O bir duayendi.. Çoğumuz bilmezdik hayatının evrelerini.. Ta ki, düne kadar..

O bir duayendi.. Çoğumuz bilmezdik hayatının evrelerini.. Ta ki, düne kadar..
 
Hap böyle olur.. Değer verdiklerimizi, ölümlerinin ardından daha iyi bir tanımış oluruz.
Bu konuda, edilen bir ata sözü de gelmedi değil şimdi aklıma: 10 parmağında, 10 marifet..
Tam da öyle bir isim imiş meğer.. Rahmetli Halit ağabey.. Mesleki büyüğüm kendisi.. Gazeteciyiz ya sonuçta.. O da meslek mensubu..
1990 öncesi doğumlular, Halit Kıvanç ismini daha bi çok bilirler. Efsane sucudur kendisi.. Kadife ses tonu mu desem, düzgün Türkçesi, Türkçeye hakim dili mi desem.. Saymakla bitmez ki..
Köylüm, Reynur ablam paylaşmış Halit ağabeyin ölümünün ardından.. Pür dikkat okudum kaleme alınanları.. Bilmediğim yönleri, hayatının önemli kesitleri vardı bu yazıda.. Sizler ile paylaşayım istedim.
Köylüm Reynur Vural Coşkun, Halit ağabeyin, ‘eyvallah’ dercesine, eli ile selam verdiği bir görseli eşliğinde, hayatı ve hayatının kesitlerden söz etmiş.. Asıl mesleğine değinmiş paylaşımında.
Şöyle idi kaleme alınan ifadeler; “1925 doğumlu İstanbul Fatih çocuğu.
Okumayı 5 yaşında söküp, 6 yaşında ilkokula başlayan, Pertevniyal Lisesini birincilikle bitirip, ilk tercihi İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini kazanan, 6 yılda okulu bitirip, önce savcılık sonra hakimlik sınavlarını veren genç delikanlı.”
Hukukçu imiş Halit ağabey.. Biz onu hep spiker bildik.. Spor yorumcusu bildik..
Öyle değil imiş.. mesleğine ve diline hakimliği, asıl Mesleği olan Hakimlikten gelmiş meğer..
Paylaşımın devamında; “Bunları yaparken de, Fenerbahçe Spor dergisinde yazılar yazan çiçeği burnunda bir gazeteci adayı. Gönlü gazetecilikte ama , 6 yılını verdiği okul ona mesleğini yap diyor.
Stajyer avukatlık yapıyor, ilk davası, boşanmayı kazanıyor.
Yedek subaylığında bile askeri Hakim kurası çekiyor ilk adaletini burada dağıtıyor.
1949 da devlet memurluğuna başvuruyor.  Diğer taraftan TRT, İstanbul Radyosu sınavlarını da kazanıyor.
Derken 1951 de Adalet Bakanlığı ilk tayin yeri olan Gaziantep Savcı Yardımcılığına atıyor. Çok değil , 1 ay sonra bir tayin daha. Diyarbakır Hazo nahiyesi ( Kozluk ilçesi ) Hakimi...
Katırla 2 günlük yolculuk ve Hazo’ ya merhaba.
Küçük bir tur Hazo’ da. Bir bakar, kendinden başka bıyıksız erkek yok.
Salar pala bıyıkları , Hazolu gibi bir hakim oluverir..
Tez canlı bir Hakimdir. İlk veya ikinci celsede dava sonuçlandırır, hem de tam adaletle.
1952 olur. Doğu ağır gelmez de; gönlündeki ağır basar.
Cızırtılı radyosunda dinlediği haberleri o okumak ister.
Hatta makam masasında provalar bile yapar. Gazeteci veya haberci olmak artık idealidir.
Basar istifayı, döner İstanbul’ a .
1952 kışında o tatlı sesiyle TRT’ ye merhaba der.
Memur defterindeki vesikalık fotoğrafı ilk resimdeki avukat cüppeli resmidir.
Bir hafta içine iki provayla mikrofon başına geçer. O geçiş, o tatlı dili , o kadife sesi, İstanbul , daha sonra bütün Türkiye ilk kez böyle duyar.” İfadeleri..
Kadife sesli Halit ağabey.. Sen neymişsin meğer.. Okuduklarım karşısında böyle dedim şuan.. Rahmetin bol olsun büyük ustam..
Paylaşılanı paylaştım.. Paylaştığım paylaşım, şu ifade ile sonlanıyordu; “Budur hayatından bir kesit..
İşte o adalet dağıtan genç hakim bu günün duayen spikeri, usta sunucusu olur.”
Sağlığında kaleme alınmış hayatından bir kesiti anlatır sözleri, keşke Halit ağabey yaşıyor iken okuyabilse idik.. daha bir sevdalanırdır rahmetliye.. dahi bir saygı duyardık mesleğine, sesine, adamlığına..
Denileni ben de diyeyim: Bu Dünyadan, Bir Halit Kıvanç geçti..
Huzur içinde, Nurlarda uyu güzel insan…