Sosyal medyada sanırım deprem bölgesine ait bir görsel dolaşıyor.

 
Kara toprağın bağrına gömülmüş bir yavrucağın mezarı.
Mezarının başına şöyle yazmışlar.
“Kimsesiz kız çocuğu mezarı”
Annesi kim?
Babası kim?
Kardeşi kim?
Dedesi dayısı, ninesi amcası halası kim?
Yoksa onları da kimsesizler mezarlığına mı gömüldüler?
Yoksa, hepimiz kimsesiziz de farkında mı değiliz?
Aslında gömülen o kız çocuğumu?
Yoksa, gömülen bizim vicdanlarımız mı?
Biz vicdansız değiliz.
Lakin vicdansızların vicdanına kim hesap soracak?
Heykeltıraşlar bu yavrucağın mezar başına bir anıt yapmalı.
Anıtta kızlı erkekli bebişler olmalı.
Sular akmalı, çiçekler açmalı ve vicdan eğer kalpteyse, kalplerden acılar çığlık çığlığa arşa uçmalı.
 
Koyun eti soframıza bakalım yiyor muyuz? Yemiyor muyuz?
Nebati Bakan tutmuş demiş ki;
“Koyun eti dana etine göre daha ucuz, ama kokuyor diye kimse yemiyor” 
Sayın Bakan,
Koyun eti soframıza bakalım yiyor muyuz? Yemiyor muyuz?
Öyle kiloyla et alıp yemek artık her ailenin harcı değil.
Ha bu arada…
Nebati Bakan, enflasyonun mayıs ayında daha da düşeceğini açıklamış.
Elde TÜİK olduktan sonra hiç sorun değil. İstenirse enflasyonu bir anda yüzde ona bile düşer.
TÜİK’in düşürdüğü enflasyon ceplere değil, fakir fukaranın kafasına gözüne düşüyor.
Millet per perişan.
Koyun gibi başımızı yere eğdik düşüne düşüne sürünüp gidiyoruz
 
Sinan OĞAN
Sianan Oğan’ın iddiası şu.
Türkiye’de on üç milyon kaçak insan yaşıyor.
Kaçak göçmenlerin hepsi de adeta kadınlı erkekli zımba gibi gençler.
Bunca insan hangi akılla ülkede tutuyoruz?
Bilen varsa açıklasın.
İleride başımıza iş açarlarsa bunun hesabını kim verecek?
Bilen varsa beri gelsin…
 
Meral Akşener kurşun gibi konuştu
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Beni kendinle uğraştırma" açıklamasına, "bir aslan miyav dedi, minik fare kükredi" dedi.
Sonra da aynı tonda devam etti;
“Verdiği hiçbir sözü, tutamayan, mafyaları, simsarları, uyuşturucu kaçakçılarını kollayan, Sinan Ateş’in katillerine göz yuman zalim bir iktidar, sorumsuz bir iktidar. Ve artık vaktini, çoktan doldurmuş, son kullanma tarihi geçmiş bir iktidar.
Düşünün ki; Emniyet teşkilatımız, cinayeti planlayan şahsı bir milletvekilinin evinde yakalıyor. Buna ilişkin, tutanak tutuyor.  Nasıl oluyorsa oluyor, o tutanak, ortadan kayboluyor. Ve bugün o tutanak, dava dosyasında yok.” Diye yağdı gürledi.
İYİ Parti İstanbul İl Başkanlığı binasının kurşunlanması hakkında konuşurken, gruba gösterdiği mermi çekirdeklerini kürsüden fırlatıp yere attı ve;
"Bunca engeli aştıktan sonra şimdi bize bu kurşun mu dur diyecek?
Bunca tehdide direndikten sonra şimdi bizi bu kurşun mu korkutacak?
Bunca ahlaksızlığa göğüs gerdikten sonra, şimdi bizi bu kurşun mu sindirecek?" Dedi.
 
Sedat Peker
Sedat Peker, seçimlere bir iki ay kala çok büyük açıklamalar yapacağını ilan etmişti.
Ama  Birleşik Arap Emirlikleri’nde tecrit hayatına alındı.
Eli kolu dili bağlandı.
Konuşsa, açıklamalar yapsa, başına gelecek belaların farkında.
Ama siyaset bu.
Yarın ne olacağını kimse bilemez.
Çünkü seçimlere daha çok vakit var.
Sonu belli seçim filmi gösterime girmesine girdi fakat seçimin senaristleri çok kıvrak zekalı,
Hanyayı göstereceğim derken millete konyayı izletebilir.
 Hele dur bakalım neler olacak?
 
Çanakkale’de çiçek açmayan meyve ağacı kalmadı.
Onca berbat ve moral bozucu hayat şartlarında, neşesini kaybetmeyen tek şey toprak ana.
Cemrelerin üflediği sır’la bağrından çiçekleri salıverdi yeryüzüne ve tanrı gök yüzünden suladı tamamını.
Baharın onca neşesi içinde korkular köşelere sinmiş de, sanki sokak başlarından, çalı arkalarından üstümüze atlayacak gibi endişe  ve korku içindeyiz.
Elbette ki hayat pahalılığına biraz daha direniriz.
Şükür ki, hâlâ açlık orucuna mahkûm durumda değiliz.
Ama ille de umutsuzluk var ya, bu  umutsuzluk!...
Ne baharı yaşatır bize, ne de yazı.
Kahırlarımız alın yazımız oldu.
Bu gidişle ölüp gidene kadar mutluluk nedir? Huzur nedir bilemeden geçim derdinden ölüp gideceğiz.
Mezar taşımıza da,
Kimsesiz Türk vatandaşı yazacaklar.