Vekil aday adayı Özkurnaz, İl ve Merkez ilçe’yi vuruyor. İl Başkanı Elibol Karadağ ise, Özkurnaz’ı.

Çanakkale’ nin 16 Nisan Referandum sonuçlarına neden olarak, suçlu ve sorumluları anlatır görüşler kaleme alınıp yazıya dönüşürken,  eteklerdeki taşlar da dökülmüyor değil…
Kim kimi savunsa, savunduğunda dolayı ‘Tu kaka’ ilan edilen bir durum oluştuğu gözlenen İktidar kanadında, ‘Truva atı’ olarak isimlendirilerek suçlananlara karşı, bir takım gruplaşmaların da olduğu en çok konuşulanlardan.   
Fotoğraf renkli, ama mesajı acı;
Söz Ton’ larca basıyorsa, duyan ne yapsın?
Çanakkale siyasetine dair edilen sözler, kurulan cümleler ve de algı oluşturma çabaları ile birileri ayar çekmeye çalışsa da, bir isim çıkıyor ve öyle bir söz ediyor ki; durup düşünmeden edilmiyor…
‘Yok artık’ dedirten öyle çıkışlara imza atmıştı ki Fevzipaşa mahallesi muhtarı hacı Ramazan Işıldak, bu son olmayacak belli, yine esti gürledi.
 Duyun da kulak ardı edin hadi… Söz ağır. Hem de tonlarca basıyor;
“ İMANIN İKTİDAR OLAMADIĞI YÜREKTE,
 ŞEYTAN İHTİLAL YAPAR...!”
Denilen, edilenler üzerine hedef belirleyip, sosyal medyadan yine patlayan, Truva Roman Dernekleri Federasyonu Başkanı da olan Muhtar Işıldak; Çanakkale’nin siyaset gündemine ilişkin son değerlendirmeleri ile de vurmuş geçmiş yine.
Ne yalan söyleyeyim, değerlendirmelerini çoğu kez haklı da bulmuyor değilim. Tabi bu benim şahsi düşüncem.
Herkesin malumu. Günlerdir, Sözüm ona referandum sonuçlarına yönelik bir suçlu ilan etme çabası yaşanıyor Çanakkale’ de.
‘Bu kadar mı?’ değil elbet. Karşımıza çıkan fotoğraf karelerini analiz etmek, bunca senelik bildiklerinizin tamamının yanlış olduğuna dair sonuç veriyorsa da, ‘Diyebilirim ki, bu güne değin öğrendiklerimin hepsi yanlış çıktı. Tek doğru bunlarmış…’
-------------------------
ALEMSİN MUHTAR.
YENİ YAPTIN YAPACAĞINI…
Kimi yüreği yetip açıkça söylemese de, birileri çıkıp ima ederek güya bir önemli ismi hedef gösteriyor.
Neye mi? Referanduma dair, Çanakkale sonuçlarına sorumlu isim olarak.
Kimi de, lafı geçmemiş olsa da, gündemi takip edememekten kaynaklı olacak, durduk yere savunma mekanizması geliştiriyor. Üstelik de, sözüm ona Parti kurmayının yanında olduğunu gösterecek…
Peki bunu yerler mi?
Sen konuşacağın anda suskun kalacaksın. Sonra da verip veriştireceksin.
Hatta şöyle de denilebilir; ‘Çalışma vaktinde, yan gelip yat. Sonra atılı suçlamalar karşısında kaplan kesil’ Oldu oldu. İnandık…
Üstelik de, haklı bir söylemi de fark etmeyip,  ‘sanki o lafı’ da ‘şu etmiş’ gibi, verip veriştireceksin.
‘Çok mu bilmece gibi oldu?’ Diyorum. Ve de ekliyorum;  ‘Galiba öyle oldu. Ne yaparsınız. Benden başkası bilmece gibi sözlerle anlatımda bulunamaz. Açık etmemek gerek. Yoksa tavırları karşısında dili tutulur insanın’
Neyse ki, lep demeden denileni anlayan bir toplumuz…
Son günlerde, AK Parti Milletvekili aday adayı sayın Mehmet Özkurnaz’ ın kelamları üzerine, AK Parti sayın il Başkanı Elibol Karadağ’ da bir çıkışa imza atmıştı.
Tam olarak ne dediklerini anlamamış olsam da,  yani en az benim kadar bilmece gibi sözler edildiyse de; (Beni bu konuda kimse geçemez. O da ayrı) zanlımca, niyet savunma ve karşı depardı.
Sayın Özkurnaz, açıkça hedef gösterirken, ‘evet’ oylarının Çanakkale’de ki haline ve neden  olanların kimliklerine yönelik, bir planlama hatası da yapmıyor değildi elbet. Sonuçta, eleştirilenleri o göreve getireni de sözlerinle vuruyorsun. 
“Referandumun beğenilmeyen sonucuna  ‘suçlu kim?’ arayışı getiren siyaset, acaba suçlunun ta kendisi mi dir?” Bu da benim aklıma geliveren bir soru…
Sen sahada, harıl harıl çalışan isimlere, ‘Soytarı ‘ benzetmesi yapacaksın. Sonra, gördüğün bir çok noktada ‘Ne arıyorsunuz burada? ‘ diye bir de soracaksın.
Bu ve bunun gibi ne söylemler. Sahada henüz çalışmalar sürerken çıkan dedikodular.
Mesela, partinin nöbetçilerinin üç günlük yemek parası olarak kesilen bilmem kaç bin liralık faturalar.
‘Ben mi yedim?, ben mi kestim?’ durumu.
Sahaya çıkıp, kanı’ yla, canı’yla. Malı mülküyle. Arabasının yakıtını da cepten ödeme usulü ile koşturanlar. (San ki Alman usulü gibi)
Gönülden evet-hayır çağrısına katılım gösterenler. Bunca insan uğraş verirken, hatayı arama tavrını sandık sonucuna bırakıp, ‘Oy sa ki biz çok çalıştık. Ama o?’ demek.
Denilen edilen sözler nasıl mı karşılık buldu? Kısaca özet geçeyim, saha izlenimiyle.
Ne konuşuyor Çanakkale biliyor musunuz?
Belki tam anlatım olmayacak lakin, galiba şöyle; “Öyle ya, politikayı siz icat ettiniz. Siyaseti de siz geliştirdiniz ve siz bilirsiniz her  şeyi… “
En azından, edilen sözleri duyan ve de yorumlayan eski, yeni pek çok siyasetçi; oluşan ve algı amaçlı sunulan o kareyi böyle okuyor bilesiniz.
‘Kim suçlu?’ dan ziyade, ‘Ne yaptık da olmadı?’ sorusunu kimse kendine sormuyor,  Herkes; ‘ ben çalıştım. ‘Sen ne yaptın?’ ın ardına sığınıyor ise, sanırım tek suçlu özgür iradesi ile hareket edip sandığa koşan seçmenler. Yani; ben, sen, biz, siz ve de onlar…
Bir noktada son söz denilebilecek çıkışlar da gelmiyor değil elbet.
Kendilerine ‘soytarı ‘ yakıştırması yapan partinin bir kurmayına rağmen, ses vermekten geri kalmayan eski kurt politikacılar, net sözler etti geçenlerde.
Ardından benzer söylemler, gecikmiş olsa da parti kurmaylarından gelmedi değil. 
Peki ya son söz? Belki de ‘tam’ söz de denilebilir. Yani ben okuduğumda edileni, öyle yorumladım denileni.
Evet-Hayır’ da, son sözü söyleyen Millet olmasına karşın, bir garip siyaset peşine düşenlerin,  ‘Suçlu’ ilan etmeye çalıştığı günler halen sürüyor.
Bir isim,  inişli çıkışlı sürece bence tam da yerinde isim veriyor.
 “İMANIN İKTİDAR OLAMADIĞI YÜREKTE,  ŞEYTAN İHTİLAL YAPAR” diyerek.
Bu Söz; Truva Roman Dernekleri Federasyonu başkanı, aynı zamanda , Fevzipaşa mahallesi muhtarı, ve de AK Parti Milletvekili aday adayı da olan Hacı Ramazan Işıldak’ tan geliyor.
Bitmedi aslında. Anlam yüklü bir söz ardından verip veriştirmeden önce; “ALLAH VAR GAM YOK VESSELAM…” diyor da muhtar Ramazan.
“Ayetlerimizden bir kısmını göstermek için kulunu bir gece Mescid-i Haram' dan alıp çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i  Aksâ' ya götüren Allah’ın şanı ne yücedir.
Şüphesiz ki O her şeyi hakkıyla işiten, her şeyi hakkıyla görendir. (Isra 17/1)” örneklemesi ardından, bakın neler demiş ayrıca muhtar Ramazan….
 “Varlığı ile yokluğu bir olan sözde Kadın Kolları Başkanı Çanakkale' deki hezimetlerini kısa yoldan atlatma yoluna gitmeyi seçmiş ki; Boğazdaki balıkları bile güldüren yılın basın açıklamasını yapmıştır” diyerek.
Bu kadar değil elbet denilenler. Devamında şöyle geliyordu dikkat çeken sözler;
“Doğruları yazan gazetecilere, "Kendini etnik kimlik temsilcisi sanan kişiler" ithamında şahsıma karşı dile getirdikleri, amatör siyasetçilikten, kaybedilmek üzere olan kalelerini kurtarmak için son çırpınışlarından başka bir şey değildir.
Partinin hiç bir aktif atılımında yer alamayan, hiç bir sosyal zeminde kadınların temsiliyetinde yeterliliği yakalayamayan şahsın,  gün gelip sazı eline alması,
 ‘BIR LAFA BAKARIM LAF MI DIYE,  BIR DE SÖYLEYENE BAKARIM ADAM MI’ diye ifadesini ne güzel tamamlamıştır.
 Hacı Ramazan Işıldak’ ın,  pirime ihtiyacı yoktur.
Siz yoktunuz biz vardık. Siz gideceksiniz biz burada olmaya devam edeceğiz.
Etnik kimlik temsiliyetime gelince;  1 gün olup halkın nabzını tutma zahmetinde bulunsaydınız,  benim Çanakkale' deki tüm Romanların Lideri olduğumu, etnik kimliğin de özü olduğumu farkına varırdınız.
 Büyük Reis in de her zaman söylediği gibi, "Yarasalar göremiyor diye Güneş hiç bir zaman doğmaktan vazgeçmez"
‘Fotoğraf Renkli ama…’ diye başladık ya bu güne. Geleceğin güvencesi gençlerle, belki de en iyi eğitim, en güvenli Rehabilite ve de en güzel hobi edindirme yolu açan bir adım olmuştu da ondan muhtar Ramazan.  
“Elhamdurillah elhamdurillah. Çok şükür Fevzipaşa mahallesi çocuklarımız Fevzipaşa mahallesi' nin Takımı Çanakkale 1915 spor kulübü ile kucaklaştı Alt yapi kadromuz evlatlarımız antrenmanları başladı. Haydi hayırlısı” diyerek, geleceğin başarılı sporcularını da tanıtıyordu Türkiye’ ye…
Bu günlük bu kadar diyelim. Ben dahil, milyonlarca işçi ve emekçinin yarın özel günü.
Günümüz kutlu olsun Millet…