İlkler kentiyiz diyoruz alın size bir ilk daha. Bunu bir siyasetçiden duyduğum için, ilk olarak kabul ediyorum. Tabi siyasi kanat tarafında.

Belki de daha önce de benzer bir tavır yaşanmıştır diyeceğim lakin, hakikaten ilk miş…
Ne midir bu ilk?
Tam da teşekkür nedenini açıklayan isimin ağzından verelim o halde;
 Manşet atar gibi, “ÇANAKKALE'de bir İLK...” demiş ve eklemiş, kendisini sosyal medyadan sıkı takip etitğim Recep aabey.
Recap ağabey deyince, biliyorsunuz ki, MHP’ li İl Genel meclisi Grup başkan vekili Recep Cahit Özer’den bahsettiğimi. Yoksa bir başka Recep ağabeyim yok.
Recep ağabey şöyle dile getirmiş duygularını;
“İl Genel Meclisinin Temmuz ayı 1.oturumunda yapmış olduğum gündem dışı konuşmayla, Çanakkale'mizin ormanlarında kuruyan çam ağaçlarının durumunu gündeme getirmiş ve acil tedbirler alınmasını dile getirmiştim.
 Dün ise bir ilk yaşadım….
 Çanakkale Orman Bölge Müdürümüz, Sayın Refik Ulusoy şahsımı telefonla arayarak konu hakkında bilgi vermek istediğini belirtti.
 Duyarlılığına hayran kaldım….
 Keşke bütün daire müdürlerimizde aynı hassasiyeti gösterebilse…” vurgusu da yapmayı ihmal etmemiş.
Sonrasında da pek yaman bir laf etmiş recep ağabey;
 “Bölge Müdürümüze şimdiden saygı Ve teşekkürlerimi sunuyorum “

Dün’e Damga Vuran O Sözler…
Tanıdığım ender Politik isimlerden biriyle yaptığım özel röportajı, dün gazetemizin manşetinden verdik. Tepkileri ne olacak tam kestiremesem de, biliyorum ki, ‘Doğru söze ne hacet’ çıkışı bir çoğumuzun da aklına düşmüştür.
Doğru Yol Partisi’ nin Doğru Yol Partisi olduğu yıllarda, bıçağı keskin kesen isimlerden di, sayın Üçpınarlar.
 Öyle az buz alılar biriktirmedik, politik gezilerine katıldığımızda. Hele bir tanesi var ki; o gün hiç aklımdan çıkmaz.
1991 yılı Ramazan ayında, DYP il ve Merkez ilçe Başkanlığından sadece bir otobüs yolcu ile Ankara’ ya ulamıştık. 45 yolcu arasında sadece birkaç gazeteciydik.
Ramazan dı da, biz de oruç, seferi olmamız nedeniyle yoktu.
Sabah eski Genel merkezin önüne ulaştık. İki girişi vardı DYP Gene merkezi’nin sanırım biz arka girişteydik. Kapının üzerinde şahlanmış Kırat heykeli ve onunla hatıra fotoğrafları çektirmeye niyetlenirken, “Çocuklar hoş geldiniz” sözüyle irkildik. Kapıda bizi karşılayan, o yıllarda Kit komisyonu Başkanı olan Üçpınarlar’ ın ta kendisiydi.
Bize dediği ilk söz; “Araç o’ rada. Ailenizi araçtaki mobil telefondan arayıp, sağ salim Ankara’ ya ulaştık deyin. Meraklanmasınlar. Sonra da şoför emrinizde, size Ankara’ yı gezdirsin. Anıtkabir’e de gidin” oldu.
O tarihte Vekillerimiz 4 ‘ dü. Bizi karşılayan ise Bir… Neyse artık. Oldu bitti..
Gelelim, bu kadar laf satalatası niye?
Niye olmasın ki, günlerdir bir yürüyüş vardı. O yürüyüşün sonunda İstanbul.
Peki ya, istenene karşı eski kurtların dediği ne? Dün manşetten yayımlanan Üçpınarlar’ ın özel röportajında, bu konu iki kelimeden oluşsa da, özetleniyordu aslında.
“Bugün itiraf etmek mecburiyetindeyim, Türkiye'de Adalet sistemi iyi çalışmıyor.
Adalet sistemi iyi çalışmış olsa, bir çok hata gün yüzüne çıkarılır ve onlardan ders alınır.
Bu da yapılmayınca çok çabuk unutuyoruz, cok çabuk parlıyoruz ve çok çabuk sönüyoruz" sözleri ile geliyordu eski Bakan Üçpınarlar’ dan.
‘Politikacının, politika aşkı hiç bitmez’i ‘bize gösteren bir isimdir yıllardır sayın Üçpnarlar.
Tıp kı Merhum Cumhurbaşkanlarımızdan Demirel gibi. Ne de olsa, o rahmetlinin çırağı.
Düne yansıyan çağrısı; “Aklınızı Başınıza Alın…!'” ken ,eski Bakan Üçpınarlar’ ın,  kentimizin gnülerdir tartışılan konusu, Alman Vakıflarına ilişkin değerlendirmesi  de oldukça manalıydı.
Benzetme üzerinden bile sözler, öyle böyle ağır basmıyordu vesselam.
Baksanıza dediğine; “Birileri Çanakkale Ruhu’ nu, Sirke Ruhu İle Karıştırıyor…!”
Hizmet elbette önemli de. Ardı arkası der gibi, yani geleceği de düşünmek gerek önerisi hiç de hafife alınmaz türden di sayın bakanın.
Giderek yatırım cennetine dönüşen Çanakkale için, hiç akla gelmez bir çıkışa imza atıyordu sayın Üçpınarlar.
Diyordu ki, Yatırımlar ardından, Sanayileşme tehdidi kapıya dayanacak.
Buna ilişkin de; “Bir şeyler Yapılmazsa, Kaybeden Çanakkale Olur” diyor  ve kulağına çalınanlardan örneklemelerle, siyasi tecrübesine dayanarak, Sanayileşme yolunda ilerleyenin Çanakkale için;
 ”Endişelerim var…!” çıkışında buluyordu.
Verilen örnek ise, adeta kafiyeli bir aktarım ile geliyor ve de hafızalara kazınası bir laf ediyordu.
Sanayi kenti olmadan adı hayli bilinen bir ilimiz için; "Hatırlayınız; Eskiden Bursa 'Yeşil Bursa' diye anılıyordu sonra bir Otomotiv sanayi getirdiler 'Yeşil Bursa' oldu 'Beton Bursa' “ diyordu.
Çanakkale gündemi için de özet geçtiği sözleri, bir çoğumuzun hanidir dile getirdiği, ne var ki ses bulmadığı duruma, farklı bir yaklaşımda gelen çıkışla temas ediyordu. 
Hatırlatmam gerekirse dün’ ü, şöyle deniliyordu dikkat çeken o sözler;
“Dedikodu ile hiçbir müessesenin idare olmayacağına vurgu yapıp yöneticilere yükleniyor sayın Üçpınarlar, maden karşıtı eylemler kapsamında söz edilenlere de değinip;
“Diyorlar ki 'Çeşmelerimizden akan su' da bilmem ne çıktı'  Nereden çıktı kardeşim?
Hani bunun bilimsel verileri nerede?  Ortada bir şey yok. Dedikodu yapıyorlar. Dedikodu ile devlet de, müessese de, aile de idare edilmez.
Bundan sonra olaylara mülki amirler el koymak zorundadır. Siyasilerin en büyük görevi, olaya ülkesi milleti için el koyarak mücadele etmesidir”
Belki de çok tepki bulacak bu yaklaşım. Belki de çok destek. Kim bilir?