Alçaklar, Vatan hainleri. Yine Ülkemin Ciğerini dağladı. Türkiye’ nin yüreğine ateş düşüren İzmir saldırısı ardından, yine öfkemiz vardı.

Biri bitmeden biri başlayan öfkenin nedeni, lanet olası terördü ve Ege’ nin incisi İzmir’de gösterdi hainler yüzünü.
Türkiye’ ye öfke seli yaşatan terör için elbet bir çift söylenecek söz var.

Bazen küfürle haykırıyoruz alçaklığa, bazen şiirsel anlatılar harmanlatıyor sözleri.

Boğazın incisi, Şehitler diyarının öfkesi bir başka elbet. Anlam yüklü sözler gelse de Aslan yürekli kentlimizden, anlayana
anlam.

Hainler ne anlasın ki, anlamdan…

Dün yine öfkeliydi Türkiyem. Dün yine acı vardı her ocakta.

Önceki akşam gelen kara haberin acısı yürekleri dağlamış, Şehitlerine yanıyordu yürekler.

Söz bitmiş ti belki hainlikler karşısında ama, edilecek bir çift söz yine de vardı.

Öğretmenimin duygularına ortak oldum,  kaleme aldıklarından.

Diyordu ki;  İZMİRİN BAĞLARINDA, GÜLLER AÇTI...

Bir çift edilecek sözü de vardı elbet, aslan yüreklimin, ellerinden öptüğüm öğretmenimin.

“Bana bakın! Galiba unuttunuz! Alçaklığa kalkıştığınız yer; sizin uşaklığını yapmaya doyamadığınız, kucaklarına süründüğünüz efendilerinizin çoban köpeğine, Hasan TAHSİN' in sıktığı ilk kurşunun ardından Şehadet şerbeti içerek vatan toprağında abideleştirdiği, dağlarında Aslanlar yatan İZMİR' in ikinci kutlu meydanıdır artık...”  diyordu, gözleri dolduran, gönüllere çığlık attıran anlatımıyla.

Bir Dadaş’ tan geliyordu bu sözler. Ülkemin eğitim neferi olana dek, belki de hiç Memleketinden çıkmamış olsa da, ezber ettiği Kahramanlık tarihinden biliyordu İzmir’ i, Çanakkale’ mi…

Eğitim ordusunun neferinden gelen anlatım ile, Terör ne miy di? Var mı ki bundan ötesi. Daha ne densin ki bu illete ve hainliklere.

Şehit verdiğimiz o’ radan söz ediyordu öğretmenim.

“O meydan/SALHANE MEYDANI; Hasan TAHSİN' in Şehadetine şahit olan KONAK MEYDAN' ın ardından, Fethi SEKİN ve Musa CAN' ın şahadetleri ile ikinci bir yiğitlik meydanı olarak bu gün bir kez daha vatanın ve gönlümüzün derinliklerinde kutsiyet kazanmıştır...” diyordu Aslan yürekli Dadaş öğretmenim.

Diyoruz ya bazen, Sözün bittiği yerdeyiz. Öyle yağma yok. Edilecek daha çok söz var. İşte size Aslan yürekli bir Eğitim neferinin yüreğinden kopan sözlerle, denilebilecekler kardeşim.

Diyordu ki canım öğretmenim;

“O yiğitlerin şahadeti ile bugün İzmir’ in bağlarında gene güller açmıştır...
Şehitlerimize Kadir Mevla'dan gani gani rahmetler, yaralılarımıza acil şifalar, Şehitlerimizin geride bıraktıkları sevenlerine sabırlar diliyorum...

Şehitlerimiz cennetinize bizleri de bekleyin...

Ne Mutlu Türküm diyene...!”

Dedim ya edilecek daha çok söz varmış diye. Bir söz daha var ki, Osmanlı şamarı da ne ki?

Geliyor işte Dadaş öğretmenimden, Şamardan da daha, ağır haliyle;

“Ha siz uşaklar ve efendileri siz bu milletle aşık atamayacağınızı aslında biliyorsunuz...

Fakat uğraşmaya devam ediyorsunuz... Boşuna uğraşmayın hiç bir zaman aşığınızı nasıl atarsanız atın, Sizin aşığınız şeg gelmeyecek...”

Var mı ötesi derken, Ellerinden öpüyorum seni, canım öğretmenim…!

İTİRAZDA İDARE’ YE ÇATMIŞLAR…

Ne gariptir ki, Hukuk üzerine saygıda asla ama asla kusur edilmemesi gerekirken, neden dir bilinmez, ileri sürülenlerle idareye çatmışlar.

Dün ulaştığım bir dilekçenin detaylarından bahsettiğimden yazı yorum bu gün.

Neyi mi? ‘Yürütmenin Durdurulması Kararı’ verilebilmesi için denilip, sonrasında da , ‘öncelikle;’ anlatımı ile dile getirileni elbet.

Nokta nokta. Madde madde…

İyi de Mahkeme ye çatma da ne?

Bir tuhaflık mı var bu itirazda diye, tekrar tekrar okurken kaleme alınanları.,iş öğretmeye çalışır duruma mı tanıklık ediyorum diye de düşünmüyor değilim.

Yoğun kar yağıyordu dün. Bu güne dair kaleme alacaklarımı belirleyen tuşlara dokunurken.

Klavyede zaman zaman donmalar da olmuyor değildi. Hava soğuyor ya belki de ondan.
 
 Dikkat kesiliyorum ya, kaleme alınanlara. Belki de benzer bir hal ile bende kmarşı karşıyayım.

Ne ise ne. Ben döneyim o itirazı anlatır dilekçeye.

“-İdari işlemin açıkça kanuna aykırı olması ve

-İşlemin yürütülmesi durumunda davacının giderilmesi güç veya imkansız zararlarının doğması gerekmektedir. Yürütmenin durdurulması kararı verilebilmesi için bu iki şartın birlikte gerçekleşmesi gereklidir. Dava konusu idari işlemin hukuka aykırılığının, birtakım /ön araştırmalar yapılmadan yalnızca dava dilekçesi ve eklerine bakmak sureliyle hemen tespiti mümkün değildir. Bu sebeple, yürütmenin durdurulması kararları ender olarak ve özel hallerde verilmesi gereken kararlardır.

Ancak Çanakkale İdare Mahkemesince yukarıda belirttiğimiz gibi, işlemin hukuka aykırılığının tespitinde yaptığı araştırmaların yetersiz olması ve idari işlemin yürürlüğü ile telafisi güç zararlar meydana gelmesi söz konusu olmayacağından verilen “Yürütmenin Durdurulması Karan" na itirazlarımız doğrultusunda verilen yürütmenin durdurulması kararınına kaldırılmasını talep etmekteyiz.”

Ne anladınız şimdi. Benim anladığım türden mi algıladınız siz de itirazı.

Eğer öyle ise, bende bir tuhaflık yok.

Ya da diyebiliri ki, sizde benim gibi algıladıysanız,

‘Bir harbiden tuhafız…’
Şimdiden kar keyifli günler dileğiyle. Hoşçakalınız…