanıldığı, kedilerine hizmet etmeyen veya karşı gelenleri adeta dinsiz görülüp düşman ilan edildiğini, toplumun değişim ve dönüşüme zorlandığını sıklıkla görüyoruz.
İşte bu ahval ve şartta laikliğin önemi bir kere daha ortaya çıkmaktadır.
Dinimize, Milletimize, birlik ve beraberliğimize düşman olan, milli birlik beraberliğimizi parçalayıcı, toplumuzu bölücü ve kutuplaştırıcı din adamı kılıklı cahillerden korumak, en başta devletten milyarlarca lira bütçe alan Diyanet İşleri Başkanlığı ve kadrolarının görevidir.
 Bu kadroların asli görevi ,Türk Milletinin gelenek ve göreneklerini korumak ve İslamiyet’i gerçek manada Türk topluma anlatmak, Afganistan’dan, İran’dan veya Arap dünyasından veya ABD’den ithal edilen anti laik hatta IŞİD, Taliban veya Hizbullah gibi yapılardan beslenen cemaat ve tarikatlarla  karşı korumak değil midir?
Şayet devletin Diyanet İşleri Başkanlığı personeli ve diğer din adamları, Türk kadınını ikinci sınıf gören, laik düzene düşman bu yapılarla mücadele etmezse, devletin yargıçları laikliği korumazsa, siyasiler dinci yapılara sahip çıkıp yol verirse, Türkiye yakın zaman sonra İran’da olur, Afganistan da olur başka geri kalmış İslam ülkelerine de benzeyerek emperyalizmin maskarası ve kuklası  ülke haline gelir.
Dini ve din adamlığını sadece cinsellik ve seks üzerinden ele alarak toplumun önüne çıkmak, İslamiyet’e indirilen en ölümcül darbedir.
Türkiye’yi yıkacak, Türk Milletini parçalayacak, ülkede kardeş kavgasını başlatacak en tehlikeli yapılanmalar laiklik düşmanı, Atatürk düşmanı ve Türk Milleti karşıtı veya düşmanı dini ve etnik yapılardır. Bu yapılar Türkiye’deki göç dalgalarından da azami derecede faydalandıklarını düşünüyorum.
Bu mana da ülkemiz hızla laik düzenden uzaklaşarak Türk düşmanlığının arttığı günlere doğru hızla savrulmaktadır.
Devlet irticacı ve bölücü yapılara karşı duyalı olmalıdır.
Devlet vazifesini yerine getirmezse bu irticacı, bölücü ve kaçak göçmen yapılanması Türkiye’yi Türk Milletine zindan edecektir.
İş işten geçtikten sonra, Türk Milleti büyüktür, Atatürk yolu tek çıkış yolumuzdur, ordumuz, polisimiz güçlüdür demenin Türk milletine hiçbir faydası olmayacaktır.
Açık açık yazıyoruz.
Bilmem anlatabiliyor muyum?
Bilmem anlayabiliyor musunuz?