İş dünyasının gözünden Çanakkale gerçekleri, bence ivedilikle kulak verilip, çözüm olma noktasında harekete geçmeye işaret buyurmuş.

İçimizi acıtan gerçeklerden tutunda, kentin birinci dereceden sorunu sayılabilecek üstelik de birden fazla tespit ÇTSO’ dan gelince, insan haliyle dikkat kesiliyor.
Nisan ayı toplantısında, eniştemiz diye de tanımlayabileceğim ÇTSO Meclis Başkanı Osman Okyay öyle böyle konulardan bahsetmemiş.
Belirtmeye çalıştığımda, tam da bu noktada başlıyor.
Çanakkale’ nin A’ dan Z’ ye başlıca sorunları, oldukça hassas konuları başlıklar altında, adeta MR’ ı çekilerek masaya yatırılmış.
Bilindiği gibi, MR yumuşak ve hassas dokuları gün yüzüne çıkarır görüntüleme tekniği.
Bu edilen sözlerde geçen tespitler, aklıma ister istemez; “Sorunların nedeni yumuşak dokular kaynaklı gibi görülse de, önleme ve tedavi nasıl olur?” şeklindeki soruyu da getirmedi değil.  
Sorunlarla birlikte, gün gibi aşikar Çanakkale gerçeklerinden söz eden sayın Okyay’ ın, önce Türkiye’nin en yakın gündem maddesine ilişkin, büyük harflerle dikkat çektiği konu başlığına göz gezdirelim.
Diyorlar ki sayın Okyay;  “BUGÜN İHTİYACIMIZ OLAN TEMEL MOTİVASYON, REFERANDUMUN GEREKTİRDİĞİ DEĞİŞİKLİKLERİ MAKSİMUM KONSENSÜS İLE GERÇEKLEŞTİRİP BİR AN ÖNCE ÜLKENİN GERÇEK GÜNDEMİNE, YANİ EKONOMİYE DÖNMEK”
Bu bir tavsiye ve ya beklenti de denilebilecek çıkış olarak değerlendirilse de, bence ivedi kulak verilmesi gereken önemli tespitlerdendi.
İş dünyasının Çanakkale üzerine çıkışı, şahsen beni ve inanıyorum ki sizleri daha da ilgilendirmekte. O nedenle, Türkiye gündeminden ziyade, biz Çanakkale tespitlerine dönelim.
Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası’nın Nisan ayı olağan Meclis toplantısında, bu konuda öne çıkan ve bence çok önemli sayılacak söylemler vardı.
Meclis üyelerine seslenen sayın Başkan Okyay; “Bugün izninizle bu güzel kentimiz için önemli gördüğüm birkaç noktayı vurgulamak isterim” diyerek nazik tutumu ile de dikkat çekiyordu.
 
Ve diyordu ki; “Çanakkale Zaferi’nin paha biçilmez değerini ve Anzak'lar için çok duygusal bir tören olan Şafak Ayini’nin bu şehir için sembolik önemini hepimiz biliyoruz.
 
Çanakkale’nin bir barış şehri olma iddiasının en önemli argümanı, elimizdeki bu değer.
Ancak son dönemde bu vesileyle şehrimize gelen Anzak sayısının hızla azaldığını üzülerek izliyoruz. Çanakkale, bu anlamda içe kapanamayacak kadar önemli bir merkez”
 
Bu önemli tespit için, denilebilir ki; ‘ivedi adım atılmalı da, nasıl?’ Bu soru benim gibi, sanıyorum sizlerinde akıllarınıza geldi.
 
Hakikaten bu tespit üzerinden acil önlemler alınmaz ise, ‘gelecek yıllar için Çanakkale turizminin hali ne olur?’ şeklinde bir soru daha çıkarabiliriz.
 
Şimdi bir ara başlık ve büyük harflerle sayın Okyay’ zın adeta aklasgelen sorularımıza verdiği yanıtı görelim.
 
Diyorlar ki;  “İLİMİZİN TÜM İLERİ GELENLERİ, ANKARA İLE KOORDİNASYON İÇİNDE, ÇANAKKALE’YE GELEN NİTELİKLİ YABANCI MİSAFİR SAYISINI ARTIRMANIN YOLLARINI ARAMALI. UNESCO 2018 TRUVA YILINI BU ANLAMDA İYİ DEĞERLENDİRMEMİZ LAZIM.”
 
Önce tespit, sonra da çözüm denilebilecek bir yaklaşım ile konuşan ÇTSO Meclis başkanının, ‘ha bravo’ diye övgü yağdıracağım bir başka sözü daha var ki, o konuda kendisine teşekkür etmek isterim.
 
Çanakkale, onlarca yıldır, kaçak geçişlerin bir merkezi haline dönüştürülmek isteniyor.
 
Daha öncede yaşanmış dramlardan söz edip,’artık biri dur demeli’ söylemlerine de bizzat imza atmıştım.
 
Cennet koy ve sahillerimizden, Kaçak geçişe engel olunması amacıyla alınan tüm tedbirlere karşın, insan tacirlerinin ağlarına düşen binlerce kişi yeni hayat umuduyla sahillerimizden, ölüm yolculuklarına çıkarılmaya devam etmişti.
 
Bu girişimlerin önüne geçilememesinin nedeni, elbette kazanılan büyük paralardı. Para için insan hayatlarını yok sayanların kökü kazınmadıkça, muhtemeldir ki bu ısrarcılık da sürecek.
 
Neyse. Bu konuda pek çok söz edebiliriz. Lakin; iş dünyasının tespitlerinden yeni bir pencere açıp, konuya tekrar bakmakta sanırım fayda olacak.
 
“Önemli bir diğer meselemiz” diyerek, ÇTSO Meclis üyelerine hitap eden Meclis başkanı Okyay;
 
“Aslında, bütün insanlığın utanç kaynağı olan, kaçak göçmen meselesi” diyerek de konuyu evrenselleştiriyordu.
Yani, sorun sadece bizim kıyılırımızdan yapılan bir insan ticareti anlamı taşımamakta. Doğru mu? Elbet te doğru.
 
Meclis Başkanı sayın Okyay, “Çanakkale, lojistik konumu nedeniyle ne yazık ki kaçak yollardan Avrupa’ya ulaşmak isteyen göçmenlerin transfer merkezlerinden biri haline geliyor” bildik tespitini dile getirip, ardından da;
 
“Bu hafta yine 16 göçmen, iptidai araçlarla açıldıkları denizde yaşamlarını yitirdi.  
 
Bu bir insanlık sorunu ve Çanakkale şehrinin böyle bir vesileyle uluslararası arenada anılması büyük bir problem” diyordu.
 
‘Ha bravo’ boşuna dememişim. Ağzına sağlık enişte…
 
Daha bitmedi, sözler geliyor; “Hükümetimizden, şehir yönetimimizden ve güvenlik güçlerimizden bu sorunun önüne geçecek önlemleri ivedilikle almalarını istirham ediyoruz” diyor ve önemli konuya imlişqkin yeterince farkındalık yaratıyordu.
 
Bir çok meslektaşım gibi bendeniz de bu işlerin önlemlerle, tedbirlerle sonlanacağını düşünmüyorum.
 
Yaptıkları vicdansızlığın ve bile bile ölüm yolculuğu balatan insan tacirlerine, bu eylemleri karşılığında, okkalı cezalar verilmez ise; çok ecel tekneleri önümüzdeki günlerde de alabora olur, böylece de ‘daha çok ah-vay’ diyenlerimiz olur diyorum.
 
İş dünyasının temsilcilerinin bu önemli tespit ve anlatımları bir yana, bir de dünyanın Çanakkale geçilmez diye bildiği kentin, yine geçilmezliğine neden olan bir gelişmenin de gündeme gelmesi, bence Nisan ayı gündeminde dikkatle kulak verilmesi gereken bir balık olmuş.
 
Sayın Okyay bu konuda; “Çanakkale’nin ulaşılabilir bir şehir olması için sarf edilen gayreti hepiniz biliyorsunuz.
 
Ancak, bildiğiniz üzere, şehrimizi İstanbul’a bağlayan önemli kanallardan biri olan Borajet, ülkedeki tüm operasyonlarını bir süre için durdurma kararı aldı.
 
Haftanın üç günü Çanakkale uçuşları olan Borajet’in tüm operasyonunu durdurma kararı üzüntü vericidir.
 
Böyle bir ortamda Türk Hava Yolları’nın bu açığı kapatması elzemdir. THY’deki dostlarımızın bu duyarlılıkta olacağına kuşkumuz yok” diyordu.
 
Ne diyelim,.. Trakyalı bir yanımız… ‘ne ka ekmek, o ka köfte…’