Bu bir Argo deyim gibi gözükse de, öyle değil bilindiği üzere. ‘Gökten Üç elma düştü’ diye başlayan anlatım da bunun böyle olmadığını bence en güzel türünden ifade ediyor.

Bu gün ayın 3’ ü. Yeni beklentilerin yılı olarak gelen 2017’ nin üçüncü günü bu gün.

Bu gün ne yaparsanız yapın, üç hakkınızın olduğunu unutmayın.

Öyle ya, Allah’ ın hakkı üç’ tür diye de bir başka anlatımımız daha vardır. O anlamda söylüyorum, Üç hakkımız olduğunu.
Biraz gır gır’a ne dersiniz?

Sanırım hepimizin biraz gır gır’a ihtiyacı var…

Hemen lafı tersten anlamayalım. Gır gır derken, balıkçı teknesinden bahsetmiyorum…

Üç’ lü anlatım bir çok kez de dualara ait bir aktarım olsa da, ben inanıyorum ki gönülden edilen duanın bir sayılama sınırı asla yok.

Yok efendim, şu duayı bilmem kaç kez okursanız, o duanız kabul olur. O’ nu Allah biliri. Sen istediğin kadar oku. Gönül kapın açık ise o ara, duan kabul olur.

Nereden geldim bu dua sohbetine. Anlatacağım kısaca. Lütfen acele buyurmayınız…

İlk duyduğumda kahkaha tufanı kopardığım bir yaşanmışlık.  Sizlerde bilin istedim.

Bir tarihte, Yaz aylarına denk gelen bir bayram namazı öncesinde, Çanakkalemizin tanınmış simaları kordon boyunda gır gır ‘da.

Gır gır yapanlar, yolun şehir içine bakan kısmında. Kordonda yürüyen ve hızlı adımlarla ilerleyen biri var.

‘Lee nere ye?’ diye bir haykırış…

Yanıt gür bir ses ile geliyor;

‘Münafıklar. Bayram namazına…’

Sohbet bir anda, sorulaşmaya dönüyor tabii.

Münafık diye isimlendirilen guruptan, daha bir gür sesle bağırıyor minik bir adam;

 ‘Hadi oradan. Dua biliyor musun da namaza gidiyorsun?’ diye bir de soru katıyor karşılıklı bağrışmaya.

Hızlı adımlarla ilerleyen diğer gür sesin sahibi, diğer minik adam aceleci tavrına son veriyor ve de bir de yanıt veriyor;

‘Biliyorum tabi. Sizin gibi münafık mıyım’ diye…

Gelen yanıta okkalı bir soru daha yapıştırılıyor tabi. Bu da kopacak kahkaha tufanını hazırlıyor aslında.

Dua bildiğini söyleyen gür sesli kişiye yönelen yeni soru, daha da gür bir ses ile geliyor tabii.

‘Kaç tane biliyorsun?...’

Yanıt 4 oluyor. Yani ‘Dört tane’ Bilinen dua sayısı, tamı tamına dört…

‘Hadi oradan’ diye karşılık bulan yanıta, bir soru da beraberinde ekleniyor tak diye.

‘Hangileri? oku bakalım…’

Gür sesli bağrışmalar ve hatta kahkahalı gülüşmeler eşliğinde, yanıt geliyor kordondan.

‘Üç Kulhuvallah, Bir Elham’ diye…

Yani toplam bilinen ve okunan dua sayısı da, okunduğu belirtilen dualarla uyuşuyor aslında.

Yani gel de gülme. Ben duyduğumda koptum. Ya o anı yaşayanlar?

Paşalı camii’ de,  birlikte katıldıkları namaz boyunca, içten içten gülerken, sonlara doğru, namazı terk etmek durumunda kalmışlar Paşa mahalleliler…

 Ki, zaten cami içi hayli dolu olduğundan, kahkaha fırtınası koparanlar bahçede saf tuttuklarından, terk edilme anı cemaatçe pek de hissedilmemiş. Dışarıda kalanlar dışında.

Şimdi gır gır meraklılarına. Bir bilinmesi gereken dua daha varmış. Bunu bilmiyor ve öğrenmemişseniz yandınız.  Korkarım ki, bilenen dua sayısı verilirken, 5 denmez ise hayıflanacaksınız.

Son günlerde, sosyal medyadan hayli paylaşılmaya başlayan bir dua’ dan bahsediyorum.

Sanırım deneyenler olmuş ki, okumazsanız gelmez diye de eklemelerde bulunmuşlar.

O dua, elektrik kesintisi ardından okunmalıymış.  Görseli ile paylaştığım bu duayı, ‘içten içten mi?, yok sa, ‘sesli mi?’ okuyacaksınız bilemiyorum.

Fakat bildiğim, dua sonunda ilgili elektrik dağıtım şirketini anlatır kurumun adını tam olarak telaffuz etmezseniz, ‘üçün biri’ durumu yaşanabilir.

Yani gökten düşen üç elma, muhtemelen kapsama alanındaki dağıtım şirketine gidecektir.

Siz yanlış dağıtım şirketinin kapsama alanındaysanız, elektrik kesintisi karşısında duanız kabul görmeyecektir.

Benden söylemesi. Sosyal medyada paylaşımı yapılan her bir değerlendirmeye bu kadar inanan var iken, muhtemeldir ki,
bu duayı da ezberleyip, olası kesinti durumunda okuma girişiminde olacaklar o denli fazladır.

Nereden mi bu kanıya vardım. Çünkü bazı paylaşılarda, ‘Okudum bir türlü gelmiyor. Kaç tane okumak gerekiyor’ türünden olanları da gördüm de ondan…

KOPYA ETTİM. UMARIM SAYIN BAŞKAN KIZMAZ…

 Milliyetçi Hareket Partisi’ nin il Başkanı sayın Hakan Pınar, yine döktürmüş.

Sosyal medyadan yaptığı son paylaşısına pür dikkat kesildim. Muhtemeldir ki, okunduğunda aynı durumda olacaksınız.

“Derin Anglo Sakson politikalarına teslim olan Neo Amerikancı üst aklın, İsrail'in güvenliği takıntıları, Orta Doğu coğrafyasının sınırlarını tekrar şekillendirme arayışları çerçevesinde.

Okunması gereken; Türkiye Cumhuriyetine post modern savaş açması ve bu savaşı bazen terör örgütleri üzerinden bazen finans kuruluşlarının ülke ekonomisini maniple etmesi, başarmaya uğraştığı etnik ve mezhepsel farklılıkları kaşıması gibi, farklı tezahürlerinin bir benzeri ,yeni yılın ilk saatlerinde kendini Reina adlı gece kulübünde göstermiş ve 39 can yitip gitmiştir” diyor du sayın başkan Pınar.

Özet geçiyordu son durumu. Ve bizzat kendi tespiti ve değerlendirmesi üzerine düşüncelerini kaleme alıyordu.
 Dedim ya kopya ettim diye. Çünkü, sayın başkanın da ifade ettiği gibi, bu durum üzerine dile getirilen değerlendirme hukuki açıdan sakınca doğurabilir. O nedenle kopya ettiğimi tekrarlıyorum.

MHP’ nin sayın il başkanı Pınar; “Yazımın tüm Hukuki Sorumluluğu şahsıma aittir” hatırlatmasında bulunarak paylaşıyordu sosyal medyadan, son yaşanılanlar üzerine görüşlerini.

Ben de o nedenle diyorum, bilmem anlatabildim mi, ‘kopya ettim’ diye…

Bu kadar değildi elbet dedikleri. Dahası da var.

O bölümde, tam olarak şeyle idi;
“4 ağır 65 yaralı bizlerden dua beklemektedir. Hal böyleyken artık Türk Üst Aklı behemehal devreye girmeli, kadim Türk Tarihinde benzer durumlarda ortaya konan Kuşçubaşı Eşref, Yakup Cemil, Çatlı ve diğer kod çözüm önerileri yerinde ipleri tutan ellerin kaynağında, yuvalarında aynı acılarla bizatihi devlet eliyle yüzleştirilmelidir.

Demokrasi ve Evrensel Hukuk Normlarına evet ancak çözüm bunlarla sağlanamıyorsa Devlet, Bekası için her türlü Meşru Müdafaa hakkını kullanmanın en doğal yaşam hakkı olduğu değerlendirmeli ve asli görevi olan Asayiş ve Güvenliği sağlamanın tüm metodları denenmelidir.

 İstiklal Savaşının, tekrar İstiklal Marşı yazılmasına ihtiyaç duyulacak aşamaya gelmemesi ancak bu şekilde mümkün olacaktır” diyor ve benimde dikkatlice belirttiğim üzere ekliyordu;

“Yazımın tüm Hukuki Sorumluluğu şahsıma aittir” diye.

Ne yalan söyleyeyim, böylesine söylediğine sahip çıkan ve de imzasını tak diye paylaşan bir siyasetçi tanıdığım için ayrıca da mutluyum.

MHP il Başkanı sayınPınar’ ın, Önerilerine elbet muhalif düşünceler de gelecek.

Kısacası, Bekleyip göreceğiz….

Şimdi aklıma birden, ‘Bekle’ de gör’ anlatımı geldi.

 Lakin, o kadar yazacak sayfam kalmadı. Bel ki, daha sonra.
Bekleyin, birlikte görürüz…