Anne babasını yitiren her evladın söyleyebileceği türden gibi görülse de ettiği sözler, aslında anlamı hakikaten büyük olmuş…


Demiş ki bir Devin evladı; “Yokluğunun verdiği Acı; her geçen gün derinleşiyor”
Bir Anadolu kasabasında kurduğu küçük bir fabrikadan, bu gün içinde helikopter ile tur atılarak gezilebilen dev yaratan iş adamı merhum Dr. Hacı İbrahim Bodur’un vefatının üzerinden tam bir yıl geçti.
Bizler için belki bir ehemmiyeti yok geçen zamanın. Ne var ki, gelin bir de onu yakınlarına, eşine, kızına sorun.
Hep öyledir ya, kaybederiz gün gelir anne, baba, evlat, kardeş ve eşlerimizi. Sırası gelen gider kısacası. Ne var ki, sağlığında yaptıkları kadar, yokluğunda var ettiklerinin devamı konuşulan kaç kişiyizdir ki bu yalancı dünyada?
Sanırım kafa karıştıran bir söz ettim yine. Ne var ki, anlayan anladı beni.
Bahsettiğim kişi, ünlü, başarılı, hayırsever bir İşadamı denilip geçilemeyecek düzeyde bir insandı.
Yaşamında bir dev yaratırken merhum Hacı İbrahim Bodur, can dostu, yakın arkadaşına öyle bir adım attırmıştı ki yıllar öncesinde, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’ nin büyümesini, gelişmesini, bu denli yükselmesini de sağlamıştı.
Sadece, başarılı işadamı, hayırsever denilip geçilemez diyorum ya Merhum Bodur için, nedeni de bu işte; Çünkü kendisi, bir dünya devi yaratırken, Çanakkaleli dostu hayırsever isim merhum Hüseyin Akif Terzioğlu’ nun, bir vakıf kurmasını sağlayanlardan.
Bizzat kendi ağzından dinlemiştim, rahmetli hacı ağabeyin. Hüseyin Akif Terzioğlu Vakfının kuruluş hikayesini özet geçmişti bir toplantıda, merhum Terzioğlu’ na ait topraklar üzerinde yükselen Üniversitenin bir etkiliğinde.
Diyorum ya, öylesine geçiştirilemez isimlerden diye. Hikaye oldukça uzun, anlatsam sayfalar yetmeyecek.Fakat yinede, bu konu hakkında yazımın sonunda özet geçeceğim.
Merhum Bodur, bir yandan sanayi devi yaratırken Çanakkale’ de , bir yandan da geleceği dair öngörüsü ile hareket eden Çanakkaleli dostu merhum Terzioğlu’nun kurduğu Vakfın,  ‘Bilim Yuvası kurulunca, gelirlerinden ve arazisinden faydalanacak’ şartı bulunan vakıf senedini hazırlayanlardandı.
Bunun ayrıntıları da oldukça uzun. Bunları da yazmaya kalksak, sayfalar değil fasiküller yetmeyecek. Çünkü bahsettiğim o önemli vakfın kurulması için,  adeta şaka yollu, kamçılı göndermeler yapan merhum Bodur, yine rahmetle anılması şart gelen bir isim merhum Hüseyin Akif Terzioğlu ile birlikte, geleceğin gençliğine yönelik sonraki yıllarda kurulan Üniversite’ nin gelişmesini sağlayan,  çok önemli bir adımı, yani o Vakfı kurarak birlikte atmışlardı. 
Gelelim bu güne… Ve rahmetli Hacı ağabeyi anan evladına, yarattığı devin çalışanlarına.
Buruk bir dille merhum Dr. Hacı İbrahim Bodur’u yad edenlere.
Vefatının birinci yılında Dualarla Anılan merhum Bodur için, Kale Grubu Başkanı olan kızı Zeynep Bodur Okyay, “İbrahim Bey bu ülke için gerçek bir kalkınma modeliydi.
Bugün onun azmine ve inancına her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var” diyordu.
Geçtiğimiz yıl 88 yaşında hayata gözlerini yuman Kale Grubu kurucusu ve Onursal Başkanı merhum Dr.  Hacı İbrahim Bodur’un aziz hatırasını yad etmek ve onu vefatının birinci yılında anmak için Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenmişti yürek burkan, göz dolduran bu anlamlı tören.
Ailesi başta,  Kale çalışanları, iş ortakları, dostları ve çok sayıda davetlinin katılım gösterdiği anma gecesi Kuran-ı Kerim Tilaveti ile başlayıp, merhum Bodur için okunan duaların ardından hep birlikte yenen akşam yemeği ile  son buldu.
Böylesine buruk anlarda söz etmek zordur insan oğlu için. Nereden mi çıkarıyorum? Katıldığım bir çok anma töreninde tanık olduklarımdan elbet.
 
İnsan konuşamaz.  Adeta Boğazına düğümlenir sözcükleri. Sesi titrer, gözleri dolar.
 
Kale Grubu Başkanı ve CEO’su Zeynep Bodur Okyay için de böylesi anlar yaşandı vesselam.
 
Babası merhum İbrahim Bodur’un yokluğunun verdiği acının her geçen gün derinleştiğini söylerken biricik kızı, Türkiye’nin bugünlere gelmesinde Çanakkale Ruhu ile durmadan çalışıp didinen,  altın bir neslin çok önemli payı olduğunu belirtiyordu,
 
Anlamlı sözlerle devam ediyordu bir devin, Kela Grubunun Başkanı Zeynep hanımın dedikleri;
 
Babam da o altın neslin önemli temsilcilerinden biriydi” diyor ve de ekliyordu;
 
“Tek başına bir kalkınma modeliydi.
 
Bugün büyük ideallerin peşindeyiz ve bu yolda o altın neslin azmine ve inancına her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyuyoruz”  vurgusuyla.
 
“Rahmetli babamın ahirete intikalinin sene-i devriyesinde onu sevenlerle bir aradayız” diye dökülürken ağzından sözleri, elbette sesi titriyordu bir devin Grup Başkanı Zeynep Bodur Okyay’ ın…
 
“Bugün aramızda babamın sanayileşme mücadelesinde kader birliği yaptığı çalışma arkadaşlarının yanı sıra, üniversiteyi henüz bitirmiş, Kale Grubu’nda yeni çalışmaya başlamış gençler de var” derken,  “Bizi Kale Grubu çatısı altında ve sanayileşme ülküsü etrafında buluşturan Kurucumuz ve Onursal Başkanımıza dua etmek için bir aradayız” diye de ekliyordu .
 
Geçmişten anlatımlarla devam eden konuşmasında öne çıkan aktarımlardan birinde, ben de dedim ya ‘öyle sıradanlaştırılamaz bir isimdi, Hacı ağabey’ diye.
 
Sanırım buna bir başka örnek daha veriyordu kızı Zeynep Bodur Okyay’ ın bu dedikleri.
 
Şöyle geliyordu o sözler; “Rahmetli babam, hayattayken milletin ve iş dünyasının birliğine, beraberliğine büyük önem verirdi.
 
Bunu sağlamak için büyük çaba harcamıştı.
 
O bir misyon insanıydı. Hayatını Anadolu’nun sanayileşmesine vakfetmişti.
 
Allah lafzını dilinden hiç düşürmeden, herkese ve her kesime cesaret verip yol gösteren, ülkesinin kalkınması için emek harcayan biriydi”
 
Benim naçizane saptamamda bahsettiğim, “Hacı ağabey, sıradanlaştırılamaz bir isim di” söylemime,  kısa bir not düşesim geldi şu an. Hani dedim ya, yazımın sonunda bahsedeceğim diye. İşte o bölümdeyiz aslında.
 
Kendisi yılar yılar önce, can dostu hayırsever Hüseyin Akif Terzioğlu’ na, “Ben okullar yaptırıyorum. Sen ne yaptırıyorsun?” diye takılırmış.
 
Bu şaka yollu , fakat sıklaşan göndermeler öyle bir karara vardırmış ki, merhum Terzioğlu’nu,  gün gelmiş,  merhum Bodur’a  şöyle bir konuşmayı yaptırmış;
 
“İbrahim kardeşim. Senin yaptırdığın okullarında okuma, yazma öğrenecek gençler, benim yaptıracağım okul da gelecek için yetişecekler”  
 
Aslına bakarsak, merhum Terzioğlu, merhum Bodur’a, “senin çocuklar, benim okulumda gelişecek” demeye getirmiş.
 
Dönemin Çanakkale valisi merhum Çağlayangil’ in, makamında atılırken, bu günün önemli vakfının kuruluş  imzaları, kısacası bunun da kaynağında yatıyor iki can dostun eğitim çabaları.

Yani diyeceğim, Gelecek Türkiye’ si için,  iki eğitim gönüllüsü, Çanakkale ruhu taşıyan iki unutulmaz isim. 
 
Merhum Bodur ve merhum Terzioğlu…
 
Bu gün bir bilim yuvası olarak hızla büyüyen gelişen Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’ nin, bu denli yükselişinin bir nedeni de, kuruluşunda imzası olan, Hüseyin Akif Terzioğlu Şefkat Yuvası Vakfı’ nın oluşumuna, şaka yollu göndermeleri ile neden olan bir isimdir merhum Bodur…  Ve de o şaka yollu göndermeler karşılığında, üzerine düşen görevi yerine getiren diğer bir isimdir merhum Hüseyin Akif Terzioğlu… 
 
Tek dertleri, hep gelişen, hep büyüyen Türkiye olan iki can dost, ruhlarınız şad olsun…