Efsane bu sözü aklıma getiren,bir tür yürüyüş rotası oldu.

Fakat ne rota?!.. Yürü yürü bitmeyecek, bir kutuptan bir diğerine sanki..
Vakti zamanında edilip, hale hatırımızda olan onca sözün sahibi, aklımdan hiç çıkmıyor.
Ve her seferinde,  onu anmama neden o kadar çok sözü var ki; Rahmetle anıyorum.. Ruhun Şad Olsun, Mekanın Cennet Olsun BABA...
Duayen siyasetçi. devlet adamı.. Kriz yönetiminde de eline kimsenin su dökemeyeceği kadar zeki, ettiği söz bin okka.. Hele ki ekibi; her biri deve dişi gibi iri ve dip diri..
BENZİN VARDI DA BİZ Mİ İÇTİK?!... sözü mesala.. Güne özel her daim edilecek türden değil mi sizce de..
Yürü yürü bitmeyecek, sözüm ona yürüyüş rotası der iken, Isparta'nın gülü,  politikanın sümbülü, Çoban Sülü demeden edemedim.. Biliyorum ki, özellikel 90' lar siyasetini çıok iyi hatırlayanlar, ben gibiler son zamanlarda. Kimsenin aklından çıkmlıyor duayen siyasetçimiz, 9. Cuhurbakanımız Rametli Süleyman Demirel.
Kendisine, bir cumhuriyet bayramında: "Cumhuriyet nedir?" sorusu yönelten öğrenciye, "Benim Cumhuriyet.. Isparta'dan çobanlık yaparak gelmiş, Başbakan olmuş, Cumhurbaşkanı olmuş kişidir Cumhuriyet" şeklindeki ifadesi ile verdiği yanıtı, hep geliyor aklıma.
Bahsedeceğim Yürüyüş rotasını görünce, nede gelmesin ki o tarihi sözü aklıma; 'yürümekle yollar aşınmaz..'
sahiden de aşınmıyor aslında yürümekle yollar. Aşınan çoğu kez ayakkabınızın tabanı oluyor. hele ki iskarpin ise yandınız.. Kösele demeye bin şahit ister tabanın aldığı o hal..
Şimdilerde, outdoor ayakkabılar var yürüyüş için.. Bir vakitler o da yoktu. kara lastik, neyine yetmez?!.. Hele ki köy yerinde...
Rotaya gelinceye kadar, laf kalabalığını sürdüreceği sanırım.. çünkü, bazen  böyle sözler etmek gerekiyor. Unutmamak için geçmişi, tekrarlamak gerekiyor hafızayı, haliyle geçmişi anmak gerek..  Ne de olsa, mutlu günlerdi o geçmiş günlerin çoğu..
Ana baba sağ. Amca yenge hayatta. konu komşu, babanızın, arkadaşarı mesela.
Onlar da sağdı. Hayatta olanlar ile bir başka öğrendik bizler hayatı yaşamayı, yalan mı?!..
Küçücükk şeylerden mutlu olmayı öğrendik en başta..  Bir içiboş, bir minik kase içende leblebi tozu, bir avuç kabuklu fıstık.. hele hele,horozlu şekerler.. Elma şekeri de demeyeceğim mesela.. Ya da pamuk helva..
Yılbaşı akşamları, sobanın üzerinde kestane kebaptan da söz etmeyeceğim.. ne me lazım, o tadı bulmak için şimdilerde, eve soba kurmak gerek.Yeni yeni icatlar çıkarmayayım kimselere.
 Uzun mu uzun, yorucu mu yrucu o rota diyeyim artık..
İnsanın belki de, gençlik zamanında çıkması gerekirdi bu yola.. Yürümek için, onca yolu gençlik çok şart yani.
Neden mi? nedeni basit.. Detayları aktarınca, gençliğin önemine, geçmişin güzelliğine ve neden özlendiğine ayrı bir neden  olacak çünkü bu ayrıntılar..
KOCA DÜNYA ÜZERİNDE, BİR UÇTAN BİR UCA.. 
SONUNDA GELDİM BU AYRINTILARA: İŞTE BİZE, EN UZUN YÜRÜYÜŞ ROTASI
Güney Afrika da, Cape Town şehrinden Rusya Magadan şehrine kadar uzuyor bu rota.
Kişi, yürümeye karar vermiş bir çıılgın düyünün şimdi.. Hiç uçağa veya tekneye binmeye gerek yok bu durumlda.
Bu rota üzerinde,  yol boyu geçiş sağlayan köprüler çok çünkü..
Yol uzun. Öyle böyle edğil.. Yolun uzunluğu 22 bin 387 kilometre.
Ne kadar çılgın olursanız olsun, günde 24 saat yürüseniz bile, 187 günde anca biter bu yol.
Uyumak yart yani.. Uyuduktan sonra, vücut şöyle hazır hisseder kendini ve balarsınız yeniden yürümeye. diyelim ki, günde 8 saat yürüyüş yaptınız. 
Bu durumda, 561 günde katedilebilecek bir güzergah bu bahsettiğiml yürüyüş rotası.
İşin ilgniç yanı, bu rota üzerinde: yol boyunca kişining öreceği ve geçeceği toplam 17 ülke var.
Ayrıca, 6 saat dilimi zamanı belirleyecek, yürüyen kişi 4 mevsimi bu rota üzerinde yürür iken yaşayacak.
365 gün, 6 saat yani bir yıl içinde, Çanakkale'de  4 mevsimi yaşadığmıız o adar çok an geçiriyor iken, günde 8 saat yürümekle, 561 günde , 4 mevsim yaşamış olmanın ne manası var.. 
Ben bu rotada, bir çılgınlık yapıp, yürümem şahsen..
Ne yolları aşındırmak amacım,ne de ayakkabılarımı eskitmek..
Yürümek gerektiği zaman yürümek, daha mantıklı bir spor bence..  Yormamak gerek bedeni..
Zaten, geçmişi özlemekten yorgun düşen zihinlerimiz yetiyor da artıyor. değil mi amma?!..