Uzun süredir birçok insana beden dili bilgileri ve eğitimler veriyorum.

Son birkaç aydır da Çanakkale’de İYİ Parti il ve ilçe teşkilatlarına belli bir plan dahilinde zamanın ve şartların elverdiği ölçüde beden dili, beden ve karakter analizleri eğitimlerini vermeye çalışıyorum.
Sahada verdiğim beden dili eğitimleri sonrası aldığım geri bildirimlerin olumluluğu beni fazlasıyla memnun ediyor.
Aklınıza hemen para karşılığı verip vermediğim gelebilir.
Beden dili eğitimlerini amme hizmeti olarak bilabedel gerçekleştiriyorum.
Tabi ki insanların emek sarf etmeden elde ettikleri şeylere yeterince değer vermediğini, bedelsiz olarak elde edilen şeylerin yeteri kadar önemsenmediğinin de farkındayım.
İnsanlar öncelikli ihtiyaçları neyse ona öncelik ve önem verirler.
Bu durum ünlü Maslow’un İhtiyaçlar hiyerarşisinde çok anlamlı olarak ifade edilmiştir.
İnsanlar hayati önemdeki kişisel ihtiyaçları karşılandıkça daha üst sıradaki arzu ve isteklerine yönelirler.
Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi sırası fizyolojik ihtiyaçlar, güvenlik, olma & sevgi , saygınlık ve kendini gerçekleştirme ihtiyacı vardır.
Fizyolojik ihtiyaç dediğimiz husus insan bedeni ile alakalı ihtiyaçlardır. En acil ve en temelde karşılanması gereken ihtiyaçlardır. Yemek içmek, nefes alma, seks, tuvalet ihtiyacı, uyku, ağlık gibi konuları kapsar.
Sonrasında da her türlü güvenlik, ikincil ihtiyaç olarak insanın karşına çıkar.
İnsanların ihtiyaçları ilk basamaktan başlayarak giderilmelidir. Bir alt basamak ihtiyacı giderilmeden üst basamak ihtiyacını gidermeye kalkmak sağlıklı bir yöntem değildir.
Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisini sadece kişiler bağlamında ele almamak gerekir. Aynı zamanda toplumsal ihtiyaçlar hiyerarşisi olarak da ele almalıyız.
Ülkede büyük bir seçim kampanyası başlamak üzere. Binlerce milletvekili adayı sahaya çıkıp seçmeni etkilemek ve sandıkta seçmenin oyu almak peşinde.
Milletvekili adaylarının ve parti teşkilatlarının toplumun karşına çıkmadan önce belli bir beden dili eğitimi aldığını söylemek acaba mümkün mü?
Daha çok hamaset, kulaktan dolma ve birazda eskilerin değimiyle kara düzende seçimlere hazırlandıklarını düşünüyorum.
Seçim kampanyalarını işten anlayan profesyonel ekiplerce organize edilmesidir.
Partiler ve milletvekili adayları olanakları dahilinde profesyonellerden destek alarak seçim sürecine hazırlanmalıydılar.
Ama her milletvekili adayı ve her parti şunu bilmelidir;
Halkın büyük çoğunluğu partilerin beden dilini çoktan okumuş ve büyük oranda da oyunu kime vereceğinin kararını belirlemiştir.
Bir partinin beden dili nasıl okunur diye aklınıza bir soru gelmiş olbilir.
Normal insani ilişkilerde sözcüklerin karşısındaki etkileme oranı yüzde on civarındadır. Geri kalan yüzde doksan oran ise ses tonu, ses vurguları mimik ve jestlerle, bedenin duruşu ile alakalıdır.
İnsan kelimelerle yalan söyleyebilir ama beden dili ile kolay kolay yalan söyleyemez derler.
Partiler içinde durum böyledir.
Parti liderlerinin, yöneticilerinin ve parti teşkilatlarının sözlerinin seçmen üzerindeki etkisi de yüzde on civarındadır.
Siyasi partilerin yönetici kadroları ve parti genel başkanlarının söylem ve eylemleri seçmen için anlamlıdır. Parti mensuplarının ülke, devlet ve halkla ilgili meselelerde aldıkları tavır ve verdikleri kararlar halkı direk etkiler.
Bugün için AKP’yi ele alacak olursak;
 AKP nasıl ayakta kalıyor diye düşünebilirsiniz?
AKP’nin siyaset yapmadaki temel stratejisi yoksul ve eğitimsiz halk kitlelerini tesir altına almaktır. Bu konuyu ben değil bir çok AKP’li siyasetçi ifade etti.
Halkın okumuşluk oranı artıkça oylarımız düşüyor dediler.
İşte bu bakış açısıyla AKP’nin seçim stratejisi, yoksul veya yoksulluğa çok yakın hale gelmiş halk yığınlarının etkisi altına almaktır.
AKP ve kurmay heyeti, halkın Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisindeki ilk ihtiyacı olan fizyolojik ihtiyaçlarını giderecek çözümleri elde tutmaya çalışıyor. Aslında az gelişmişliğin göstergesi olan kas gücüne dayalı yaşam süren halk yığınlarını etkilemek daha kolaydır. AP Genel Başkanı Erdoğan bu kitleden yıllardır oy almayı başarıyor.
Ama aynı Erdoğan, modernliğin ve gelişmişliğin göstergesi eğitim, statü, yönetme kabiliyeti yüksek kesimlerden oy almayı başaramıyor.
AKP karşıtı partilerin durum ise daha da vahim. Bu partiler yıllardır yoksul halk yığınlarını etkilemede başarısız oldukları gibi modern halk yığınlarını etkilemekte de başarısız kalıyorlar.
Özellikle kişisel ve ulusal güvenlik ihtiyacı devreye girdiğinde, insanların ikincil temel ihtiyaçları olan güvende olma duygusu harekete geçiyor. İşte bu noktada kimi muhalefet partilerinin söylem ve  eylemleri halka, PKK ve FETÖ’ye yakın durdukları izlenimi veriyor. İnsanlar “acaba mı?” şüphesine kapılarak muhalefet partilerinden de uzak duruyor.
Gördüğüm kadarı halk iktidar ve muhalefet partilerinin izlediği politikalardan memnun değil.
Olasılıkla da ehven-i şer diyerek Kılıçdaroğlu’ndan yana oy kullanacağa  benziyor. Nedeni ise Kılıçdaroğlu’nu yönettiği CHP içenden ulusal güvenlik politikalarına aykırı davranış içinde bulunanların varlığı ve bunların güven vermeyen söylem ve davranışları.
Sonuç olarak bir çok partilerimizin siyasal beden dilleri oldukça berbat durumdadır.
Partilerimiz ne yazık ki beden dillerinin bozukluğunu fark edecek bir organizasyon yapısı içerinde değiller.
Ve başarısızlık da kaçınılmaz oluyor.