Türkiye’de siyaset futbolumuzdan da beter.

Futbolda galip geldiysen mesele yok.
İstersen en berbat futbolu oyna maçı kazandıysan, gerisi önemli değil.
Siyasette de galip geldiysen sıkıntı yok. Devletin olanakları emrine amade.
Fakat futbolla siyaset arasında bir fark var.
Futbolda, üst üste maçları kaybedersen, tribünler önce istifa diye tezahürat yapar, sonra takım birbirine düşer, yönetim ya kendini toparlar veya derhal istifa eder.
İşte Ali Koç ortada.
Adam bütün gücü ile Fenerbahçe’yi ekonominin bataklığından çekip çıkarmaya çalışıyor.
Cebinden milyonlarca dolar veya Avro parayı karşılıksız kulübe aktarıyor, tüm şirketleriyle Fenerbahçe’ye sponsor oluyor ama yine de taraftarı mutlu edemiyor.
Peki neden?
Çünkü Fenerbahçe şampiyon olmadı.
İkincilik bile taraftarı kesmiyor. İlle de şampiyon olunacak.
Taraftar ve bazı aklı evveller homurdanmaya başlayınca Ali Koç çıktı ne dedi?
“Beyler kulüp başkanlığına aday olacak biri çıkarsa kulübü derhal olağanüstü kongreye götürürüm dedi.
Ya siyasette böyle mi?
Siyasi parti liderlerinden kaç tanesi Ali Koç gibi maddi ve manevi fedakârlıkta bulunuyor?
Kaçı arkadaş ben partimi iktidar yapamadım parti başkanlığını bırakırım diyor?
İşte CHP’nin durumu ortada.
Kılıçdaroğlu çıkıp da
“Sevgili halkım, değerli partili arkadaşlar CHP genel başkanı olarak ne yaptımsa CHP’yi iktidar yapamadım. Görevden çekiliyorum. Bu işi başaracak arkadaşların önünü açıyorum” dedi mi?
Nerde? Ne mümkün…
Peki ne yapıyor?
Kılıçdaroğlu kendi yakın tayfaları ile anlaşarak CHP tabanını adeta kandıracak hamleler yapıyor ve kendisi hariç herkesi istifaya davet ediyor. Sonra da tayfası ile belirlediği yeni yöneticileri CHP’ye yönetici olarak atıyor.
Ben şu sözü çok severim.
Gerçi yılan sözü ve kendisi soğuktur ama bu sefer bir olumsuzluk yüklü değildir.
“Yılan eğri akar büğrü akar, ama deliğine gelir oraya akar”
Bu CHP’de böyle mi?
Değil.
Yine bir atasözü ile devam edeyim.
“Yılanın başı nereye giderse gövdesi de oraya gidermiş”
Yani, CHP Genel Başkanı değişmediği sürece, CHP yönetici kadrolarına kim gelirse gelsin, hiçbir şey değişmez.
Bence CHP 2023 seçimlerinde çok büyük stratejik hata yaptı.
İYİ Parti ile ortak akıl yürümek yerine, yanına topladığı AKP ayrıklarıyla yol yürümeye kalktı.
Şu anda TBMM’nin en mutlu partileri DEVA, Gelecek,  Saadet ve Demokrat Partidir. Bunlar sebebi ve sayesinde de Hüdapar, Yeniden Refah Partisi ve DSP Genel Başkanı da AKP kanalı ile meclise giriverdi.
Bugün Erbakan ekolünden ve Dinci siyaset üzerinden ilerleyen partilerin milletvekili toplamı sanırım AKP’de dahil üç yüzü çoktan geçmiştir.
Kılıçdaroğlu hakkında hep yazdım ama kimseye anlatamadım.
Kılıçdaroğlu’nu kişilik çok beğenir, sever sayarım. Bu ayrı konudur.
Ama bugüne kadar izlediği siyasi yol ve milletvekili tercihleri beni hep şaşırtmıştır.
Dolayısıyla da benim nazarımda Kılıçdaroğlu’nun  her halde siyaseten amacı, Türkiye Cumhuriyeti Devletini değiştirmektir.
Atatürk’ün partisinin başında Dersimli Kemal olarak herkesle helalleşerek siyaset yapması sadece bir avuntu ve aldatmacadır.
Yıllardır seçimi kaybeden Kılıçdaroğlu’nun her halde ana gayesi, Erdoğan’ı iktidarda tutmaktı.
Eğer böyle olmasa neden hâlâ istifa etmiyor?
Kılıçdaroğlu’nun sanırım misyon olarak, son bir görevi kalmıştır.
O da, Türksüz ve Atatürksüz veya sulandırılmış bir dille yazılmış, Türklüğü ve Atatürkçülüğü inkar eden ılımlı İslam’a yol verecek yeni bir anayasayı meclisten geçirip YENİ TÜRKİYE DEVLETİ ve TÜRKİYELİ, TÜRKİYE MİLLETİ yaratarak siyasetten ayrılmaktır.
Bu son misyon için gerekli olan süreyi, en fazla on ay olarak değerlendiriyorum.
Olasılıkla Kılıçdaroğlu; adeta Duyun-u Umumiye müdürü gibi kararlar alacak olan Mehmet Şimşek’in ekonomik yangınlarına ve yapay ekonomik afetlerine perde olacaktır.
Perdeleme görevini de fırsat bu fırsat diyerek AKP, DEVA, Gelecek, HDP, Hüdapar, YRP ile yeni bir anayasa yapma yarışına girerek başaracaktır.
Ama yeni Türkiye Milleti ve yeni Türkiye Devleti kurabilecekler mi?
Onu da yaşayıp göreceğiz.
Öyle bir şey başarırlarsa da, Türk evlatları olarak ben ve benim gibilere yazıklar olsun.