Derse başlar iken denilendir aynı zamanda.. Hangi derse mi?!....  “Tarih Metodolojisi” dersi.. Hangi ders olacak.


Ve dahası, şöyle de bir vurgu gelir; "Tarih yazıyla başlar!!!
Yazılı olunca tarih, nesilden nesle uzanır gider ayrıntılar.
Tarih yazanların coğrafyasında Çanakkale'de, tarihten alınacak dersler de çok elbet.. Peki ya, alın var mı?!...
Yazıyoruz, çiziyoruz, anlatmaya çalışıyoruz pekçok konuyu.. Tarihe geçelim diye değil yazıp çizmemiz, tarihe not düşelim maksatlı..
"Bir 'of' çeksem, karşıki dağlar yıkaılır" demiştir ya bir atamız.. Ne de güzel bir sözdür, daha nasıl anlatılabilir ki insandaki 'offf' hali.. 
Tarih yazıyla başlar diye vurgulanan o ders var ya, Tarih Metodolojisi dersi.. Bu derse ilişkin bir anlatımda şöyle geçer bir ifade;
"Bu sebeple 'İlk Çağ'  M.Ö 3500' de yazının icadıyla başlatılır."
Eskilerden, eskide kalmış anlayıştan söz edilir iken, 'M.Ö.' kısaltması  yaparız genelde.. Bir de, 'Dinazor' yakıştırması gelir bazı hallerde, bahsedilen eskide kalmışlığa ilişkin.
Yaşam biçimi gibi, felsefesi de eskide kalmışlık, çoğumzun eleştiri konusudur. Doğru yanmlış bilmem de, eskilerin sözleri hayatıma anlam katanlar olmuştur.
Yazışarak anlaşmak vardı insanda.. Mektuplaşmak.. Kişinin, kişiye aşkını dahi bu yöntemle  iletitği mektuplaşmalar..
Şimdi birinden mektup alsak, sanırız ki şahsımıza can sıkacak bir tebligat yapıldı.. Banka, mahkame vesaire..
Mektubu unuttuk yahu.. Oysa ki Sosyal medyadan neler, ne sözler  döktürür olduk milletçe.
Yazı güzel bir şey..Ruh ve kalp okşuyor sa özellikle kağıda dökülenler, açıp açıp okuruz keyifle  yalan mı...  
Kimimiz, mesela ben... Yazarak, daha bir anlatırım düşüncelerimi.. Lakin, yle WhatsApp' dan bahsetmiyoru.. O çok sıkıcı oluyor, tam ifade edemiyorum ruh halimi.
Ders konusu işler gibi devam edeyim mi, Sözün uçar, ancak yazının her daim kalıcı halinden..
Uzmak güzel şey elbet.. Bu konuda, güzelliği hergün yaşayanlar kanatlılar.. Kuşlar.. Ve de Martılar ayrıca.. Ne büyük bir özgürlük uçabilmek.. Gökyüzünün keyfini çıkarmak bu sayede.
Bazen, pişmanlık duyarız ya tanışmış olmaktan..Lanhet okuruz ya o güne.. Herbirimizin vardır böyle bir derdi.. Kim de yok ki o son pişmanlık..
Dersimize dönelim yeniden; girmeyelim şimdi özel konulara.
Sizin kafanızda binbir suhal var iken, pişmanlık duyduğunuzun attığı şuh kahkahalar ulaşır bazen kulaklarınıza.. Keyiflidir hali.. Allah bozmasın yine de..
Dolayısıyla Tarih bilimi; sadece 5500 yıllık bir zaman dilimini aktarabilir.. Neden, çünkü yazılanlarda kaynaklıdır,  azdır yazılyanlar, hatta belki de hiç yazılmamıştır.. Akla bile gelmemiştir yazmak..
Bir araştırma ve o araştırmaya dair  yazılı çalışmada şöyle bir ifade: "İlk Çağ devirleri Arkeoloji ve Antropoloji'nin alanına girdiği için de 'Tarih öncesi devirler' kavramı özellikle kullanılır..."
Bazen derler ya bize; 'Tarih öncesinden mesin..?'
Hiç kızmadan, sinirlenmeden verdiğim yanıt;  'Hee, ayne öyleyim..'
Peki ya;  “Tarih”denince akla gelen en meşhur söz de geçen; “Tarihi kazananlar yazar”
Kazanmak nedir? Başlı başına bir konu mudur kazanmak..? İçinde, insan vicdanına dokunacak ayrıntılar var ise, kazansan ne olur, kazanmasan ne?!...
Bir de şöyle bir söz; 'Tarihi sadece İktidar sahipleri yazar..'
İktidar sözünü, siyaseten düşünür ve ele alacak isek şayet, o vakit sıkıntı büyük..
Bu konu üzerine anlatıma kalksam, iş çok uzayacak..
Çanakkale, aynı zamanda medeniyetlere beşiklik etmiş bir coğrafya.. Çok eskiye gitmemek gerek..
Şunun şurasında 1915'e bakmak yeterli gelir bence.. Cepherde iktidar sahibi olan mehmetçik.. Tek derdi vatan, millet, bayrak.. Her adim Egemen kalmak, çünkü TÜRK' ün  ruhunda var..
Gen meselesi bir durum, 'Bağımsızlık'..
Üstelik, Bağımsızlık bir ruh meselesi.. Ne demiştir ulu önhder: "Bağmısızlık benim ruhumda var.."
Tarihe geçmiş bir sözdür.. Kaleme alınıp, yazıya dökülmüştür..Açıp açıp okunası, okuduğunuz her seferinde de büyük haz alınası bir durum..
Yazmak güzel şey.. Bazen, başka anlama da gelse yazmak.. Birinin birine yürür anlamına gelse de 'yazmak'.. 
Kısacası azizim; Yazan kadar, Yazılan da önemlidir vesselam..
Keşkelerimiz keşke olmasaydı da, hayat daha bir tarihi anlam kazansaydı mesela..
Yaşam yeri  Çanakkale sonuçta.. Yakışmaz mıydı bu hal Çanakkale yaşayanına?!..
Felsefe yapıp, çoğu vakit de ververeye dönüşmemeli yazmak..Yazmak, kadar yazılan mesele de önemli.. İki durnum var ortada, Önemli mesele.. Mesele önemli, tıpkı yazmak kadar..
 'Yaz gitsin..' demek kolay da, 'Ya yazabilmek?!...'
Kocayaz geçti, denize bir adım atmışlığım yok yine.. Hele ki, sahilde denize nazır çay yudumlamak.. Yine nasip olmadı..
Yazmak güzel şey, yaz koca tanımlı  olsa da tatilci için, bir de yazı, yaz gibi  yaşayana sormak gerek..
Tarihsel süresinde yazı der iken, kocayazı bitirdim'e yine  nasıl geldim ben yahu?!..     
İççinde yazılan geçen.. Adı;  Mektup..
'Geri Gelen Mektup..' Bir de o var real' de?!.. Sıkıldıkça canın, tekrar tekrar dinle...