Geçenlerde yine vardı. Biri yeni, diğeri oldukça eski haber…

26 Aralık 2015 günlerden Cumartesi. Silivri'deki Nazım Hikmet heykeli tahrip edilmiş. Bu hadsiz girişimi anlatır haber detayları sosyal medyadan paylaşılıyor. Ayrıntıları okumadan, yeni bir yaşanmışlık gibi veryansınlar da hemen beraberinde geliyor.
Haliyle de, Alın size Nur topu gibi yeni bir gündem maddesi.
Bitmedi, yorumlarla birlikte İnsanları suça teşvik eder bir hal.
Olay gerçek. Yaşanmış böyle bir durum.Ama  ne zaman? Dedim ya, 2015 tam iki sene önce.
Muhtemel, facebook paylaşımlarında her birimiz rastlamışızdır bu eski habere. Üstüne üstelik bir de yorum patlatmışızdır.
Öncelikle buradan çıkan sonuç bence şu; Okumamışlığımızın bir diğer  kanıtı. Bu haberi daha önce okumuş olsaydık, ‘Yine mi?’ der, şöyle bir sıkı araştırmaya girişirdik.
Okumuyoruz ya, okumadığımızdan dolayı, yaşanmışlığı da bilmiyoruz. Hadi diyelim daha önce bu haberi okuduk. Hatırımızdan silinip gidiyor. Hem de çok kısa süre içinde.
Bu durum da,  aslında bir diğer sıkıntılı hadise.  Kısa sürede detayları ve yaşanılanları unutmak. Sanki toplumun yeni tutulduğu bir hastalık. Bakarsınız, bu unutkanlıklarımızı da unuturuz. Hiç yaşanmamış biliriz her şeyleri.
Aslına bakarsak, burnumuzun ucunda yaşanan bir saldırı olayını anlatacağım bu gün.
Lakin, öncesinde eski habere verilen tepkiyi göstereyim dedim. Bakarsınız, yeni saldırı için de ona göre tavır takınırız. Ya da, ne gerek var der geçeriz..
Neyse ben unutmadan, aklımdayken yazayım. Nazım Hikmet’in heykeline yapılan o Vandallığın gerçek tarihi, 26 Aralık üstelik 2015
Biraz detay verecek olursam, basında çıkan şekliyle, sanırım şu bilgileri paylaşabilirm. Deniyor ki haberde;
“Silivri Belediyesi zabıta ekipleri, Nazım Hikmet heykelinin bazı kısımlarında kurşun izi tespit ederek durumu Emniyet Müdürlüğü'ne bildirdi. Polis, saldırıyı gerçekleştiren kişi veya kişilerin yakalanması için çalışma başlattı
Heykeltraş Kemal Tufan tarafından yapılan Nazım Hikmet heykeli, 2013 yılında açılmıştı. Heykel daha önce de saldırıya uğramıştı”
Bu acı hikaye ile başladım güne, çünkü;  Benzer saldırılar burnumuzun dibinde de yaşanmış.
102 yıl önce Dünyaya ders verilen topraklarda. 7 Düvele Çanakkale’yi  geçilmez kılan 253 bin Şehidimizin kahramanlık destanı yazdığı topraklarda.
Nazım Hikmet’in heykeline nasıl bu gün kurşun sıkabiliyor ise birileri, yine aynı düz mantıkla olacak, Ecdadın kahramanlık destanını anlatır kaidelere doğrultup silahını, tetiği de çekmiş.
Onlara ne denir bilmedim, ancak söyleyeceğimi de burada yazmaya terbiyem müsaade etmiyor.
Dün, Cuma kardeşimin kaleme aldığı haberi manşetten vermiştik gazeteniz Vitamin’ de.
Detaylar oldukça fazla, yarımada da süren çalışmaların nedenini anlatır türdendi.
O haberin ayrıntıları içinde takıldığım en önemli ayrıntı ise, Yusufçuktepe Kitabeleri üzerine gerçekleşen silahlı saldırı oldu.
Düşünsenize, Ecdadımız 102 yıl önce vatan toprağına göz dikmiş emperyalistlere ders verirken, bu gün biz torunlar, yazılan destansı tarihi anlatır kitabelere silah doğrultabiliyoruz.
Tarih yazılan coğrafyada, tarihi anlatır taş’ a namlu çeviriyor ve tetiği çekiyoruz. Bu ne şuursuzluk?
O anlatım ve detayı vereyim şimdi…
Cuma kardeşimin kaleme aldığı haberde; “Büyükanafarta Köyü ile Küçükanafarta Köyü arasında kalan, Büyük Kemikli yolu güzergâhında yer alan üç adet kitabedir” diye bahsedilen Yusufçuktepe Kitabeleri’ nde rastlanan kurşun izleri anlatılıyordu.
Deniliyordu ki; “Kitabe dış etkenler sebebi ile gözle görülebilir yapısal deformasyona uğramıştır.
Kitabe üzerindeki kabartma harflerde eksilmeler ve bozulmalar, kitabenin yol cephesinde ateşli silahlara ait saçmalarının neden olduğu hasarlar tespit edilmiştir.
Vandalizm sonucu oluşan tahribatlar mevcuttur. Kitabelerin önünde yer alan blok taş ve paslanmaz malzemeden yapılmış tanıtım levhalar çeşitli dış etkenler sebebi ile bozulmalara uğramıştır.
Kitabe taşlarında yer yer kopmaların olduğu gözlemlenmiştir. Tahribata uğramış ve yapısal değişikliğe uğramış taşların yenilenmesi ve gerekli görülen bakım onarım çalışmalarının yapılması gereklidir”
Aslında, bu ve buna benzer dış etkenlerden kaynaklı tahribat, şehitler coğrafyasında 9 ayrı bölgede tam tamına 15 Kitabede tespit edildiğinden, yarımada’ da bir hummalı çalışma start aldı.
Bahsettiğim Yusufçuktepe Kitabeleri gibi,  15 ayrı kitabe yeniden oluşturulmak üzere bir dizi çalışmaya maruz kalıyor.
Vandalların neden olduğu tahribat acayip sinirlerimi bozduğundan, Nazım Hikmet örneği ile konuya girdim.
Ecdadın yattığı topraklarda silah patlıyor. Hedefinde, tarih yazanların destanını anlatır taş kitabe. Bir yandan dünya edebiyat tarihine adını yazdıran bir ustanın Heykeli, aynı tür saldırıdan nasipleniyor. Ne diyeyim elleriniz kırılsın.
 Milletçe tuhaflık iksiri mi içtik ne? Dedirten bir detayla son vereyim bu güne.
Sosyal medyanın en paylaşımlarından bir detaydı bu. Hem de ramazan gününde…
Olayın gerçekleştiği il Aydın. Aydın’ ın  Yenipazar ilçesi.
Ramazan davulcusu oruç tutacakları sahura kaldırmak için tokmağını kullanırken, başına gelenlerden haberdar olsaydı, o tokmağı nereye vuracağını bilirdi ya, neyse…
Ben olayı anlatmaya çalışayım;  “ 65 yaşındaki Ramazan davulcusu Mehmet Ural'a kimliği belirsiz kişilerce sigara diye esrar ikram edildiği ortaya çıkt”
Bu haber, Aydın’ın yerel haber sitesi ‘Aydın Denge’de yer almış. O habere göre;
“Kır Kahveler Mevkisi'nde sahurda davul çaldığı sırada tanımadığı gençler tarafından ikram edilen sigarayı içen Ural, bir süre sonra kendinden geçti. Davulcu sigara diye verilen esrarın etkisiyle kendisinden geçerken sabah saatlerinde vatandaşlar tarafından kanal yolunda bulundu.”
Bitmedi haberin detayları geliyor.
Esrarlı sigarayı bilmeden içen Mehmet Ural, ilk kez böyle bir olayla karşılaştığını belirtiyor ve ekliyor;
"28 yıldır Ramazan ayında davul çalarım ilk kez başıma böyle bir şey geldi.
Sahur vaktinde davul çaldığım sırada tanımadığım gençler tarafından sigara diye ikram ettiklerini içtim. Daha sonra kendimden geçmişim ve şehir dışına çıkarak bahçe aralarında ve Donduran Mahallesi yakınlarında bulunan kanal yollarında sabaha kadar davul çalmışım”
Böyle şaka mı olur? Olmaz elbet.
 Vandallar ne ise, bu sözde şakacılar da aynı haltı etmiş.
Allah hepinizi bildiği gibi etsin. ..