Alman vakfı üzerine konuşulanlar, geçen günlerin en dikkat çekenlerindendi.

Alman vakfı üzerine konuşulanlar, geçen günlerin en dikkat çekenlerindendi. Bir ‘veryansın‘ lı açıklamaya da MHP il Başkanı sayın Hakan Pınar imza atmıştı.
MHP Kurmayının sert çıkışına gelen yanıt üzerine kaleme aldıklarını sosyal medya hesabından fark edince, haliyle okumaya baladım. 
Başkan Pınar’ ın kaleme aldığı yazıya koyduğu başlık da dedikleri kadar dikkat çekiciydi;
“ASLINDA BU YAZIMIZA AHHH ACEMİ SİYASETÇİLER/BÜROKRATLAR AHHHH DEMEK LAZIM;” diyerek ekliyordu yazdıklarını.
Dediklerine yanıt, hedefindeki isimden gelmemiş olacak ki, yani kaleme aldıklarından onu anladım, şöyle yazıyordu MHP’ li Pınar duvarına.
“Her ne kadar Sayın ÜNÜVAR siyasi muhatabımız olmasa ve cevap vermek zul gelse de, Üniversite Hocalığından gelen bir hanımefendiye siyasetçi değil bir bürokrat olduğunu ve tecrübesi olmayan siyasi konulara müdahil olmaması gerektiğini hatırlatmak zorunlu hale gelmiştir”
Üslup sert gibi görülse de, bence hayli nazik olmuş. 
Benim ne düşündüğüm önemli değil elbet bu noktada. Sayın Pınar ne demiş? Birlikte bakalım;
“Sayın ÜNÜVAR, Lütfen aşağıdaki yazımızı bir kez daha okuyunuz” diyerek ardından da dediklerini yeniden hatırlatmış MHP Kurmayı Hakan Pınar.
Şöyle ki; “Bir kaç gündür Çanakkale Belediyesinin 10-14 Temmuz 2017 tarihleri arasında düzenleyeceği "Kültürlerarası Sosyal Dahil Etme ve Savunuculuk" konulu Eğitim Seminerine davetli olan Konrad Adenauer Derneği ile ilgili bir hayli fikir yazıldı çizildi. Hattı zatında her fikir serdedende tepkilerinde büyük ölçüde haklıydı. Bu Dernek detaylı incelendiğinde adeta Alman Gizli Servisi BND nin legal uzantısı gibi işgörmekte , Siyanürlü altın meselesinden İllegal Terör Örgütlerinin Finansına Kürt ve Alevi Meselelerinin bilinçli olarak kaşınıp toplumun kamplara ayrılmasına kadar bir çok fitne kazanının başında suç üstü yakalanmış bir dernektir. En son bu dernekle ilgili araştırmalar yapan ve kitap yazan Milliyetçi Yazar Necip HABLEMİTOĞLU suikastinde de parmak izi olduğu şüphe götürmez gerçekliktedir, her ne kadar dönemin DGM Savcısı Nuh Mete YÜKSEL'in yürüttüğü soruşturmada aklanmış görünse de Mesut YILMAZ'dan bu yana Ülke siyasetine yön verme gayreti içerisinde olmuşlar tekerlerine çomak sokanları da bir şekilde ya satın almışlar yada şehit etmişlerdir” sözlerini tekrar ederek.
Ardından da; “Buraya kadar tüm yazılan çizilenler konusunda hemfikirim, ancak kurulduğu günden bu yana yol arkadaşlarına baktığımızda konunun sadece dış üst akıl mühendisliğinden ibaret olmadığını da söylemeden edemeyeceğim, şimdi bakalım Türkiye’ de ki partnerleri kimmiş bu vakfın ve ne menem bir şeymiş bu yapı, öncelikle basit bir araştırmayla Türk Demokrasi Vakfı çıkıyor karşımıza,
 
Kurucusu Saint Joseph Fransız Lisesi ve Brüksel Üniversitesi Ekonomi Bilimleri Fakültesi mezunu, Bilgi Üniversitesi kurucusu ve yöneticisi, Siyasi hayatında 17., 18., 19., 20. ve 21. Dönem'de ANAP İstanbul Milletvekilliği ile Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı ve Turizm Bakanlığı yapmış Bülent AKARCALI çıkmaktadır. Ayrıca yine Partneleri arasında Gazeteciler Cemiyeti ve Belediyeler Birliği bulunmaktadır, yani deyim yerindeyse adeta bir ahtapot gibi sarmıştır. İlginç olan bu gün en fazla rahatsız olanlardan biri olan AKP ise uzun bir dönem bu vakfa destek vermiş hatta Başbakan Yardımcısı Bülent ARINÇ ve bir çok AKP li siyasetçi defalarca bu vakfın toplantılarına konuşmacı olarak katılmışlardır.
Kısacası Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür GÖKHAN ve CHP siyaset anlayışı gereği bu Vakfın derneğini ve Türk Demokrasi Vakfını davet etmekle bizleri şaşırtmamıştır, asıl şaşırtıcı olan geçmişte bir çok kez örneğini yaşadığımız uyarılarımıza rağmen kolkola bir çok tehlikeli yapıyla birlikte hareket edenlerin bu gün bizden fazla tribünlere oynayıp rahatsızlık ifade etmeleridir. Yani Batı Cephesinde değişen bir şey yoktur, yakındır ki yine ALLAH bizi affetsin söylemleri eli kulağında duyulacaktır.
Kısaca "EN MASUMUNUZ İLK TAŞI ATSIN " dersek kimse yere eğilip taş bile almaya cesaret edemez.
Son söz olarak Çanakkaleli değerli hemşerilerime diyorum ki elinde asker polis ve vatandaş kanı olan PKK destekçisi bu derneğin ve yerli işbirlikçilerinin katılacağı Eğitim Seminerini boykot edin ki artık HDP sevdalısı Ülgür GÖKHAN'lı günlerin çok yakında biteceğinin habercisi olsun bu tavrınız. HAKAN PINAR “ imzasını tazelemiş.
Sonrasında da gelen yanıtı dile getirmiş İl Başkanı Ülkücü  Pınar.
Pınar’ ın sözleri şöyle geliyor; “Bakın siz bize aşağıda ne demiş siniz?
“Sayın Hakan Pınar, Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü bana bağlı bir müdürlük. Cevap vermek bile zül gelse de kamuoyunu yanlış bilgilendirmeniz, bilgi kirliliğine sebebiyet vermeniz sebebiyle açıklama yapmak lüzumu doğdu.
Türk Demokrasi Vakfı Türkiye Cumhuriyetinde faaliyet gösteren bir vakıftır. Vakıfların kuruluş ve işleyişi, faaliyetleri de kanuna tabidir. Bahsi geçen vakfın ortağı eğer söylediğiniz gibi bir lobi yapıyorsa devletimiz, hükümetimiz neden böyle bir vakfı incelememiş, gereğini yapmamış. Kaldı ki Çanakkale Belediyesi bu vakıfla bir ortaklık yapmamış, bahse konu olan eğitime de en ufak bir lojistik destek sağlamamıştır. Sağlamış dahi olsaydı T.C'inde faaliyet gösteren bir vakıfla ortaklık yapmanın sakıncası nedir?
Alman Konrad Adenauer Vakfına gelince aşağıda paylaşacağım belgeleri bir zahmet inceleyin. Son zamanlarda çok yakını olduğunuz hükümet yetkililerine sorun, aldığınız bilgileri lütfen bizimle de paylaşın da öğrenelim bu vakfı” diyerek, ardından da adeta bir açık mektup kaleme almış.
Satırlar şöyle başlıyor; “Sayın ÜNÜVAR , aslında yazımızı detaylı okusaydınız bizi ne AKP yandaşlığı ile suçlar nede bu sözlerimizden dolayı acemice tırnak içinde bize cevap vermenin sizin için zul olduğu hakaretamiz ifadeyi kullanırdınız, hattı zatında bizde Türkiye’ deki Partnerleri Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve Türkiye Demokrasi Vakfına dikkat çekmiştik ve daha da ileri giderek, hem bizzat Dönemin Başbakanı Sayın ERDOĞAN'ın söz konusu Alman Vakıflarını 2011yılında PKK ya finansörlük yaptıkları konusunda eleştirmesine rağmen bir çok AKP linin bu vakıflarla ilişkisi olduğunu ve hatta dönemin Başbakan Yardımcısı ARINÇ'ın Başbakanın bu Vakıflara dikkat çekmesinin üzerinden 2 yıl geçmesine ve gerekli tedbirleri alıp kapatmaya kadar gidecek sürecin başlaması beklenirken, 2013 de Almanya’ da bu vakfın ve bir üniversitenin misafiri olarak açış konuşması yaptığı tarafımızdan ifade edilmiştir.(Devletin resmi sitesinden alıntıdır. "Başbakan Yardımcısı Sayın Bülent Arınç’ın Konrad Adenauer Vakfı ve Humboldt Üniversitesinin ortaklaşa düzenlediği “Türkiye’nin Değişimi, 2023 Vizyonu ve Avrupa” başlıklı konferansta yaptığı konuşma.
Ayrıca yine 2011 yılında AKP Çankırı Milletvekili Suat KINIKOĞLU'nun USAK ve söz konusu Vakfın birlikte düzenlediği bir Panele katıldığı merak edip araştıranlar tarafından görülecektir, keza yazımızda buna da dikkat çektik” hatırlatması ile.
Sonrasında, hayli bir araştırma yapıldığı belli bir aktarım daha geliyor ki MHP Kurmayı Pınar’ dan, burada geçen bir kurum benim ilgimi iki kat çekmeye yetiyor. Niye mi: Konu Türkiye Gazaeteciler Cemiyeti’ne dayanıyor da ondan.
MHP Kurmayı Pınar, açık mektup denilebilecek bu çıkışının devamında; “Hakeza Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’ nin de bu vakıfla iltisakının olduğunu sizde lütfedip ifade etmişsiniz ancak bunu günler öncesinde biz ifade etmişiz herhalde bu konuda da bizim fikrimizden istifade etmişsiniz, bitti mi hayır diyorum ya yazımızı hiç okumamışsınız ki, şu anki Başkanlığını Sayın Kadir TOPBAŞ'ın yaptığı Belediyeler birliğinin söz konusu vakıfla 1986 dan bu yana ilişkide olduğu bizzat resmi internet sitelerinde ifade edilmektedir.
Şimdi bu hatırlatmaları yapan bizi hala Hükümetin "son zamanlarda çok yakını" olduğumuzu söylemeye devam edecek misiniz?” şeklindeki bir soruyla başlayıp, ardından da şöyle devam ettirmiş yazdıklarını.
Tabi bu yazılanlar içinde bir bölüm var ki, gerekirse CHP ile de yakınlaşırız demiş MHP’ li Pınar.
Neden ve nasıl bir yakınlık mı? Buyurun birlikte göz atalım;
“Yakınlık kavramı bize göre izafidir, Ülkenin yüksek menfaatleri Hükümetle yakın olmayı gerektiriyorsa, Hükümet eden sizde olsa yakın oluruz” diyerek, CHP’ ye nasıl göz kırpabileceklerini özetlemiş.
Sözlerin devamında, ‘neden yakınlık?‘ a da örneklemeler geliyordu. Hayli uzunca şekliyle hem de;
“Terörle Mücadelede Ülkenin iç ve dış meselelerde bu kadar hassas bir dönemden geçtiği düşünüldüğünde,  İktidar Partisi Milletinden yana tavır alıyorsa,  bu ülkeye ölümüne sevdalı Milliyetçi Ülkücü Hareket elbette ki Hükümete yakın duracak ve Milletini ve Devletini destekleyecektir, Sırat köprüsü geçilirken tarla hesabı olmaz Devletimiz cendere altına alınmak istenmektedir, hesap sorulması gereken konular vardır evet ancak gün birlik olma , Yenikapı Ruhunu yaşama ve yaşatma günüdür, Milliyetçi Hareket Partisi Milletin beklenti ve talepleri neyi gerektiriyorsa dün olduğu gibi Önce Ülkem ve Milletim anlayışı ile onu yapmaktadır, bundan sonrada kimin ne dediğine bakmaksızın Milletinin emrinde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yüksek menfaatlerinin yanındadır”
Yazılanlar hayli uzun ve ilgiyle birlikte dikkat çeken türden olunca, bende sizler gibi meraklandım. Sonuç ne diye?
MHP Kurmayı son söz olarak sonuç kısmına gelmiş elbet. Ve demiş ki;
“Şimdi sonuç olarak bizde diyoruz ki ve hatta tıpkı sizin gibi eğer bu vakıflar bizzat Sayın Cumhurbaşkanımızın Başbakan olduğunu dönemde ifade ettiği üzere netameli ise ve Devletin elinde bu yönde bir bilgi varsa neden kapatılmıyor ve yerli işbirlikçilerinden hesap sorulmuyor.
Bu Vakıfların, uzantısı Derneklerin, Uluslararası nitelikteki düşünce Kuruluşlarının masum olmadığını sizde en az bizim kadar bilmektesiniz her birinin İleri Demokrasi, İnsan Hakları, Emek Eşitlik, Bireysel Hak ve Özgürlükler, Çağdaş Hukuk, Evrensel İnsani Değerler ve benzeri Ambalajlar altında 5+1 (Güvenlik Konseyi Daimi Üyeleri ve Almanyanın) emrinde Modern Sömürgecilik anlayışı çerçevesinde , Dünyayı Hedefleri doğrultusunda yeniden dizayn etmek son günlerdeki moda tabirle Demokrasi götürmek üzere kurulmuş ve sahiplerine hizmet etmektedirler, Biz asıl itibarıyla hem nalına hem mıhına vurmuşken siz bize cevabı bile zul görmekte ve iktidar Partisinin avukatlığını yaptığımızı ima etmektesiniz. Biz yinede sizin acemiliğinize veriyor ve yukarıda da ifade ettiğim üzere yazımızı bir kez daha okumanızı salık veriyoruz.”
Ne Alman vakfıymış be kardeşim. Günlerdir gündemimizde.
Bu projeden vazgeçilmemiş olunmasının nedeni de, gündem de kalmak mı acaba? Diye sorasım geliyor birden…