Gazetelere göz atıyorum. Diyarbakır ve İstanbul Beyoğlu’nda ki iki hasarlı bina, bir anda çökmüş.

Kendi kendime bunlar da haber mi yani? Dedim.
Hasarlı her yapı elbette er veya geç çöker.
Mesela önümüzdeki günlerde 14 Mayıs 2023 yılında büyük bir seçim var.
Demokrasinin gereği olarak sıradan olması gereken bir seçim, iktidarıyla muhalefetiyle adeta bir ölüm kalım savaşına dönüştürülmek üzere. 14 Mayıs seçimleri sonucunda birçok parti ve siyasetçi  perte, yani ıskartaya ayrılacaktır.
20 yıldan fazla  iktidarda olan AKP, siyaseten öyle ağır hasarlı ki, sormayın gitsin. AKP en ufacık siyasi sarsıntıda yerle bir olacağa benziyor.
Ama gel gör ki AKP’nin sahibi, ne yapıp ne edip AKP’yi siyaseten yarış kazandıracak hale getiriyor.
Esasında AKP’nin siyaseten çoktan perte ayrılması gerekirdi.
Çünkü;
Ergenekon Balyoz sürecini yaşatan FETÖ’yü abat eden AKP.
Üniversite sorularının, askeri lise sorularının, devlete giriş sorularının FETÖ’cüler tarafından çalınıp vatandaşların hakkının yenmesine dolaylı da olsa katkı veren AKP.
Adam kayırma, torpil de dahil her türlü taşın altından çıkan yine AKP.
Yandaşlara ihale dağıtan, torpil geçen, vergilerini silen kim? Yine AKP.
Çadır mahkemelerini kurdurup PKK’ya açılım teranesiyle yol veren kim? O da AKP.
Çantalardan, ayakkabı kutlularından paraların fışkırdığı dönemin iktidarı yine AKP.
Devletin kurumlarını ve arazilerini, ticarethanelerini haraç mezat satan AKP.
Milleti TÜİK vasıtasıyla yoksullaştıran, milleti şu anda ekonomik krizin canavarına terk eden kim? AKP.
Ama gel gör ki AKP’nin sahibi Erdoğan yine iktidarda kalmayı başarıyor.
“Atı alan Üsküdar’ı geçti” deyi veriyor.
Bunca başarısızlığa rağmen AKP’yi iktidardan düşüremeyen muhalefet cephesinde de durum aynı.
Bilmem kaç seçimdir iktidarı deviremeyen muhalefet parti liderleri, ya AKP’nin kanatları altına sığınarak veya kendi içindeki muhalefet kanadını baskılayarak partilerinin başında kalmayı başarıyorlar.
Yani işin Türkçesi Türk siyasetinde, iktidarı da muhalefeti de, her siyasi parti lideri de  hayatından memnun, siyasetçilik oynamaya devam ediyorlar(dı).
Artık kazın ayağı öyle değil.
14 Mayıs seçimleri sonrasında birçok siyasi parti ve lideri olasılıkla perte ayrılacak.
Kendileri ayrılmasa bile vatandaş hepsini siyaset hurdalığına atıverecek.
 
Gelelim Cumhurbaşkanı adayı son iki namzedinin analizine
Muharrem İnce;
Muharrem İnce, gün geçtikçe siyasi yalnızlığının da etkili çaresizliğiyle, kendini siyasi şovmene dönüştürdü.
Büyük büyük laf etmeler,
Kervanı yolda düzme projeleri.
Sığındığı Atatürkçülük üzerinden beyhude çabaları da hiçbir işe yaramamaya başladı.
Çünkü halk onu geçen cumhurbaşkanlığı seçimlerinde çok yoğun şekilde destekledi.
Ama Muharrem İnce başaramadı.
Yok efendim, CHP’liler sandığa sahip çıkmamış vs. o işin uvertürü.
Kendini aklama adına savunma veya kişisel avuntusu.
Dün bir haber patladı.
Kılıçdaroğlu, Muharrem İnce’ye Fikri Sağlar üzerinden bir öneri sunmuş.
Ama Muharrem İnce gelen teklifi kabul etmemiş.
Haber yalan mı? Yalan değil.
Muharrem İnce’de laf çok.
Muharrem İnce şimdi çıkar derki; Kılıçdaroğlu teklifini bana aracılar vasıtasıyla değil direkt söylemeliydi.
Benim nazarımda Muharrem İnce 14 Mayıs seçimlerini beklemeden kendini perte ayıran bir siyasetçidir.
Çünkü bence, Muharrem İnce günden güne daha fazla narsist özellik sergilemeye başladı.
14 Mayıs’ta Muharrem İnce’ye verilecek oylar boşa giden oylar olacaktır.
 
Sinan Oğan  
Bir iki konuşmasına şahit oldum. Birkaç röportajını dinledim. Bilgili olması, Türk Milliyetçi olması, ülkesine ve vatanına sahip çıkma adına net bir duruş sergilemesi harika bir şey.
Ama konuşmalarından hiç etkilenmedim.
Bana “işte tamam. Benim oy vereceğim Cumhurbaşkanı adayı bu” hissiyatı yaratmadı.
Siyaseten büyük hedefleri olmayan ben bile, bugün cumhurbaşkanı adayı olsam çok daha fazla heyecanlı bir rüzgâr estirebilirdim.
Sinan Oğan da tıpkı Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ hoca gibi tek kişilik maç yapıyor.
Sinan Oğan, olasılıkla AKP ve MHP tabanından oy devşirecek potansiyele sahip gibi görünse de, basının yoğun ambargosunun yanı sıra, son dakikada aday olarak sahneye sürülmesi kendisini bulunmaz Hint kumaşı özelliği  kazandırmamaktadır.
Sinan Oğan iyi bir danışman, iyi bir bilgi küpü, iyi bir milletvekili olarak siyasetin içinde varlık göstermesi çok daha fazla değerlidir.
Ümit Özdağ’ın teşviki ile cumhurbaşkanı adayı olması onun için ileride torunlarına anlatacağı hoş bir hatıra olarak kalabilir.
Cumhurbaşkanlığı yarışı en azından ona birkaç kitap daha yazdıra bilir.
 
Son söz;
 Olasılıkla Kemal Kılıçdaroğlu (ki buna inşallah da diyorum) cumhurbaşkanı seçilecektir.
Sinan Oğan ve Muharrem İnce, adaylıktan Kılıçdaroğlu lehine çekilerek Kılıçdaroğlu ile Erdoğan arasındaki oy farkını Kılıçdaroğlu lehine çoğaltmalıdırlar.
Zaman ve şartlar duygularla değil, akılla düşünülüp hareket edilmesini gerektiren koşulları taşımaktadır.
Demokrasiyi, laik ve  sosyal hukuk devletini, Atatürkçe yaşamayı arzulayanlar cumhurbaşkanlığında oylarını Kemal Kılıçdaroğlu’na vermelidir.