Sol yumruk havada birini görsem, sizinde aklınıza düşen, o kimlik gösterir hal gelmez mi.

Ya da meşhur iki parmak ile ‘V’ harfi yani Zafer, hatta çoğunlukla sağ el kullanılıp gerçekleşen bir Kurt simgesi…
Bazen işaretlerle anlatırız yaşanılan durumu. Bir çay istemeyi de, merhaba demek için sallanan eli de kullanırız işarete yardımcı olsun diye.
Bazen işaretler ele verir siyasal kimliği. İşitme engelliler için de işaret dili vardır malum.
Peki, profilindeki bazı anlatımları silerken, fotoğrafları neden bırakırsın?
Bir örnek vereceğim diye uğraşmıyorum bu kadar anlatımda bulunup. Sadece, konuya dair daha da adapta olalım diye yazıyorum işte.
Önce vekil aday adayı, sonra mahkeme süreci, sonra ‘Hayır’ kampanyasında sahaya dönüş ve sandığa saatler kala sağa dönüş.
Bildiniz bildiniz. Bir isimden, Yurteri’ nden söz ediyorum bu gün.
Yine, sosyal medyadan vermiş uzun yıllardır tanıdığım Hikmet Yurteri mesajını.
Yine diyorum çünkü, sandığa saatler kala, ‘evet’ diyeceğim diyerek, Çanakkale siyaset gündemine hareketlilik kattığından dolayı. 
Günlerdir konuşulan bir isimdi, şimdilerde ise eski CHP’ li diye anılır olan Yurteri.
Hakikaten, ‘partilinin eskisi olur mu hiç?’ Oluyor demek…
‘CHP’DE SİYASETİ NOKTALIYORUM’ diyerek kaleme aldığı mesajını okuduğum Yurteri için, tanıyan tanımayan çeşitli yorumlar yapmıştı günlerdir.
Yok efendim, görev yaptığı Üniversite’ de kadrosu gelecek de ondan döndü falan diye.
Kendisi ve işi ile ilgili biraz bilgim olmasa, ya da araştırma yeteneğimi yitirmiş olsam, muhtemel benim de ‘öyle mi?’ sorgusuyla suçlu ilan edebileceğim isim olurdu genç Akademisyen.
Neyse; Bu konudan bahsetmek değil elbet niyetim. Genç siyasetçi ve akademisyen Yurteri’ nin,  Yine kendinden konuşturan mesajına bakmak ve satır araları ile siyasetten nasıl uzaklaşıldığına yönelik gerçekçilik aramak denilenlerde.
 “2014 yılında elimi vicdanıma koyarak,  Çanakkale’me hizmet için CHP’den milletvekili aday adayı olmuştum” diye başlayan bir anlatım ardından,
“Şu anda yine sağduyumla ve vicdanımın sesini dinleyerek mahkeme sonucunu beklemeksizin CHP’deki siyasetimi noktalıyorum” diyordu tanıdığım bu isim.
Aklıma, sıralanan nedenlerle birlikte gelen soru şu oluyordu neden se? ‘nasıl bir vicdan bu?’  diye.
“CHP’den ihracıma yönelik açtığım davam ve hukuk mücadelem devam edecek. Çünkü o dava benim onur mücadelem” diyerek,  Mahkeme sonuçlanınca da CHP’ nin kendisine yaptığını önü sürdüğü haksızlığı, bir kez daha hukuki olarak ispat edeceğini anlatır sözlere imza atan genç siyasetçi ve akademisyen Yurteri, sanırım bir vicdan meselesi daha yapıyordu yine.
Döneyim dediklerine. “Ülkemizin ve milletimizin yararına olan Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi referandumunda ’evet’ oyu vereceğimi söylemem sonrası birçok CHP’li tarafından şahsımla ilgili küfür ve hakaretlere şahit olunca yanlış bir yerde siyaset yaptığımın bir kez daha farkına vardım” şeklindeki sözlerine.
Şimdi benim de aklıma gelen soru şu; ‘Sen olsan ne yapardın Hikmet?’
Tanıdığım ve bu nedenle de, sahadaki siyaseten performansına  dikkat kes ildiğim Yurteri, ben gibi bir çoğumuzun, ‘yine ne demiş?’ merakına yol açıyor günlerdir.
CHP içinde daima çözüm üreten ve ülke, millet yararına olan her şeyi destekleyen biri olmaya çalıştığını dile getirerek,  “AK Parti ile MHP’ den hayır oyu isterken hiç bir mahzur görmeyenlerin, bir CHP’ linin ‘evet’ oyu vereceğini beyan etmesine edep sınırlarını aşan tepkileri,  CHP’ nin aslında ne kadar anti-demokratik bir zihniyet tarafından yönetildiğini açıkça ortaya koymuştur” da diyordu.
Tövbe tövbe. Bu denli iddialı sözlerle konuşulmasına yol açan neden, sandığa saatler kala karar değiştirmeye yol açan önemli bir  faktör müdür acaba?  Diye de sorası geliyor insanın.
“Evet oyu vereceğimi açıklamamdan sonra şahsıma karşı bir itibarsızlaştırma kampanyası yürütülmüştür” diyerek de, sosyalden ses veren genç siyasetçi ve akademisyen, sanırım politika yapabileceği kulvarı da seçmiştir.
Yani bir vicdan hesabı ile, şu anda vicdanın sesine kulak verme noktasındadır diye düşünmeye yetiyor bu sözleri.
Yorum yapmayayım diyorum da, denilenler buna müsaade etmiyor açıkçası.
Öğrencilik yıllarından tanıdığım genç siyasetçi ve akademisyen, sosyal medyadan paylaştığı açıklamasında;
“Buradan  sormak istiyorum;  acaba CHP’nin 25 milyon evet oyu veren vatandaşa ihtiyacı yok mudur?” diyordu.
Neden bu soruyu sormuş, tam anlayamadım ama, açıklamasının devamında;
“CHP’ye makam için değil, CHP’nin millet ile kucaklaşmasına, sağ seçmen ile bağlarının kurulmasına katkı vermek için katılmıştım” demesine bakınca, anladım ne demek istediğini.
Vay be,…
Eski CHP’ li denilmesine yol açan bu açıklamaları bitmiyor devamı da geliyordu Hikmet’in söylediklerinin.
Diyordu ki; “Yaklaşık 3 yıl önce Cumhuriyet Halk Partisi’nden milletvekili aday adayı olarak ‘gençliğe yol verin, iktidara yürüyelim’ sloganıyla 31 yaşında siyasete adım atmıştım. Maksadım, mutlak başarı elde etmek, herkes ve her kesimden oy almak, bütün kesimleri kucaklamaktı.
Amaç, bürokratik oligarşi partisi olarak algılanan CHP’nin milletin partisine dönüşmesine katkıda bulunmaktı.
Ama CHP’de siyaset yaparken ’misafir’ muamelesi gördüm. Gençliğim, fikirlerim, heyecanım, enerjim, çabalarım CHP’de hiçe sayıldı.
Olmadık iftiralara ve itibarsızlaştırmaya maruz kaldım, parti yöneticileri tarafından hep dışlandım. Bir belediye başkanını eleştirdiğim için kendisini sosyal demokrat olarak tarif eden CHP genel merkezi tarafından partiden ihraç edildim.
Ona rağmen parti tabanına duyduğum saygıdan dolayı bir değişiklik yaparız umuduyla koştum mücadele ettim.
Ama olmadı, referandum öncesi ve sonrası yaşananları da gördükten sonra bazen olur mu diye umut etmek, mücadele etmek anlamsız. CHP alternatif olmaktan uzak, iktidar kelimesini konuşmanın bile hayal olduğu bir yapı maalesef. Sayfalar dolusu yazmaya da gerek yok, CHP tabanı da milletimizde herşeye şahit ve görüyor zaten”
Okuduklarımın ardından, Aklıma gelen bir soru şu oldu; ‘Ya vekil seçilseydin ve TBMM’ de olsaydın, sonuç yine böyle mi olacaktı?’
Bu soruya, yanıt Zor olabilir belki ama, diyeceğim şu. Şayet, İktidar saflarına katılırsa bu genç isim, Üniversiteli gençleri, iktidar tarafında siyasete katabilir.
Yani diyorum, genç siyaseti aktif edebilir.
Olmaz diye düşününler var ise şayet, diyorum ki; ‘var mısınız iddiaya?’
Bu arada, fotoğrafa, işaretlere de pek takılmamak gerek.
 Önemli olan, düşünmek.  İyi ve güzel olanı düşünmek. Derler ya,’ iyi ye yor, iyi olsun…’